English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Inglês → Turco / [ W ] / Will you look at that

Will you look at that tradutor Turco

339 parallel translation
Er... will you look at that?
Şunlara bakar mısın?
Well, will you look at that, now?
Şu haline bakar mısın?
Will you look at that girl bait.
Kızları bununla mı tavlıyorsun?
Well, will you look at that!
Hey, şuna bakın hele!
Will you look at that?
Ona bakar mısın?
Charlie, will you look at that pig-sticker?
Charlie, şu bıçağa bir bakar mısın?
Will you look at that?
Şu duruma bak?
Will you look at that moonlight?
Şu ay ışığına bakar mısın?
Will you look at that?
Şuna bakar mısın?
Will you look at that trestle?
Şu köprüye bakar mısınız?
Will you look at that?
Şuna bir bakar mısın?
Well, for the Lord's sake, will you look at that?
Allah aşkına, şuna baksana!
Will you look at that fellow over there?
Şurada duran adama bak.
Jesus, will you look at that.
Tanrım, şuna baksana.
Will you look at that?
Şuna bir bakar mısınız?
My God, will you look at that mess?
Tanrım, şu dağınıklığa bakar mısın!
Will you look at that!
Şuna bakar mısın?
WILL YOU LOOK AT THAT?
Şuna bak!
Moe, will you look at that?
Moe, şuna bakar mısın?
Will you look at that stupid son of a bitch?
Şu aptal orospu çocuğuna bakar mısın?
If you go to the Andes and look at the volcanic rocks of the Andes and indeed the plutonic deep rocks injected under the volcanoes in the deep crust, these are the three minerals that you will find.
Eğer Andlara gidip, oradaki volkanik taşları ve tabii ki kabuğun derinliklerinde volkanların altına zerk olmuş derin plütonik kayaçlara baksanız bulacağınız üç mineral bunlardır.
Look at that, will you?
Bunu görüyor musun?
Look here, will you take an oath that they were with you tonight at Belle's?
Bu gece seninle birlikte, Belle'in yerinde olduklarına yemin eder misin?
When I go away, will you go back to that square in the middle of the town and take a good look at it?
Ben gidince, kasabanın merkezindeki meydana git. Oraya iyice bak.
Will you look at that?
Şuraya bak.
One look at that picture will give you your answer.
Resme bir kere bakarsanız cevabınızı alırsınız.
Take a look at that, will you?
Şuna bakar mısın?
Look at that, will you?
Şuna bak.
I want you to take a good look at the article that will be shown you.
Size gösterilecek olan nesneye iyice bakmanızı istiyorum.
Look at me and know that whatever you give my goddess is nothing compared to what you will receive in return.
Bak bana.. biliyorum benim tanrıçama verdiğin şeyin.. karşılığını alacaksın.
Will you look at them trying to milk that wild cow!
Onları vahşi bir inekten süt almaya çalışırken görüyrosunuz!
If you look at the palm of your right hand, you will notice a tiny blister which proves that you've been carrying the cello case yourself.
Sağ avucuna bakarsan, orası biraz su toplamış. Bu demektir ki, çellonu tek başına taşıyorsun.
Man, look at that, will you?
Oğlum şuna baksanıza.
Take a look at that locker, will you?
Şu dolaba bir bak, olur mu?
Now look at that, will you?
Şuna bak. Gördün mü?
Look at that land, will you?
Şu araziye bir baksana.
Look Simon, I think you will admit that, whilst Rex and I have been your closest friends for more than ten years now, we have never at any time stressed our age or our greater experience.
Simon, Rex'le benim 10 yıldır senin en yakın arkadaşların olduğumuzu kabul et. Yaşımızı veya engin tecrübemizi hiç vurgulamadık.
– Look at that, will you?
- Şuna bak.
Let me look at that map, will you?
Bana şu haritayı verir misin?
If you look at your map, you will see... that as you travel south... towards your base... your situation is like that of water... in a funnel.
Haritanıza bakarsanız... güneye giderken... karargahınıza doğru... durumuzun huninin içne doğru akan... su gibi olduğunu göreceksiniz.
You learn how to look at paintings as if they were bits of wall or ceiling, the walls, as if they were paintings whose tens of thousands of paths you follow untiringly, merciless labyrinths, texts that no-one will ever decipher, decaying faces.
Resimlere, sanki asıldığı duvarın veya tavanın veya parçasıymış gibi duvarlara da seni onlarca, binlerce yola, merhametsiz labirentlere, kimsenin asla çözemeyeceği şifrelere çürüyen suratlara sürükleyen tablolarmış gibi bakmayı öğreniyorsun.
'Oh! Will you take a look at that trolley!
Şu yük arabasına bir bakın!
I know some of you will look at that uniform... And remember all the films and think about the glory of other wars...
Bazıları bu üniformaya bakar ve bütün o filmleri hatırlar.
Look at that, will you?
Şunu görüyor musun?
"Jeffrey, don't do that, Jeffrey, come over here. " Look at what you've done, Jeffrey, you've kicked the... " Jeffrey, will you please...
"Jeffrey şunu yapma, bunu etme," deyip durdu.
Don't look at me like that, will you?
Bana öyle bakmayacaksın, değil mi?
- Look at that, will you? - Leaves you breathless, huh?
şuna bir bakar mısın?
- Look at that, will you?
- Bak şu işe.
Just look at that, will you?
Şuna bak.
I promise to look at the next reasonably priced copy that I get... and if it contains the passage you want, I will send it along.
Elime geçen ilk makul fiyatlı nüshayı inceleyip... istediğiniz pasajları içermesi durumunda size göndermeye söz veriyorum.
Look at that, will you?
Hey! Görüyor musun?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]