Windows tradutor Turco
6,001 parallel translation
Looking in our windows, playing some little game, shining some high-beam flashlight in your face while you sleep.
Pencerelerimizden bakan, küçük bir peşinde... sen uykudayken yüzüne el feneri tutan biri.
I know someone was in the woods with you, and I know someone was just outside, - looking in our windows.
Biliyorum ormanda yanında birileri vardı, ve pencerelerimizden içeri bakan birileri olduğunu da biliyorum.
- He was looking in our windows!
Pencerelerimizden bakıyordu!
Hannah knew that her future would include a large house with a swimming pool in Los Angeles, an expensive car with tinted windows to prevent paparazzi from snapping photographs as she went shopping, and an attractive boyfriend who would be famous, but perhaps not quite as famous as her.
Hannah, ileride Los Angeles'da havuzlu büyük bir eve sahip olacağını altında, alışveriş yaparken paparazzilerin fotoğraf almasını engelleyen camları küçük lüks bir araba ve onun kadar olmasada yakışıklı, ünlü bir erkek arkadaşının olacağına emindi.
You said you'd be in here doing windows.
Pencereleri hâlledeciğini söylemiştin.
- Josh, I'll do the windows.
- Josh, pencereleri temizlerim.
Girl was murdered in her room, doors were locked, the windows were locked.
Kız odasında öldürülmüş, kapılar ve pencereler kitliymiş.
One little design flaw to the place - - no windows, no doors.
Bu yerdeki tek kusur pencere ve kapı olmaması.
Blackout windows.
Camları karartmış.
I checked all the windows and doors.
Tüm kapıları ve pencereleri kontrol etim. Şansımız yok.
And two more snipers in the windows there.
İki keskin nişancıyı da şuradaki pencereye.
Look at windows, rooftops, doorways.
Pencerelere, çatılara ve giriş kapılarına bakın.
And yet three assassins entered through windows just weeks ago.
Ama yine de birkaç hafta önce üç suikastçı pencerelerden girmeyi başardı.
The clerestory windows.
- Pencerelerden mi? - Yüksekteki pencerelerden.
I have sharp shooters on the roofs of neighbouring houses with lines of sight to all the windows.
Tüm pencerelere görüşü olan evlerin çatılarında keskin nişancılarım var.
Windows are boarded up, so I can't see inside.
Pencereler tahtayla kapatılmış o yüzden içeriyi göremiyorum.
The windows are wired too.
Pencelere de tel yerleştirilmişti.
Bare minimum... we have to stay low and avoid windows, which is no easy task with this open-concept design.
En azından, alçakta ve pencerelerden uzakta durmamız gerekiyor ki şu serbest anlayış tasarımıyla, pek de kolay bir iş değil bu.
I've broken windows, I've set more fires than I can count.
Camlar kırdım, sayamayacağım kadar yangın çıkardım.
Then the driver took a bridge too fast. And I woke to see the world spinning outside the car windows, and the sickening sensation of falling at high speed.
Sonra şoför köprüyü çok hızlı bir şekilde alınca arabanın penceresinin dışındaki dönen dünyayı görmek için yüksek hızla meydana gelen bulantı hissiyle uyandım.
It's gonna start leaking, fuckin'windows.
Sızdırmaya başlar yakında, camların berbat durumda.
Tell the nurses to lock all the windows and doors.
Hemşirelere söyle tüm kapı ve pencereleri kilitlesinler.
So you want to tell me some people in Alamo Heights looked out their windows and said,
Yani Alamo Heights'de yaşayan birisi penceresinden dışarı çıkıp şöyle mi dedi?
We are not rolling up the windows.
Pencereleri kapatmayacağız.
Yeah. You know, that makes me wish that we had some windows down here so we could air out the place, you know?
Baksanıza, daha fazla penceremiz olsaydı da şu havayı daha çok dışarı atabilseydik.
Taping windows is not a good idea.
Pencereleri bantlamak iyi fikir değil ki.
Nineteen windows, $ 3 each.
19 pencere, tanesi 3 dolar.
No windows, no ventilation, no sunlight inside, no running water.
Pencere yok, havalandırma yok içeri güneş ışığı girmiyor, çeşme suyu yok.
The warm light in the windows. The smoke from the chimney.
Penceredeki o sıcak ışık, bacadan tüten duman.
Those are really nice windows. Don't break those.
onlar çok güzel pencereler onları kırma
Get this old man his bread. And check those kitchen windows.
Bu yaşlı adama ekmek getirin ve mutfak pencerelerini kontrol edin.
Open the windows.
Pencereleri açın.
I want you and your boys to shatter the stained glass windows!
Senin ve çocuklarının camları indirmelerini istiyorum!
Oh, look, it's Jeff Winger, fun police, here to pull over our smiles'cause our mouths have tinted windows.
Bakın, Jeff Winger. Eğlence polisi gülücüklerimizi kenara çekmeye gelmiş çünkü ağızlarımıza cam filmi taktırdık.
You two won't mind driving back with the windows down then, huh?
Camları açmanız mümkün olur mu peki?
Plus, all the windows are blown out, so he couldn't really drive it anywhere without being noticed.
- Ayrıca bütün pencereler parçalanmış. Fark edilmeden bir yere gitmesi mümkün değildi.
Oh, those are my storm windows?
Ah, onlar benim fırtına camlarım.
You want to see my storm windows?
Fırtına camlarımı mı görmek istiyorsun?
Just because there are no locks on the doors or bars on the windows, that doesn't mean you can run out of the house whenever you please
Kapılarda kilit veya pencerelerde parmaklık olmaması senin sevgilini görmek için kafana göre evden...
The windows, they just pop open...
Sayfa birden açılı verdi...
The mother says the windows in the kitchen overlook the backyard.
Annenin söylediğine göre mutfak pencereleri arka bahçeyi görüyormuş.
Catherine, we need you to get Rodney into the kitchen- - table in front of the windows.
Catherine. Rodney'i mutfak penceresinin önündeki masaya getirmeni istiyoruz.
Repeat, the table in front of the windows.
Tekrar ediyorum ; pencerenin önündeki masaya getir.
You know I smashed up a bunch of car windows at school today?
Bugün okulda bir sürü arabanın penceresini parçaladım.
Windows are never flexible.
- Teslim saatleri asla esnek olamaz.
Somewhere without windows for anyone to creep through?
Kimsenin içeri giremeyeceği penceresiz bir yerde misin?
Perhaps I should inform Lorenzo how difficult it is for you to keep intruders from climbing into windows.
- Lorenzo'ya haber verip pencereye tırmananları engellemenin sizin için ne kadar zor olduğunu mu anlatsam?
The windows exploded, it was like a hurricane. Everyone ran for cover.
Herkes bir yerlere sığındı.
( exhaling deeply ) Electrified the windows? Yep.
- Pencerelere elektrik mi verdiniz?
His windows.
Pencereler onun.
Through the windows, yeah.
- Pencerelerden girdiler, evet.