Writhing tradutor Turco
129 parallel translation
Writhing, beating rhythm
# Kıvrandıran, çalkalayan... # #... ritim #
He passes by all the writhing souls in torment paying for their deadly sins.
Ölümcül günahlarının bedelini azap içinde kıvranarak ödeyen ruhların yanından geçer.
Do you understand, Frida, the writhing agony of my soul? "
Anlıyor musun bilmiyorum. Frida, ruhumun dermansız acılarını.
I can see him now, writhing on the floor in agony, like so many of his brothers and cousins and uncles and aunts...
Şimdi, kardeşlerinin, kuzenlerinin, halalarının, amcalarının pek çoğu gibi yerde acılar içinde kıvrandığını görebiliyorum...
But this, this uh writhing on the floor...
Ama bu, bu yerde kıvranmaya...
All splashed in blood... with his arms and his fingers and those bandy legs of his... all twisted out and writhing... like a smashed cockroach.
Şöyle yüksek bir yere.. Cılkını çıkarırdım hergelenin. Çarpık bacaklarını, yengeç kollarını..
I try to break free, writhing and wrenching.
Serbest kalmaya çalıştım. Kıvrandım ve burkuldum.
I cannot look at you writhing in ashes.
Seni küllerin ve irinlerin... içine düşmüş olarak... görmeyi kaldıramam.
Writhing with each other
# İki yılan
But snakes writhing together
Fakat... # Birbirlerine dolanmış iki yılan
The pleasure of young bodies writhing in bed...
Yatakta zevkten kıvranan genç vücutları...
And I am hardly writhing on the floor.
Ama hiç de yerlerde kıvranmıyorum.
Now she's in agony and she's writhing across the stage on her back delirious, screaming.
Acı çekiyor, sahnede kıvranıyor, arkası dönük, sayıklıyor, çığlık atıyor.
Because at the bottom of all our terrified souls we know that democracy is a dying giant a sick, sick, dying, decaying, political concept writhing in its final pain.
Çünkü korkak ruhumuzun derinliklerinde demokrasinin günden güne ölmekte olan, hasta, cansız her geçen gün azalan ve acı sonuna yaklaşan bir kavram olduğunu biliyoruz.
Right, when a person is writhing in pain, it hurts so bad.
Haklısın, bir insan acı içinde kıvranırken, çok acıtır.
I fell to the floor blinded, writhing in pain.
Gözlerim karardı, acı içinde kıvranarak yere düştüm.
He lay on the ground, and he was writhing and groaning and screaming in agony.
Yerde yatıyordu. İnliyor, kıvranıyor ve acı içinde çığlıklar atıyordu.
Reeling and writhing, and then the different branches of arithmetic.
Sallanma, kıvranma... ve sonra matematiğin farklı dalları.
Hansel pushed the poor, defenseless witch into the oven instead where she was burned alive, writhing in agony.
Hansel fakir, savunmasız cadıyı fırının içine itekledi canlı canlı yanarak, can çekiştirdi.
I was miles away, writhing in agony in the pits of hell!
Millerce uzakta, cehennem çukurunda acı içinde kıvranıyordum!
Movies are filled with violence, blood, and bodies, naked bodies, writhing together, glorifying fornication!
Filmler şiddet ve kan dolu, ve vücutlar, çıplak vücutlar, birlikte kıvranıp, zinayı övüyorlar.
Men, women and children dropping left and right, writhing and screaming.
Erkek, kadın ve çocuklar sağa sola devrildi.
They were writhing and screaming and leaping to their doom to escape the pain. - Really?
Kıvranıyor, çığlık atıyor ve kaçayım derken ölümlerine atlıyorlardı.
You want to see me writhing around in pain.
Beni, yerde acılar içinde kıvranırken, görmek istiyorsun.
Within hours, the carcass is covered by a writhing tangle of worms.
Birkaç saat içinde leş parçası arapsaçı gibi kıvrılarak gelen kurtların hücumuna uğrar.
Granted, that beautiful creature writhing before you on stage... she maybe, you know, smiles at you.
Biliyorum, bu güzel yaratık, sahnede kıvranıyor...
And at the finish line... a scrumptious parfait of pudding, pickle brine and detergent... where a writhing pile of kids will grope blindly for hot dogs!
... Ve bitiş çizgisinde çocukların sosisleri bulmak için acıdan kıvranmasını sağlayacak harika bir puding, turşu suyu ve deterjandan oluşuyor...
Now, Frasier, you know her better than I. Is that what she looks like when she's writhing in envy?
Frasier, onu benden iyi tanıyorsun. Kıskançlıktan kıvranırken böyle mi görünüyor?
And they make much better examples to the rest when they're writhing in pain.
Acı içinde kıvrandıkları zaman geri kalanlar için çok daha iyi örnek oluyorlar.
"In the hidden recess of her pelvis. " Their bodies fused into one writhing mass of torrid, sexual... "
"... gözlerden uzak, leğenin içinde vücutları etrafı kasıp kavuran ateşler gibiydi. "
- You're not writhing.
Kıvranmıyorsun.
If you knew that our hot, sweaty, writhing bodies were...
Seksi, terli, kıvrık bedenlerimizin -
when we see these ancient and honored countries... whose deeds and traditions Europe is the heir... when we see them writhing under this hateful and merciless alien yoke... when we see their patriots striking back with every week... a fiercer and more furious desperation - when we see all that, we may feel sure... that we bear the sword of justice.
Kahramanlıkları ve kültürleri, Avrupa'nın mirası olan bu tarihi ve onurlu ülkeleri gördüğümüzde onları, bu nefret dolu ve acımasız yaratıkların kölesi olarak gördüğümüzde füzelerinin her hafta daha vahşi ve gözü dönmüş bir öfkeyle saldırdığını gördüğümüzde tüm bunları gördüğümüzde, adaletin kılıcını çektiğimizden emin olabiliriz.
Writhing Funzos in my sack
Torbamda bir sürü Komikzo
Writhing in a straightjacket, full up with medication.
Deli ceketi giydirip sürekli ilaç verecekler.
Writhing and kicking alongside the archbishop... against the cold stone wall.
Piskoposun yanında, soğuk duvarın önünde... çırpınarak ölmüştü.
The starving man was writhing... he thought to himself the poor must be patient... when faced with the whims of the powerful... refraining from showing any sign of anger.
Acından ölen adam acıdan kıvranıyordu... Fakirlerin, zenginlerin kaprisleriyle karşılaştıklarında hiçbir kızgınlık belirtisi göstermeden sabırlı olmaları gerekir diye düşündü kendi kendine.
I'm now in the brotherhood of rejects... of the forbidden, the unloved... the afflicted, the anxious... the restless, the writhing... of the brotherhood of tainted foreheads... bearing the ashen scar of sacred envy... of the thirsty for equality and justice... those who eventually end up bowing to Evil!
Şimdi ben kardeşlikten dışlanmış yasaklı, sevilmeyen, müteessir gamlı, huzursuz bir şekilde acıdan kıvranıyorum. Kardeşliğin içinde lekeli alnımda kutsi kıskançlığın kül rengi yara izlerini eşitlik ve adalet özlemini taşıyorum. Akıbetleri İblis'e secde edenler!
Hissing, writhing, striking near.
Tıslayarak, kıvrılarak, ona yaklaşarak.
I had a dream of New Gotham and people writhing in pain dying on the streets and everything under my command.
Herşeyin kontrolüm altında olduğu, insanların açı çekmediği sokaklarda ölmediği bir Yeni Gotham istiyorum.
In my place I lie there writhing and sticky and glistening...
Evde kendi yatağımda debelenip duruyorum. Üstelik yapış yapış ve güneş alıyor.
Even if I see you writhing in agony, calling me, I'll be here.
Acı içinde kıvrandığınızı, beni çağırdığınızı görsem de, burada olacağım.
There's still some writhing and twitching. - But that should stop by morning. - Good news.
Bazı kıpırdanmalar varmış ama onlar da yarına kadar durur.
Everyone watching will go mad, ranting, writhing, stark raving full metal jacket nuts!
Seyreden herkes çıldıracak. Bağıranlar, kıvrananlar, abuk subuk konuşanlar, full-metal jacket kaçıkları!
We're not gonna eat all these... till we're sick... writhing on the floor in pain.
Acı içinde yerde kıvranıp... hasta olana kadar... onları yemeyeceğiz.
A writhing monster, half-snake, half-human.
Acıdan kıvranan bir canavar, yarı yılan, yarı insan.
Before wasting time writhing around on an "emergency" operating table?
Ameliyat masasında kıvranarak zaman kaybetmeden önce?
If you miss a reap, a wrath will be visited upon you as such will have you writhing in testicles shriveling horror.
Bir ruhu vaktinde almazsan üstüne öyle bir gazap çöker ki testislerini büzüştürecek bir dehşet içinde kıvranırsın.
I'm sitting in the chair, writhing in agony.
Sandalye oturuyor, ıstırap içinde yazıyorum.
I just saw Mr. Thompson writhing in pain and he had no idea that I was watching him.
Az önce Bay Thompson'u acı içinde kıvranırken gördüm ve izlediğimden haberi yoktu.
" their undulating bodies writhing in a sensual rhythm
"tüm yarıklarını yokladı, " dalgalanan vücutları kıvrıldı