Xylophone tradutor Turco
54 parallel translation
A xylophone.
Silofon.
Just remember I've played seven instruments... the piano, the violin, the xylophone, the musical saw, the concertina...
Piyano, keman, ksilofon, konsertina...
My blind xylophone player, OK?
Kör ksilofoncuma ne dersin?
Danny's still struggling with the various bird acts and the blind xylophone player. Suddenly the nostalgia craze is starting to build.
Danny hâlâ değişik kuş şovlarıyla ve kör ksilofoncusuna iş aramakla uğraşırken birdenbire nostalji fırtınası esmeye başladı.
I got a very wonderful blind xylophone player, you know, that's...
Kör bir ksolofoncum var, bilirsin...
Okay, we'll do a two-bar repeat of the xylophone.
Tamam, ksilofonda iki çubuk tekrarlayacağız.
Then the hammerhead shark plays xylophone with the catfish bones.
Sonra köpek balığı kılçıklarla ksilofon çalmaya başlamış.
In episode 2F09 when Itchy plays Scratchy's skeleton like a xylophone he strikes the same rib twice in succession yet he produces two clearly different tones.
2F09 numaralı bölümde : Itchy, Scratchy'nin iskeletini ksilofon gibi çalarken, aynı kaburgaya iki defa basıyor ama tamamen iki farklı ses çıkıyor.
Stone-Age xylophone.
Taş Devri ksilofonu.
'Then we go to a swinging coffee house and discuss the play'before retiring to a jazz bar to listen to xylophone music'and talk about life until it's time to catch the last Tube.'
Daha sonra hareketli bir kafeye gidip bir jazz bara ksilofon müzik dinlemek için emekliye ayrılmadan önce son metroya kadar hayat üzerine konuşacağız.
The xylophone!
Ksilofon!
- Give him the xylophone!
- Ona ksilofon ver.
This is a xylophone for the judge!
Bu hakem için ksilofon!
- I wish I'd brought a xylophone with me.
- Keşke ksilofon getirseydim.
There's always a bouncy xylophone playing... when movie girls window-shop.
Filmdeki kadınlar vitrin bakarken hep ksilofonla canlı bir melodi olur.
I played the xylophone.
Ksilofon çalardım.
I look like a goddamn xylophone!
Kahrolası bir tavşana benziyorum!
Now they're playing the xylophone while bowling near an airport.
Şimdi de havaalanının etrafında ksilofon çalıyorlar.
You go fuck a xylophone!
Gidip bir zaylafonu becer.
She can't bang on that xylophone thing when I'm working.
Ben çalışırken o ksilofon denen şeyi çalamaz.
I gave up the xylophone and always regretted it.
Ksilofonu bıraktığım için hep pişmanlık duymuşumdur. Şanslı velet.
And I took up the xylophone again.
Ben de ksilofonu tekrar elime aldım.
Sometimes he brings a toy xylophone.
Bazen yanında oyuncak ksilofon getirir.
You'll never take my xylophone.
Klisofonumu asla ele geçiremeyeceksiniz.
Yeah, twatted this kid with a xylophone.
Evet, ksilofonla geçirmiş çocuğa.
He twats him with a xylophone and I'd taught him the two fingers into the throat routine, right?
Ksilofanla geçirmiş çocuğa ve ben ona klasik boğaza iki parmak olayını göstermiştim, tamam mı?
Why the xylophone?
- Neden ksilofon?
- Which story do you want? - The one with the xylophone.
- Hangi masalı anlatmamı istersin?
The xylophone?
- Ksilofonlu olanı. Ksilofonlu olanı mı?
You could learn French, go to Africa, pick up the xylophone.
- Evet. Fransızca öğrenebilir, Afrika'ya gidebilir, ksilofon alabilirsin.
I always wanted to be a world-renowned xylophone player.
Her zaman dünyaca ünlü bir ksilofoncu olmak istemişimdir.
To learn the xylophone?
Ksilofon çalmak için mi?
Sorry I couldn't find that xylophone.
Ksilofon bulamadığım için üzgünüm.
And you, my friend, are a tan xylophone.
Ve sen, dostum, bronzlaşmış ksilofon gibisin.
3.7 G.P.A., yearbook editor, model U.N. Treasurer, and plays xylophone in the school band.
3.7 not ortalaması, okul dergisi editörlüğü, M.U.N'un * mali işler sorumlusu ve okul grubunda ksilofon çalıyor.
Xylophone?
Ksilofon mu?
Xylophone.
Ksilofon.
And please be careful walking past my brand-new xylophone.
Ve yeni ksilofonumun yanından geçerken dikkat et.
Becky, can I get a xylophone flourish?
Becky, ksilofon rica edeyim.
Though I once knew a man who played the xylophone with his toes.
Gerçi parmaklarıyla ksilofon çalan birini tanırdım.
- Xylophone, man.
- Ksilofon, dostum.
Spell xylophone now.
- "Ksilofon" kelimesini hecele. - Vay canına.
Only way to keep up the chocolate xylophone.
Çikolata ksilofonunu bu şekilde zinde tutuyorum işte.
( Skaar grunting ) A-bomb : Play xylophone on your mouth!
Sen O müziği ağzınla çal!
If you say one word about this, I will yank out your spine and play it like a xylophone.
Eğer bu konuda tek kelime edersen omurganı yerinden çıkarır ve ksilofon gibi çalarım.
- You know, like a xylophone.
- Ksilofon gibi.
I can have his bones as long as I promise not to use them as a Flintstones-style xylophone.
Taş Devri'ndeki gibi bir ksilofonda kullanmadığım sürece kemiklerini alabilirim.
Xylophone.
Ksilofon?
My waffle xylophone on the cheese man. "
- Ksilofonlu waffle'ım peynir adamda.
The sound of your laughter, like a Xylophone...
Gülüşünün sesi görüntülerde kaldı...
¶ [bell rings ] [ xylophone chiming ] [ raspberry] ¶ because their real quarrel ¶ ¶ is with god ¶
¶ Çünkü onların gerçek kavgaları Tanrıyladır ¶