Yaël tradutor Turco
65 parallel translation
Would you drive a tent peg through his head like Jael, the Canaanite?
Canaanlı Yael gibi kafasına çadır çivisi mi sokacaksın?
But tonight's opening at Charlotte's gallery for Yael a lesbian painter from Brooklyn Heights actually transcended the bad wine, stale cheese routine.
Ama bu gece Charlotte'un galerisinin Brooklyn'den lezbiyen bir ressam olan Yael için yaptığı açılışta kötü şarap ve bayat peynir vardı.
lets go already Yael
Yael çoktan gitti.
Yael Abecassis
Yael Abecassis
P. S :
Yael.
love, Yael.
Sevgiler.
Yael, I'm Or's mother.
Ruthie Yael, Or'un annesiyim.
Pleased to meet you, I'm Yael.
Memnun oldum. Ben Yael.
With a lady named Yael.
Yael adında bir hanımın yanında.
What about Yael?
Yael ne olacak?
- Yael.
- Yael.
this is yael from cosabella lingerie. sir ben kingsley.
Bu, Cosabella İç çamaşılarından, Yael. Sir Ben Kingsley.
- thanks, yael.
- Teşekkürler, Yael.
You're my last chance, Yael Hoffman, director of admissions.
Siz benim son şansımsınız, Yael Hoffman, öğrenci kabul müdürü.
Yael.
Yael.
Yael!
Yael!
What's the story behind Yael?
- Yael'in hikayesi ne?
Yael invites a leader of the enemy army into her tent, gives him milk to drink, when he falls asleep, she hammers a tent stake through his skull.
Yael düşman ordusunun liderini çadırına davet eder ona içmesi için süt verir. Adam uyuyunca kafatasına bir çadır kazığı çakar.
Yael...
Yael.
- "100 % Light" by Yael - Okay, up, up.
Tamam, yukarı.
I miss Yael.
Yael'ı özlüyorum.
I miss Yael.
Yael'i özlüyorum.
for Yael Sarah ( Spring 1986 )
Yael ve Sarah'a... 1986 BAHARI
YAEL : Hi, Ray.
- Selam, Ray!
YAEL : You're such a stubborn.
Çok inatçısın.
Hey, Mrs. Koontz.
Bayan Koontz. Yael?
Yael? Yael, did you see anybody suspicious come into my home?
Yael, şüpheli birinin evime girdiğini gördün mü hiç?
Yael.
Evet, Yael.
Yael, Yael, Yael.
Yael, Yael, Yael.
Teacher of many things.
Çok şeyin öğretmeniydi. Yael.
No, no. I'm talking about Yael.
Yael'den bahsediyorum ben.
Yael of rabbinical school.
Hahamlık okulundaki Yael.
Yael of sharp tongue and eyebrows, like the throwing blades of the Mossad.
Mossad'ın fırlattığı bıçaklar gibi keskin bir dili ve kaşları olan Yael.
Yes, it's a repressive, soulless, brown recluse-infested hell-scape, but I was on a trajectory here, and I think there's a possibility that journey was taking me, cowed and limping, back to her, back to Yael.
Evet, baskıcı, duygusuz örümceklerle dolmuş bir cehennem olmuş ama buraya bir yörüngeyle geldim o yüzden bence bu yolculuğun yıldırıp topallayarak da olsa ona, Yael'e getirme ihtimali var.
Yael, don't you remember me? It's me, Andy Botwin.
Yael, hatırlamadın mı beni?
Yael's got one.
Yael'in var bir tane.
Yael : [Foreign accent] Welcome to Eternity.
"Sonsuzluk'a" hoş geldiniz.
I'm Yael.
Ben Yael.
a boy named Amram and a girl named Yael.
Amram adında bir oğlan ve Yael adında bir kızı vardı.
My name is Yael.
Benim adım Yael.
Master, Yael is hungry.
Efendi, Yael acıkmış.
Can you hum it with me, Yael?
Benimle mırıldanabilir misin, Yael?
Yael, listen to me.
Yael, beni dinle.
Don't hurt yourself, Yael.
Kendine zarar verme, Yael.
Yael, I'm so afraid God will punish me for it.
Yael, Tanrı beni cezalandıracak diye çok korkuyorum.
Will you take care of him when I die, Yael?
Ben ölürsem, ona göz kulak olur musun, Yael?
So kind, Yael.
Çok naziksin, Yael.
Thank you, Yael.
Teşekkürler, Yael.
Oh, Yael.
Oh, Yael.
This was Yael, the child that you left behind.
Bu Yael, arkanda bıraktığın çocuk.
You are Yael.
Sen Yael'sin.