Yet again tradutor Turco
721 parallel translation
We have beaten you in the past, we shall beat you yet again!
Seninle daha önce savaşmıştık, yine savaşırız!
And yet again, there's no law about it, is there?
Ama sonuçta kanun yok, değil mi?
I tell you yet again, Banquo's buried ;
Banquo gömüldü diyorum sana :
Yet again!
Yinede!
Yet again the wasteful habits of my brother Ernest... tear me from my duties here.
Kardeşim Ernest'in müsrif alışkanlıkları yine başıma iş açtı.
- Peace yet again!
- Susalım yine!
Are you going to leave me yet again?
Beni bir kez daha mı bırakacaksın?
So my friends, the tables have turned yet again.
Yani dostlarım, tablo bir kez daha değişti.
I'll slay you yet again.
Seni tekrar öldüreceğim.
Yes, I suppose "Cross, thunder weather yet again" wouldn't sound nearly so fierce.
Evet, "hay aksi, yine fırtına" desen o kadar haşin olmazdı.
They'll have to be rebuilt yet again.
Yeniden onarılması gerekilecek.
We may meet yet again.
Belki yine karşılaşabiliriz.
We may yet again have access to our fair mistress... and be happy rivals tor Bianca's love... if we labor to effect one thing especially.
Yolunu bulup bu güzel kıza yeniden ulaşır, Bianca'yı kazanmak için iki mutlu rakip oluruz, yapmamız gereken tek şey var.
- The papers exaggerated yet again.
Bir tek siz değilsiniz ki. Dışarıda bir dünya insan bekliyor.
I'll say it yet again...
Bunu bir kez daha söyleyeceğim...
I don't want to look like an idiot in front of you yet again.
Senin önünde bir daha aptal gibi görünmek istemiyorum.
I have come yet again, and it will be the last time, to offer you a share in my kingdom here on Earth.
İşte yine sana geldim, ve krallığıma katılman için... sana son teklifimi sunuyorum.
But height for the horsetail and the tree fern accentuated yet again the problem of achieving sexual union with a male cell that has to swim.
Atkuyrukları ve ağaçsı eğreltiotlarının yüksekliği de yine yüzmek zorunda olan erkek hücreyle eşeyli üremeyi gerçekleştirme sorununa sahipti.
Yet, here I am staring into that face all over again.
Yine de ona bakıyorum.
I thought it was a coincidence, pure chance... and yet I was anxious to spin it again.
Bunun tesadüfen, tamamen şans eseri olduğunu düşünüyor ama gene de o çarkı döndürmek için sabırsızlanıyordum.
Maybe we'll yet meet again. "
Belki birgün yeniden karşılaşırız. "
Everybody wants to hang old Ygor again... yet he has a perfect alibi.
Herkes ihtiyar Ygor'un asılmasını istiyor... üstelik şu anda mükemmel bir kanıtı var.
And yet I lived for the moment when I'd see him again.
Ancak yine de onu, yeniden göreceğim an için yaşıyordum.
I'm not gonna sing again yet.
Şarkıyı bir daha söylemeyeceğim.
You fear the panther, yet you're drawn to him again and again.
Panterden korkuyorsun, yine de ona karşı hep bir çekime kapılıyorsun.
Once more, I'll awaken the sweetness of thy slumbering strain in tears our last farewell was taken and now in tears we meet again yet, even then while peace was singing her halcyon song o'er land and sea though joy and hope to others bring ye she only brought new tears to thee
Senin o tatlı uykulu sesinle bir kez daha uyandırılacağım gözyaşları içinde vedalaşmıştık ve yeniden gözyaşlarıyla kavuştuk Huzur, toprağa ve denize dingin şarkısını söylerken, herkese de sevinç ve umut getirdi o ise sana sadece yeni acılar verdi.
Yet now, I must confess, that duty done, my thoughts and wishes bend again towards France and bow them to your gracious leave and pardon.
Ama bu ödevimi yerine getirdikten sonra, aklım Fransa'ya dönmekte, kralım. Saklamadan söyleyip izin istiyorum.
Doctor, I have seen her rise from her bed, throw her night-gown upon her, unlock her closet, take forth paper, fold it, write upon't, read it, afterwards seal it, and again return to bed ; yet all this while in a most fast sleep.
Doktor, yatağından kalktığını gördüm, hırkasını giydi, çekmecesini açtı, bir kağıt çıkarıp katladı, birşeyler yazdı üstüne, mühürledi ve yattı. Derin uykular içindeydi bütün bunları yaparken.
Yet as soon as you returned to the auto court, you left again.
Ama motele döner dönmez tekrar çıktınız.
Yet you raise me into the air again.
Beni tekrar göklere çıkaracaksın.
Never again in his life would he own anything as fine as that donkey, and yet he gave it happily, without a second thought.
O çocuğun hayatta bir daha eşek kadar kıymetli bir şeyi olmayacak. Yine de tereddütsüz verdi onu arkadaşına.
And yet in all these 19 years... ... you personally have never again been bothered by this planetary force?
Ondan sonraki 19 yıl boyunca siz bu gezegen gücü tarafından bir daha hiç rahatsız edilmediniz mi?
Brambles, thistles, creepy-crawlies... And yet, I'd still come again next Sunday.
Çalılar, dikenler, böcek ve sinekler gene de gelecek pazar burada olurum.
Let's hope we never spend such a wretched yet beautiful night again.
Böyle acınası ama yine de güzel bir geceyi tekrar yaşamamayı umalım.
Hey Jenny you don't need to take that home yet, you know we will need it again tomorrow night.
Jenny onu henüz eve götürme, yarın akşam bize yine gerekecek.
But you're not out of the woods yet, because most of'em try it again.
Ama daha tehlikeyi atlatmadın çünkü birçoğu bunu tekrar eder.
Yet, this is the dismal case of every soul in this congregation who has not been born again, however moral or strict, sober and religious you may otherwise be.
Şimdi, bu topluluktaki insanlar da tekrar doğmayacaklar, buna karşın dindar olan sizler, tersi durumda olabilirsiniz.
We should start again from the beginning, where certainty didn't exist, where the sign is desperate, and the colour crying, where the bodies are convulsed like the cadavers of Buchenwald, where a red banner is floating to the sound of a victory which must never be the last one, because the struggle of the classes is not over yet.
baştan başlamalıyız, katiyetsiz bir yerde, işareti umutsuz ve rengi tırmalayıcı, vücutları Buchenwald'daki cesetler gibi çarpık, yada dalgalanan kırmızı bir bayrak gibi zaferin sesinde, en son zafer hiç olmasın, çünkü sınıfların mücadelesi daha bitmedi.
And again the Square, so much in the city's center, and yet so close to the fields, that on some nights you can smell the hay.
Ve yine meydan şehrin tam ortasında ancak tarlalara da bir o kadar yakın. Öyle ki bazı geceler samanın kokusu gelir.
Yet my lord, Caesar, the sun always rises, and will again.
Yine de Yüce Sezar, güneş daima yükselir, her zaman yükselecektir.
And if it hasn't started yet, we'll go for a walk again.
Daha başlamadıysa da, tekrar yürüyüşe gideceğiz.
You'll again find this comradeship... irreplaceable and yet eaten away by a lack of reality.
Bir kez daha bu yoldaşlığı yeri doldurulamaz olduğu kadar gerçeklik eksikliği dolayısıyla hırpalanmış bulacaksın.
As I speak, they fall, yet with fear open again.
Konuşurken düşüveriyorlar... ama tekrar açılıyorlar korkudan.
You say you've been thrown off the case, and yet you have the flagrant audacity to come back here and bother me again
Görevden atıldınız yine de pervasız cesaretinizi kaybetmiyor, buraya gelip, beni rahatsız ediyorsunuz.
And yet I would it were to give again.
Olsa tekrar verirdim.
Misfortune has befallen me once again... so close to, yet still separated from, the boy I love so much.
Yani, işte buradayım, henüz talih kuşu konmadı. Çok yakında :
Later on in the film, in a brilliantly conceived montage Longueur mercilessly exposes the violence underlying our society when Brian and Brianette again meet on yet another rubbish dump.
Longueur filmde daha sonra Brian ile Brianette'i bir başka çöplükte karşılaştırıyor ve nefis bir montajla toplumdaki şiddeti sergiliyor.
You don't see them grow old. What makes the streets of Paris so fascinating is the constant yet fleeting presence of women whom I'm almost certain never to see again.
Paris'in sokaklarını bu kadar büyüleyici kılan şey kesinlikle kendilerini bir daha görmeyecek olduğum bayanların çok hızlı gerçekleşen sirkülasyonudur.
No one wants Germany to be strong again, yet no one can face the consequences of keeping her a ruin forever.
Kimse Almanya'nın yeniden güçlenmesini istemiyordu ve tabii kimse onun sonsuza dek harabe hâlde kalmasının sonuçlarına katlanamazdı.
Here it is, 1964, and yet every doctor I know tells me that a certain disease is on its way to becoming an epidemic again, when everybody knows that one shot in the ass'd knock it out.
1964'te, tanıdığım bütün doktorlar bana, bazı hastalık salgınlarının başlamak üzere olduğunu söyledi. Herkesin bildiği ya da bilmesi gerektiği gibi popodan bir iğne hastalığı yenmeye yeter, değil mi?
But that I have to discover this kind of filth yet once again...
Lakin bu pisliği yeniden ortaya çıkarmak zorundayım.