You're doing tradutor Turco
31,351 parallel translation
Uh-huh. Okay, I see what you're doing here.
Yapmaya çalıştığın şeyi anladım.
I mean, I know what you're doing.
Yani, ne yaptığınızı biliyorum.
What're you doing?
Ne yapıyorsun?
J'onn, what're you doing here?
J'onn, senin burada ne işin var?
What're you doing?
Ne yapıyorsun? Ne yapıyorsun?
What're you doing? - I'm calling Kara.
- Kara'yı arıyorum.
You're doing this to me.
- Bunu bana sen yapıyorsun.
A bit like you're doing now?
Şu an sizin yaptığınız gibi mi?
You're not doing it all by yourself.
Artık kendim bile yapmıyorum ki.
Um, what're you doing?
Gidiyor musun?
Caroline, what're you doing here?
Caroline, senin ne işin var burada?
Certainly not my mother, so do you wanna tell me what you're really doing here?
Kesinlikle benim annem değil Bana burada gerçekten ne yaptığını anlatmak ister misin?
You say you don't want to be my personal secretary, but, in actual fact, you're already doing the job.
Özel sekreterim olmak istemediğinizi söylediniz. Ama esasen şimdiden o işi yapıyorsunuz.
Han, what're you doing in our bar?
Han, barımızda ne yapıyorsun?
Earl, what're you doing out here?
Earl, sen burada ne yapıyorsun?
- Well, you know, we're doing our best.
- Yani, biliyorsunuz elimizden geleni yapıyoruz.
And you're doing your own background check.
Sen de kendi araştırmanı yapıyorsun.
Seeing how you're doing.
Nasıl olduğuna bakmaya.
I can't believe you're doing that.
Bunu yaptığına inanmıyorum.
Did you just admit that you know when you're doing something crazy?
Biraz önce sen bana çılgınca şeyler yaptığında bunun farkında olduğunu mu itiaf ettin?
What do you think you're doing?
Ne yaptığını sanıyorsun sen?
Okay, okay, they're doing that, but you need to calm down, okay?
Onlar da bunun için uğraşıyorlar zaten. Sen sakin olmalısın, anladın mı?
- you're doing great. - Bring in the board.
- Taşıma tahtasını getirin.
Klay, you're doing a great job.
Aferin sana Klay.
You're doing a great job.
Çok iyi gidiyorsun.
You're sticking with your dreams, and you're doing it the hard way.
Hayallerinin peşinden gidiyorsun ve bunu zor yoldan yapıyorsun.
Okay, I know what you're doing and you don't have to.
Tamam, ne yaptığını biliyorum ve bunu yapmak zorunda değilsin.
How're you guys all doing?
Siz çocuklar ne yapıyorsunuz?
- Sounds like you're doing really well.
- İyi gidiyor gibi görünüyorsun.
Please don't shoot this. You're doing good!
Gayet iyi gidiyorsun.
Lily, honey, what're you doing?
Lily, ne yapıyorsun canım?
You're doing great!
Aferin sana!
Doing what you're doing?
İşinle yani?
And what're you doing in my office?
Büromda ne işin var?
You're doing fine.
İyiye gidiyor.
Whatever you're doing down there, you better do it real fast!
Aşağıda her ne yapıyorsan, çabuk yapsan iyi edersin!
She's forgotten you, forgotten me, forgotten why we're doing this in the first place!
Seni unuttu, beni unuttu, her şeyden önce bu işi neden yaptığımızı unuttu.
You're doing so good, Allie, okay?
İyi gidiyorsun allie.
'Cause you're doing a super job in your new role in Full Metal Jackass.
Çünkü gerçekten bu işte, gayet iyi bir metal ceketli andavalsın.
You wouldn't be doing anything you're not already doing.
Eğer bir şeyler yapmıyorsan, bir şeyler yapıyor olamazsın.
If you feel emasculated because you don't go to work and you're staying home and doing the dishes, like, you can't take it out on your wife and then blame her for not wanting to fuck you or something.
Çalismayip evde bulasik yikadigin için kendini daha az erkek hissediyorsan hincini karindan çikarip seninle düzüsmek istemedigi için onu suçlayamazsin.
What is that voice you're doing?
- O ses ne öyle? Çok sahte.
- You're doing me a favor.
- Iyilik yapiyorsun.
But, like, what does she think you're doing right now?
Ama simdi - ne yaptigini saniyor?
You know, that, like, they're doing this thing that I'm not a part of.
Benim dahil olmadigim bir sey yapiyorlar.
Honestly, you're doing a monologue at all times.
Cidden, sürekli bir monolog halindesin.
There's no depth to what you're doing.
Yaptiginizda bir derinlik yok.
If we went any bigger than what we're doing right now, okay... - Mmm-hmm. -... there's just, there's compromise, you know?
Büyümeye gidersek taviz vereceğiz.
So just, like, as... as you really grow, like, how do you... how do you maintain, like, the quality of everything, you know, as you're doing this in the... for the masses?
Şirketini büyütürken, işi geniş kitleler için yaparken her şeyin kalitesini nasıl koruyorsun?
get the kids to help you and let them own what they're doing.
Ellerinizi kirletin, çocuklardan yardım alın, yaptıklarını sahiplenmelerini sağlayın.
- No, actually, I was just asking how you're doing.
Aslında hayır, sadece nasıl olduğunu soruyorum.