You're doing a good job tradutor Turco
230 parallel translation
You're doing a good job, Doc.
İyi iş çıkarıyorsun Doc.
Well, you're doing a good job, Miss McLintock.
Çok güzel olmuş Bayan McLintock.
For someone who's never been to South America, you're doing a good job.
Güney Amerika'ya ayak basmamış biri olarak, hiç fena sayılmazsın.
You're doing a good job, a fine job.
Çok iyi bir iş yapıyorsun, harika bir iş.
You're doing a good job.
İşinde çok başarılısın.
You're doing such a good job.
Sen bu işte gayet başarılısın.
- you're doing a good job.
- İyi iş çıkarıyorsun.
- You're doing a good job.
- İyi iş becerdiniz.
Well, you're doing a good job with it.
Bunu iyi beceriyorsun.
I must say, you're doing a very good job.
Söylemeden edemeyeceğim. İşini iyi yapıyorsun.
- And you're doing a good job... - It has not been easy.
- Ve çok da başarılısın.
Let me tell you you ´ re doing a good job.
İyi bir iş çıkardığını söylemeliyim.
And of course we'll let them know what a good job you're doing here.
.. ve onlara burada ne kadar iyi işler yaptığınızı anlatacağız.
You're not doing a good job of convincing me.
Beni ikna edemiyorsun.
You`re doing a good job.
Çok iyi gidiyorsun.
You're doing a good job.
Çok iyi bir iş yapıyorsun.
- You're doing a good job yourself!
- Çok iyi bir iş yaptın da!
You're doing a good job, kid.
İyi iş, ufaklık.
You're already doing a good job.
Sen gayet iyi yapıyorsun.
I'll tell you, the most important thing the first few times is to make them feel they're doing a good job even when they're not.
İlk birkaç seferde en önemli şey erkeğin iyi olduğunu hissetmesini sağlamaktır. ... iyi olmasa da.
AND YOU'RE DOING A GOOD JOB OF RUINING IT FOR ME.
Nasılsa benim için mahvetmeye başladın.
You're doing a good job.
İyi iş.
And you're doing a good job.
Çokta başarılı saklıyorsun.
You're doing a good job. Doing a good job.
Harika bir iş başarıyorsunuz.
Looks like you're doing a good job of blowing your own cover.
Sen kendi kendine bunu yapabiliyorsun.
We know you're doing a good job, and I'm sure you'll be exonerated.
Bu işin altından kalktığını hepimiz biliyoruz. Aklanacağından adım gibi eminim.
You're doing such a good job.
İyi iş çıkarmışa benziyorsun.
You're doing a good job.
Harika bir iş yapıyorsun.
I just want to say that I think you're doing a very good job.
Çok iyi bir iş çıkardığını düşündüğümü söylemek için çağırdım.
Well, you're doing a pretty good job of it.
Ama bunu oldukça iyi beceriyorsun.
You're lying... just like him... just like everyone around here, always lying, always telling me that I'm doing a good job, that you're glad I'm on the ship, but none of that's true.
Yalan söylüyorsunuz... aynen onun gibi... etrafta dolaşan herkes gibi, sürekli yalanlar söyleyerek, bana bu gemi için ne kadar büyük işler yaptığımı söyleyip duruyorsunuz, ama hiçbirisi gerçek değil.
Well, you're not doing a very good job.
Pekiyi bir iş çıkarttığın söylenemez.
You're doing a good job, Art.
İyi iş başarıyorsun art.
Well, you're not doing a particularly good PR job this morning, are you?
Bu sabah halkla ilişkileriniz pek iyi gitmedi, değil mi?
You're just doing a damn good job of fighting it.
Kendine saklamak istemediğin sırrın varsa.
Well, you're not doing a very good job.
İyi bir iş çıkartamıyorsunuz.
So, Heffernan, so far you're doing a good job.
Evet, Heffernan... şu ana dek iyi iş çıkardın.
You got a good job? You're doing real well?
İyi kazanıyor musun?
You're a prick, you're doing a good job.
Sen de hıyarsın, ve işinde başarılısın.
You're doing a good job with her.
Onu iyi yetiştiriyorsun.
And from what I hear, you're doing a very good job.
Duyduğum kadarıyla iyi iş çıkarıyormuşsun.
You're doing a good job.
Sen iyi bir iş yapıyorsun.
Just know this, you're doing a good job.
Gayet iyi iş çıkartıyorsun.
Keep going man, you're doing a good job.
Devam et dostum, çok iyi gidiyorsun.
What I was trying to tell you... is you're doing a good job.
Söylemek istediğim, harika bir iş çıkarıyorsunuz.
Seems like you're doing a pretty good job on your own.
Bence sen kendi başına da oldukça güzel yapıyorsun.
You're doing a good job.
İyi bir iş çıkarıyorsun.
- You're not doing a good job.
- Pek iyi iş çıkarmıyorsun. Buraya gel.
I tell her I looked into it, you're doing a good job, she stops calling.
Ona cinayete göz attığımı, işinizi iyi yaptığınızı söylerim ve sizi bir daha aramaz.
Oh, now, you're doing a pretty good job of that all by yourself.
Sen bu işi kendi başına gayet güzel halledebiliyorsun.
You're doing a good job too.
Siz de iyi bir iş çıkarıyorsunuz.