You're going nowhere tradutor Turco
139 parallel translation
- You're going nowhere.
- Hiç bir yere gitmiyorsun.
You ain't going nowhere, buddy. You're staying right here with me.
Hiçbir yere gitmiyorsun dostum, burada benimle kalıyorsun.
- You're going nowhere.
Bir dahaki sefere yok.
You're not going nowhere, you're under arrest.
Boşuna giyinmeyin.
You're going nowhere, John.
Sende hiç ilerleme yok, John.
And you're going nowhere, bozos!
Ve hiçbir yere gidemezsiniz, ahmaklar!
It's as if you're going nowhere...
Sanki bir yere gitmiyorsunuz..
Sorry, guys, but you're going nowhere.
Üzgünüm beyler ama bir yere gidemezsiniz.
You're going nowhere.
Hiçbir yere gidemeyeceksin.
You're going nowhere!
Hiçbir yere gitmiyorsun.
You're going nowhere, Sanka, and you're thrilled to death about it.
Asla başarılı olamayacaksın. Ve bundan çok korkuyorsun.
- You're going nowhere.
- Korkarım hiçbir yere gitmiyorsunuz.
You're going nowhere but down!
Hepiniz gebereceksiniz.
- You're going nowhere.
- Hiçbir yere gitmiyorsun.
This is Hercules you're going up against. Not some pig farmer defending a shack in the middle of nowhere.
Bahsettiğimiz kişi Herkül, barakasını hiçbir yerin ortasında korumaya çalışan pis bir çiftçi değil.
You're going nowhere and taking me with you.
Hiç istikbalin yok, benide götürüyorsun.
Twenty years from now, you're still going to be living with her. Probably running some weird motel out in the middle of nowhere.
bundan yirmi yıl sonra, annenle hala birlikte yaşıyor olacaksın muhtemelen bilmem nerede esrarengiz bir oteli işletiyor olacaksın
I ain't going nowhere. And I don't think you're gonna try and make me.
Bir yere gitmiyorum ve senin de beni yolumdan alıkoyabileceğini sanmıyorum
There's the state-regulated ones and then the ones that you're trapped in when your life is going nowhere and everyone else is moving forward.
Bir devletinkiler var be bir de hayatın hiç bir yere gitmiyorken etrafındaki herkes ileri doğru gidiyormuş gibi geldiğinde hissettiğin hapsolma var.
You're going nowhere but Sick Bay.
Revirden başka yere gitmiyorsun.
You're going nowhere till sunrise.
Bu yüzden gündoğana kadar hiçbir yere gitmiyorsunuz.
Right, you're going nowhere!
Hiçbir yere gitmiyorsun.
You're tying up nurses and a trauma room on a case going nowhere.
Hemşireleri ve bir travma odasını boşa meşgul ediyorsun.
- You're going nowhere.
- Bir yere gitmiyorsun.
You're going nowhere.
Hiçbiryere gitmiyorsunuz.
You're going nowhere.
Hiçbir yere gitmiyorsun.
You're going nowhere!
- Hiçbir yere gidemezsin.
You're going nowhere.
Var olmayan bir yere gidiyorsunuz.
Most people stay in their nowhere jobs till they die, but you ; you fucking know what you want and you're going after it.
Çoğu insan ölene kadar aynı işi yapmaya devam eder Sen ne istediğini biliyorsun, ve onun peşinden gidiyorsun.
I'm going nowhere You're the one who's invited
Bak Rahul, ben nasıl bir kız istediğimi dahi bilmiyorum.
You're going nowhere.
Hiçbir yere gitmiyorsun!
- The negotiations are going nowhere, you're not helping us and, quite frankly, your organisation is about to be exposed.
- Pazarlıklar bir yere gitmiyor, bize yardım etmiyorsun, ve dürüstçe söylemeliyim, organizasyonunuz açığa çıkmak üzere.
You're going nowhere here.
Burada bir geleceğin yok.
You're not going nowhere, honey. Please. Please just let me go.
hiçbir yere gitmeyeceksin canım.
You're not going nowhere. "
Hiç bir yere gitmiyorsun. "
Yeah, how do you think they're going to feel about you when you just turn up out of nowhere, sounding like a crazy man?
Aniden oraya gidip delirmiş biri gibi konuştuğunda ne hissedeceklerini düşünüyorsun?
- I gotta go. - You're going nowhere.
- Hiçbir yere gidemezsin.
Cactus.. You're not going nowhere.
Hiçbir yere gidemiyorsunuz.
Usually when things are going perfectly, you're back on track, everything's going to plan, and then one day, outta nowhere, somebody forgets to bolt the engine to the wing.
Genelde insan hayatını yoluna koyduğunda ve her şey yolunda planladığı gibi giderken, beklenmedik bir anda birileri motoru kanata tutturmayı unutuverir.
- You're not going nowhere.
- Hiçbir yere gitmiyorsun.
You're not fucking going nowhere!
Haydi gir! Hiçbir yere gitmiyorsun!
Caleb revealed a secret... susan made a first class confession... you're going to leave me out here in the middle of nowhere?
Caleb, bir sırrı açığa çıkardı. Susan, birinci sınıf bir itirafta bulundu. Beni bu kuş uçmaz kervan geçmez yerde mi bırakacaksın?
You're going nowhere!
Hiçbir yere gitmiyorsun!
Ok, you're right. You're right. It's going nowhere.
Bu da sana kin gütmeyeceğim şeylerden biri.
You're going nowhere?
Hiç biryere mi gidiyorsun?
You're going nowhere!
Hiç bir yere gitmiyorsun.
You're going nowhere!
Bir yere kaçamazsın.
You're not going nowhere, pops.
Hiçbir yere gittiğin yok, babalık.
Come on. You're going nowhere.
Hiç bir yere gidemezsin.
You're going nowhere!
- Hiçbir yere gitmiyorsun!
You're going nowhere.
Gitmeyeceksin dedim!
you're going to die 99
you're going the wrong way 74
you're going to be a father 17
you're going down 158
you're going to hell 34
you're going too fast 33
you're going to lose 24
you're going to kill me 26
you're going to be great 24
you're going to be okay 102
you're going the wrong way 74
you're going to be a father 17
you're going down 158
you're going to hell 34
you're going too fast 33
you're going to lose 24
you're going to kill me 26
you're going to be great 24
you're going to be okay 102