You're going to love it tradutor Turco
143 parallel translation
I think you're going to love it
Bence buna bayılacaksın.
You're just going to love it here, Kitty.
Burayı çok seveceksin, Kitty.
If we're not going to make love, why do you need to give me it?
Eğer sevişmeyeceksek bana neden para vermeyi gerekli görüyorsun ki?
Spock, you're going to love it here.
Spock, burayı seveceksin.
I just know you're going to love it.
Bayılacaksın, biliyorum.
It's rather funny, you made love to Jeff here..... now you're going to do it with me.
Ne güzel, Jeff'le burada seks yapmıştınız şimdi de benimle yapacaksın.
You're going to love it here...
Buraya bayılacaksın.
If you're going to Vegas, man, I would be up for it, because I love that town.
Vegas'a gidiyorsan, sana eşlik edebilirim çünkü o şehre bayılırım.
You're going to love it.
Bayılacaksın.
- You know you're going to love it.
- Beğeneceğini biliyorsun.
and, you know, speaking of tomorrow- - i love these segues- - we're going to continue that story of the gentleman- - i think it's some little town in virginia- - who has locked himself in a telephone booth
- Perendemi görmek isteyen var mı? - Numaracı. Numara yapmıyorum.
You're going to love it.
- Seveceksin bunu.
Turn this thing off! You're going to love it!
- Bu çok hoşuna gidecek.
- I hate social functions. - You're going to love it.
- Sosyal ortamlardan nefret ederim.
You're going to love it.
Hoşunuza gideceğinden eminim.
You're going to love it, Kelly.
Bundan çok büyük mutluluk duyacaksın Kelly.
Yeah, you're going to love it, kid, too.
Operaya bayılacaksın, evlat.
You're going to love it.
Çok seveceksin.
You're going to love it, Jack.
Buna bayılacaksın Jack.
You're going to love it.
Bunu seveceksiniz.
You're going to love it.
Ben okudum bile. Bayılacaksın.
believe me, you're going to love it here.
İnan bana, buraya bayılacaksın.
You're all going to the planetarium tomorrow and you're all going to love it.
Hepiniz yıldız evine gideceksiniz ve orayı seveceksiniz!
Let me have the central page, you're going to love it.
Orta sayfayı bana verin, çok seveceksiniz.
I guarantee you're going to love it, Lieutenant.
Buna bayılacaksınız teğmen. Atla!
YOU'RE GOING TO LOVE THE PLACE, IT'S GOT AN ATRIUM, A POOL...
Evi çok seveceksin, Avlusu ve havuzu var.
If you're going to love that one person, it has to be a seventeen year-old student?
O birini seveceksen onun on yedi yaşında bir çocuk mu olması gerekiyor?
- You love him, and you got scared... and you ran, but you're really going to regret it, and soon.
- Bence onu seviyorsun ama korktuğun için kaçtın! Çok yakında buna pişman olacaksın!
THE SCHULMANN SHOE LAYOUT. YOU'RE GOING TO LOVE IT.
Çok seveceksin.
You're going to love it.
Seveceksin.
We're going to make love, and we don't... ... because of the dead babysitter, and you're fine about it.
Sevişmek için eve gidiyoruz bakıcı öldüğü için sevişemiyoruz, ama senin için bu da sorun değil.
YOU'RE GOING TO LOVE IT.
Kesinlikle bayılacaksın.
You're going to love it on the farm, son.
Çiflikte yaşamayı seveceksin evlat.
You're going to love it.
Buna bayılacaksın.
Yes, and you're going to love it outside on the patio.
- Çok beğendik. - Onu verandada beğenmeye devam edersin.
I JUST KNOW YOU'RE GOING TO LOVE IT HERE.
Burayı kesinlikle çok seveceksiniz.
WELL, I JUST KNOW YOU'RE GOING TO LOVE IT HERE.
Yine de burayı kesinlikle seveceksiniz.
- You're going to love it.
- Çok hoşuna gidecek.
Aw, Minnie, you're going to love it.
Bayılacaksın.
Once you fix it up, you're going to love it.
Bir kez alışınca, seveceksin.
I know you're all going to love it here at Sky High.
Sky High'ı çok seveceğinizi biliyorum.
You're going to love it, John.
Bu hoşuna gidecek, John.
You're going to love it
Bu işi çok seveceksin.
You're going to love it.
Gel sana evi göstereyim, çok seveceksin.
And you're going to love it.
- Bayılacaksın.
- You're going to love it. - Try the jacket on. - Trust me.
Bir saniye.
You're going to have an amazing time, you'll love it.
Çok eğleneceğiz. Çok seveceksin.
There's some wine. I would love a glass, if you're going to open it.
Bakın şarap varmış, açacaksanız bir bardak alırım.
And you're both going to love it!
Bayılacaksınız!
You know, when you get over this cold, you and I are going to have a long chat, face to face, and I've got a feeling we're going to become the best of friends, and you're going to want to help me, too all the time, and you'll love it.
Bu soğuk algınlığından kurtulunca, sen ve ben uzun uzun konuşacağız... yüz yüze... ve benim en iyi dostlarımdan biri olacakmışsın gibi bir his var içimde. bana sürekli yardım etmek isteyeceksin ve buna bayılacaksın.
Don't worry, you're going to love it.
Endişelenmeyin, burayı seviceksiniz.