You're not dead tradutor Turco
878 parallel translation
You're not dead!
Ama sen ölü değilsin!
You're not dead!
Ölmemişsin!
So you're not dead?
- Demek ölmedin?
- You're not leaving town unless dead men can walk.
Ölüler yürüyemeden kasabadan ayrılamazsın.
You're sure you're not dead, Davos?
Ölmediğinden emin misin Davos?
And all the while, her heart's aching, torn with loneliness and uncertainty. Not knowing whether you're dead or alive.
Yüreği sızlarken yaşayıp yaşamadığını bilmeden yalnızlık ve belirsizlik yüzünden perişan.
But if you're not dead...
Ama eğer ölü değilsen...
But you're not a murderer unless I'm dead.
Ama ben ölmediğim sürece sen katil değilsin.
I take it you're not particular what happens to your body after you are dead.
Öldükten sonra cesedine ne olacağına belli ettiğini varsayıyorum.
The world's better off with your father dead, but you're not.
Dünya babansız daha iyi bir yer ama senin için değil.
You're not going to close your files at a dead man's expense.
Ölü bir adam hakkındaki dosyayı bence kapamamalısınız.
With that stuff inside you, it's a wonder you're not dead.
içindeki şu şeyle ölmüş olmaman bir mucize.
You mean you're not dead at all?
- Sonuçta ölmediniz mi yani?
You're not dead.
Ölmemişsin.
And then the memory came, the memory of that look on Sarah's face when she said, "Maurice, you're not dead."
Sonra birden gözümün önüne geldi. Sarah'nın, "Maurice, ölmemişsin." derkenki yüz ifadesi gözümün önüne geldi.
"Maurice, you're not dead," she said.
"Maurice, ölmemişsin." demişti.
That's why you're not dead yet.
Sen bu nedenle henüz ölmedin.
You're lucky not to be dead.
Ölmediğin için şanslısın.
You're not dead yet.
Daha ölmedin.
Not till you're all dead.
Hepimizi öldürecekler.
YOU SAY YOU'RE NOT A GHOST, YOU'RE NOT DEAD.
Değil miyim? Hem de hiç.
As long as people talk about you, you're not really dead.
Hayır.
- Oh, so you're not dead.
- Demek ölmedin.
But you're not dead yet.
Fakat sen daha ölmedin ki.
If the money is there, good, if not, you're dead.
Eğer para varsa, güzel, yoksa ölürsün.
I'm glad you're not dead.
Ölmediğin için çok mutluyum.
You're so certain about everything, not one of your certainties is worth a strand of a woman's hair, you're not even sure if you're alive because you act like a dead man, and I, I look like I have nothing, but I'm sure of what I am, sure of everything,
Her şeyden çok eminsin ama emin olduğun şeylerden biri bile bir kadının saç teli kadar değerli değildir. Yaşayıp yaşamadığından bile emin değilsin çünkü ölü bir adam gibi davranıyorsun. Hiçbir şeyim yokmuş gibi görünüyorum ama ne olduğumdan eminim, her şeyin farkındayım hayatımdan eminim ve hatta şimdi ölümümden de.
You're not dead.
Öldüğün falan yok.
Come on, Albert, you're not dead yet.
Haydi, Albert, daha ölmedin.
- Casper, you're not dead yet.
- Casper, daha ölmedin.
Then you're not dead.
O zaman hala yaşıyorsun.
So you're not dead?
Yani sen ölmedin mi?
So, little bastard, you're not dead yet
Seni küçük aptal, demek hala yaşıyorsun.
You're not gonna'touch something that was robbed from the dead, are you?
Hayır, hiç bir şeye dokunamazsın, ölüden çalamazsın, değil mi?
Penguin, you're not dead!
Penguen?
Do you think... I'm crazy to ask you but we're not dead, do you think?
Peki, sizce, dediğim saçma ama biz öldük mü şimdi?
Not till you're dead.
Ölene kadar.
Not unless they think you're dead.
Öldüğümüz sanana kadar bırakmazlar.
Our parents are dead and you're not my mother!
Ailemiz öldü ve sen benim annem değilsin!
Now if he's not back with the money in ten minutes you're a dead man.
Şimdi on dakika içinde para olmadan dönersen adamın ölür.
BECAUSE THEY WISH THEIR MOTHERS WERE DEAD, THERE WOULDN'T BE ANYBODY LEFT ON EARTH. SYBIL, YOU'RE NOT LISTENING TO ME.
Dünya eğer insanların ve çocukların sırf annelerinin ölmüş olmasını istedikleri için kendilerini öldürmelerini gerektirseydi, yeryüzünde insan kalmazdı.
But you're not the one I want dead
Ölmesini istediğim kişi sen değilsin
But if you're not dead, who's dead?
Eğer sen ölmediysen, ölen kim?
Esposito, you're not dead until I TELL you you're dead, understand?
Esposito, ben sana emir vermeden önce ölmeni yasaklıyorum. Anlaşıldı mı? - Evet, efendim.
She was our daughter-in-law when she was alive, not now when she's dead. You're not a human.
Diriyken gelinimiz daha değil, ölüsü de gelinimiz değil ya!
Cheer up, you're not dead.
Sakin ol, ölmedin.
Don't worry you're not dead yet
Merak etme, o kadar da sakar değilim!
You're very lucky you're not dead already.
Henüz yaşamakta olduğun için çok şanslısın.
You may not be aware of it, but you're breaking the law and mocking the dead.
Belki farkında değilsiniz ama yasayı ihlal ediyor ölülerle alay ediyorsunuz.
My friends, I'm so pleased you're not dead.
Dostlarım, ölmediğinize çok sevindim.
His mother said, " You're not possessed and you're not almost dead, these games that you play are all in your head.
Annesi konuştu, " Ele geçirilmedin, ve ölmek üzere değilsin. Oynadığın bu oyunlar hepsi kafanın içinde senin.
you're not dead yet 21
you're not my type 58
you're not serious 282
you're not listening 211
you're not real 156
you're not 3927
you're not mad at me 38
you're not wrong 99
you're not gonna die 103
you're not alone 369
you're not my type 58
you're not serious 282
you're not listening 211
you're not real 156
you're not 3927
you're not mad at me 38
you're not wrong 99
you're not gonna die 103
you're not alone 369
you're not ready 114
you're not listening to me 216
you're not going anywhere 673
you're nothing to me 17
you're not stupid 85
you're not making any sense 120
you're nothing 173
you're not my father 78
you're not helping 147
you're not supposed to be here 135
you're not listening to me 216
you're not going anywhere 673
you're nothing to me 17
you're not stupid 85
you're not making any sense 120
you're nothing 173
you're not my father 78
you're not helping 147
you're not supposed to be here 135