English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Inglês → Turco / [ Y ] / You've got a deal

You've got a deal tradutor Turco

276 parallel translation
- You've got to see a good deal of me.
- Bundan sonra beni çokça göreceksiniz.
Mr Hartwood, you've got a deal.
Bay Hartwood, anlaştık.
I've got an idea you're pretty much of a dope to have come in on this deal in the first place.
Bu mevzuya balıklama daldığın için işin ne olduğunu bildiğini düşünüyorum.
I've got it. I'll make a deal with you, Mary.
Seninle bir anlaşma yapalım, Mary.
You've got ten times the chance to get a straight deal from me as I've got from you.
Senin bana olan dürüstlüğünden 10 kat fazla dürüstlük bulma şansın var.
Señor, I think you've got yourself a deal
Señor, galiba sizinle anlaşacaz.
Take my deal because once in your life you've got to take a chance on a con man.
Bunu kabul edin. Bir kere bile de olsa, şansınızı bir üç kağıtçıda deneyin.
You've got to take my deal because it's gonna be a hot night... and the world goes crazy on a hot night, and maybe that's what a hot night is for.
Anlaşmayı kabul edin, çünkü gece sıcak geçecek... Sıcak bir gecede dünya çıldırır, belki de geceler bunun için sıcaktır.
Well, you've just got yourself a deal, brother.
Pekala, anlaştık, birader.
You and me got a deal, Ben Quick.
Sen ve ben anlaştık, Ben Quick.
If you can deliver me those beat-up hotels for a price like not over five million, cash, by the way, for tax reasons, you've got yourself a deal.
Bana o döküntü otelleri beş milyonun altında bir fiyata verebilirsen nakit olarak tabii, vergi yüzünden, anlaştık demektir.
- You've got a deal.
- Anlaştık.
Well, thank you, but we've got a great deal on our minds.
Sağ ol, ama zihinlerimiz bir hayli meşgul.
Buell, you've got a great deal to learn about military science.
Gerçekten bu konvoyla birlikte gitmeye niyetlimisiniz, efendim?
I've got a business deal for you.
Seninle bir iş anlaşması yapalım.
You've got a deal, friend.
Anlaştık, ahbap.
I made a deal and got you off with a couple of years.
Bir anlaşma yaptım ve seni birkaç yılla kurtardım.
And you make a bad enough mistake, then you've got to deal with the Man.
Çok büyük bir hata yapınca da şuradaki adama hesap verirsin.
All right, Mr. Hagar, you've got a deal.
Pekala, Bay Hagar, anlaştık.
I figure you got a deal... and you want to bargain for something I want.
Bir fikrin var, ve benim istediğim bir şey için pazarlık yapacaksın.
All right, you've got a deal.
Pekala, anlaştık.
You know, Ben, we've got a deal, but I wish I could have seen all your friends before we made it.
Biliyor musun Ben, anlaştık anlaşmasına ama... keşke anlaşmadan önce arkadaşlarını görseymişim.
You've got a deal.
Anlaştık.
You know I've been thinking... you got yourselves a good deal having me around.
Ne düşünüyorum biliyor musunuz? Benim etrafınızda olmam, sizin için çok iyi.
Make it 50 and you've got a deal.
Her şeyin en iyisi kullanıldı,... elle örülmüş saf ipek. Özel teklifimizi size ilan etmekten gurur duyarım.
Let's make that an even $ 6,500, and you've got yourself a deal.
Yuvarlak hesap 6500 dolar diyelim, anlaşalım.
Well, if you can make it at 2 : 00, you've got a deal.
İyi, eğer şunu 2 : 00'de yaparsanız, bir anlaşma olabilir.
Well, you've got a great deal on your mind, madam.
Şey, kafanızda pek çok şey var, madam.
If you made a deal, I've got a right to know!
Eğer anlaştıysan, bilmeye hakkım var!
You've got me into a great deal of trouble.
Başımı büyük bir belaya soktun.
Okay, you've got a deal.
Tamam, anlaştık.
- You've got a deal.
- Anlaştık o halde.
As far as the money's concerned, you've got a deal.
Parayı hâlledince bu iş senindir.
You've got yourself a deal.
Tamam, anlaştık.
You've got a deal!
Anlaştık!
You've got a deal.
Tamam anlaştık.
I've got a deal for you today A deal?
Senden bir şey isteyeceğim istemek?
After I heard you today, I got on the phone to the company... and the upshot was I've been authorized to offer you a deal... to record for Burnside.
Bugün sizi dinledikten sonra şirketi aradım. Kısacası, size Burnside'da bir kayıt... teklif etmek için yetki aldım.
Throw in $ 68 and that little TV set there and you got a deal.
68 dolar ve şuradaki küçük televizyonu da isterim ve işte sana anlaşma.
You've got a good deal, Mike.
Anlaştık, Mike.
You keep that sorry excuse for a reptile below deck, and you've got yourself a deal.
O sürüngen bozuntusunu aşağıda kamarada tutarsan, bir anlaşmaya varabiliriz.
You've got a deal.
Tamamdır.
I guess we've got a deal, but why do you want her?
Sanırım anlaştık, ama onu niye istiyorsun?
Have I got a wine for you and the price is right you know what I mean... a good deal, I can throw a cart into the bargain, how many was that you wanted?
Senin için şarabım var ve ücreti de iyi, bilirsin yani... iyi iş, bir araba dolusuna anlaşabiliriz. - Kaç tane alırdın? - Sadece bir.
I mean, losing oggie ain't no big deal, and that's a hell of a car you got there.
Yani, Oggie'yi kaybetmenin önemi yok... ve işte, alacağın bir yığın araba.
All right, then, you've got a deal and we'll see which one history remembers.
Pekala, öyleyse, bir pazarlık yaptın tarihin kimi hatırlayacağını göreceğiz.
Fox Photo's got a two-for-one deal this week, and wouldn't you know it, there's a space on the bulletin board right between the prom committee notes... and the football roster.
Fox Foto bu hafta iki al bir öde kampanyası yapıyormuş ve bilin bakalım daha ne var, ilan tahtasında tam balo komitesi notları ile futbol listesi arasında bir boşluk var.
No. I've got to deal with all this on a business level, you know?
Hayır, daha düzgün bir şekilde hallederim ben.
Really, I will. I will, Pelle, but... you've got to deal with a country's authority.
Evleneceğim, evleneceğim Pelle ama ülkenin kurallarına uymak zorundayız.
You're offering me a deal because you've got no proof.
Bana anlaşma öneriyorsunuz, çünkü kanıtınız yok. - Kanıt mı?
Sounds like you've got yourself one heck of a deal.
Kendine çok sağlam bir kapı bulmuşa benziyorsun.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]