You've got a friend in me tradutor Turco
25 parallel translation
What are you telling me, that a kid that you've never seen, a kid who's not even friend with your son, got a nosebleed in your house?
Siz bana, hiç gömediğinizi söylediğiniz bir çocuktan mı bahsediyorsunuz? Oğlunuzla hiç arkadaş olmamış bir çocuğun burnu sizin evde kanadı mı?
♪ You've got a friend in me
Oyuncak Hikâyesi
♪ Yeah, you've got a friend in me Hey, cowboy!
Hey, kovboy!
♪ Yeah, you've got a friend in me Score!
Sayı!
# You've got a friend in me #
Ben senin arkadaşınım.
# You just remember what your old pal said # # Babe, you've got a friend in me #
Eski arkadaşlar ne derdi unutma sakın, bebeğim, ben senin arkadaşınım.
# Yeah, you've got a friend in me #
Evet, ben senin arkadaşınım.
And you, my friend, will see You've got a friend in me
# Ve sen arkadaşım göreceksin ki... # # karşında bir arkadaşın var. #
You've got a friend in me
# Karşında bir arkadaşın var. #
He had a little note pinned to him that said, "You've got a friend in me."
Üzerine "Bende bir arkadaşın var" yazılı ufak bir not yapıştırmış.
You kill me now if you think you've got it in you and you pay the price of Bishop, but you leave my friend and his family out of it.
Eğer becerebileceğini düşünüyorsan beni öldür ve bunun hesabını Bishop'a ver. Ancak arkadaşımı ve ailesini bu işe karıştırma.
From what you've told me, you've spent a lot of time and effort trying to fit in here, but it hasn't worked ; you've got one friend, and you pay him rent.
Bana söylediğin üzere buraya uyum sağlamak için çok fazla efor ve zaman harcamışsın ama işe yaramamış. - Tek arkadaşın var ve ona kira ödüyorsun.
♪ You've got a friend in me ♪
* Benim dostun olduğumu *
♪ In me ♪ you've got a friend...
# Benim içinde # bir arkadaşın var...
♪ you've got a friend in me
# Benim içinde bir arkadaşın var
If you're like me, I find my friend and got a little paper to ensure us to get in.
Eğer benim gibi olsaydın, arkadaşımı buldum ve içeri gireceğimize emin olmak için küçük bir kağıt aldım.
I mean, you're my best friend, and you've got a friend in me.
Aynı zamanda benim en iyi dostumsun ve dostunum ben senin.
We stick together, and we can see it through,'cause... you've got a friend in me.
Ver elini, gel bir olalım. Dostunum ben senin.
A friend of mine told me, when it comes to love, you have your windows in life, and you got to take advantage of them while they're there.
Bir arkadaşım şöyle demişti. Konu aşksa, hayat sana bazı fırsatlar verir ve bu fırsatları kaçmadan değerlendirmelisin.
Um... you've got a friend in me?
İçimde bir arkadaşın var galiba?