English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Inglês → Turco / [ Y ] / You've got nothing to lose

You've got nothing to lose tradutor Turco

60 parallel translation
I've got nothing to lose if you don't.
İnanmazsan kaybedecek bir şeyim yok.
You've got nothing to lose.
Kaybedecek hiçbir şeyin yok tabii.
You've got nothing to lose but your lives.
Hayatınızdan başka kaybedecek neyiniz var ki?
You've got nothing to lose, Karrer.
Kaybedecek bir şeyin yok, Karrer.
Because you've got nothing to lose.
Çünkü kaybedecek bir şeyin yok.
You've got nothing to lose.
Kaybedecek bir şeyin yok, değil mi?
You've got nothing to lose. "
Nasıl olsa kaybedecek bir şeyin yok. "
- You're in for life. You've got nothing to lose.
Ömür boyu burada kalacaksın, kaybedecek birşeyin yok.
Now you've got nothing left to lose.
Artık kaybedecek bir şeyin kalmadı.
Like you said... I've got nothing else to lose.
Dediğin gibi kaybedeceğim bir şey kalmadı.
- Oh, you'd be afraid of boys too, except... - Order! - You've got nothing left to lose, Miss Tinka!
... kusursuz olacağız ama yorgunluktan bitap düşeceğiz.
You've got nothing to lose.
Bir şey kaybetmezsiniz.
- Well, you've got nothing to lose.
Kaybedecek bir şeyin yok.
I talked to my sponsor and he said, "What's the worst thing that can happen? Your son refuses to talk to you, you got nothing to lose."
Sponsorumla konuştum ve "en kötü ne olabilir ki, oğlun zaten seninle konuşmayı reddediyor, kaybedecek bir şeyin yok" demişti.
You've got nothing to lose but VISA card, Happy Meal, and Kotex with wings.
Visa kartınızın dışında kaybedeceğiniz bir şeyiniz yok.
You've got nothing to lose.
Kaybedecek bir şeyin yok.
WAVE BANNERS AND... AND MARCH AROUND. YOU'VE GOT NOTHING TO LOSE.
Kaybedeceğin bir şey yok!
If you've got nothing, you've got nothing to lose.
Hiç bir şeyiniz yoksa hiç bir şey kaybetmezsiniz.
Sam, you've got nothing to lose, and you'll always regret it if you don't.
Kaybedecek hiçbir şeyin yok. Ayrıca ömür boyu pişman olursun.
Meet him, you've got nothing to lose!
Bir görüş onunla. Ne kaybedersin ki?
Then you've got nothing to lose, because either way you're dead, right?
- Öyleyse kaybedecek bir şeyin yok, zaten ölüsün değil mi?
If you don't believe me, you've got nothing to lose.
Bana inanmıyorsan bir şey kaybetmezsin.
You've got nothing to lose.
Deneyin.
Because I knew if that ever got to Charlie you'd have nothing to lose, and then you'd tell him everything.
Çünkü o Charlie'ye gitseydi senin kaybedecek bir şeyin olmadığını ve ona her şeyi anlatacağını biliyordum.
I figure at this point I've got nothing to lose, except you.
Bu noktada kaybedecek bir şeyim olmadığını anladım... senin dışında.
You've got nothing to lose.
Hem kaybedecek bir şeyin yok.
- So you've got nothing to lose this time.
- Demek artık kaybedecek şeyin yok.
If I've got nothing to lose, what's to stop me cutting you into little gobs and riding off, eh?
Eğer kaybedecek bir şeyim yoksa sizi küçük parçalara ayırıp kaçmamı ne engelleyecek?
I may seem friendly to you, but I'm actually dangerous'cause I'm at the bottom of the heap, ain't got nothing to lose.
Sana çok arkadaş canlısı gibi gelmiş olabilirim, ama ben aslında tehlikeli biriyim çünkü ben zaten dipte yaşıyorum, ve kaybedecek hiçbir şeyim yok.
You've got nothing to lose since you're still single.
Hâlâ yalnız olduğuna göre kaybedecek bir şeyin yok.
You've got nothing to lose by paying her a visit.
- Kaybedecek hiçbir şeyin yok, bundan dolayı gitmelisin.
Nothing's ever for real in this biz, but you've got nothing to lose.
Bu işte asla hiçbir şey gerçek değildir, ama kaybedecek bir şeyin yok.
When you've got nothing left to lose.
Kaybedecek başka bir şeyin kalmadığında.
You've got nothing to lose.
Kaybedecek başka bir şeyin yok.
You've got nothing to lose.
- Oldukça iyiyimdir.
Ned, You're going to bring me the book now. Now i've got nothing left to lose,
Ned o kitabı hemen bana getireceksin artık benim kaybedeceğim bir şey yok ve bu şey patlarsa, bana ne olacağı önemli değil ama sizin değer verdiğiniz birini de yanımda götürmek hiç hoşuma gitmez.
Okay, I lose them, I've got nothing to fight for now look, I know I told you to keep Tyler in the dark about this whole thing, but maybe I was wrong about that.
Tamam mı? Onları kaybedersem, uğruna savaşacak hiçbir şeyim kalmaz. Dinle, sana bu konuda Tyler'a hiçbir şey anlatmamanı söylediğimi biliyorum ama belki de yanılmışımdır.
You've got nothing to lose.
Eğer var hiçbir şey kaybetmek.
You've got nothing to lose.
Senin için söylemesi kolay. Kaybedecek bir şeyin yok tabii.
Then you've got nothing to lose, now, do you, honey?
O hâlde kaybedecek hiçbir şeyin yok, tatlım.
- See, you've got nothing to lose.
- Senin kaybedecek birşeyin yok.
Sorry, Coach, but you have no power over me anymore,'cause I've got nothing left to lose.
Pardon, Koç benim üzerinde hiçbir etkin yok çünkü yitirecek hiçbir şeyim kalmadı.
! I'VE GOT A WHOLE HELL OF A LOT TO GAIN AND NOTHING TO LOSE AND THIS TIME NONE OF YOU ARE STOPPING ME!
Kaybedecek hiçbir şeyim yok, kazanacak çok şeyim var ve bu sefer hiçbiriniz beni durduramayacaksınız.
It is if you've got nothing to lose.
Kaybedecek bir şeyin yoksa mümkün.
We've got the boss, you've nothing to lose.
Başlarını yakaladık. Tehlikede değiliz.
And if you insist on coming after me, keep this in mind : There is no better player than a man who's got nothing to lose.
Ve peşimden gelmekte ısrarcı olursanız şunu aklınızdan çıkarmayın kaybedecek bir şeyi olmayan bir adamdan daha iyi bir oyuncu yoktur.
You've got nothing to lose. Do it.
Ne kaybedersin ki?
Well, you've got nothing to lose.
Kaybedecek bir şeyin yok sonuçta.
I've got nothing to lose, I'm crazy, you see?
Kaybedecek bir şeyim yok, deli olduğumu biliyorsun?
- You've got nothing to lose.
- Kaybedecek hiçbir şeyin yok.
You've got nothing to lose so just cheer whoever wins.
Kazanan her kim olursa sadece alkışlayalım.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]