You've got to admit tradutor Turco
162 parallel translation
But, Papa, you've got to admit... this is the biggest scoop you've had in six months.
Ama baba, bunun altı aydır eline geçen en büyük haber olduğunu kabul etmelisin.
- You've got to admit, it'd be a novelty.
- Kabul et, yenilik olurdu.
- You've got to admit it was a good idea.
- İyi bir fikir olduğunu kabul etmelisiniz.
Then we got married, and you were too kind to admit that it was a mistake.
Sonra evlendik, ve sen bunun bir hata olduğunu kabul edecek kadar çok naziktin.
But you've got to admit that as the only doctor in town... I have a certain interest in what we might call "the municipal state of health."
Ama kabul etmelisiniz ki, kasabanın tek doktoru olarak... kasaba halkı üzerinde tedirginlik oluşturduğunuz kanısındayım.
Boy, you've got to admit there's nothing can touch her in Bath Beach, or Sheepshead Bay or even Brooklyn Heights!
Vay be, Bath Beach'de ona dokunabilecek hiçbir şey bulunmadığını itiraf etmen gerek. Sheepshead Bay'de ya da hatta Brooklyn Heights'da.
You've got a lot of Cupid in you but, I must admit, Cupid picked a strange place to hide.
Senin içinde bir çok Aşk Tanrısı var ama, itiraf etmeliyim ki, Aşk Tanrısı saklanmak için garip bir yer seçmiş.
Well, George, you've got to admit he's been giving you honest answers, not cagey ones, but honest.
Bu banka size 2000 dolar kredi verecek.
Well, you've got to admit you upset a lot of people.
Kabul etmelisin bir çok kişinin keyfini kaçırdın.
And you've got to admit it's pretty extreme, hiring a private detective when your husband's been gone just one night.
Siz de kabul edersiniz ki bu epeyce uçuk bir tavır, bir özel dedektif tutmak kocanız gideli daha bir gece olmuşken.
I know I got no call to ask for much... but even so, you've got to admit, you ain't dealt me no cards in a long time.
Fazla bir şey istemeye hakkım yok ama sen de kabul et, uzun zamandır bana hiç şans vermedin.
Yes, sir, you've got to admit it. There's a man who proved how much he really cares for his wife.
Bunu kabul etmelisin beyefendi karısına değer verdiğini gösteren bir adam her zaman bulunur.
You've got to admit, it is pretty tall.
İtiraf et, inanması zor bir hikaye.
You've got to admit it.
Kabul etmelisin.
Well, you've got to admit this stuff is pretty far out.
Kabul etmelisin ki bu tip şeylerin modası çoktan geçti.
I got the feeling that you wouldn't be so expansive, you wouldn't be so quick to admit all this, if you didn't have diplomatic immunity.
Fakat öyle bir duyguya kapılıyorum ki, siz bu kadar rahat olmazdınız ve bütün bunları çabucak kabullenmezdiniz, eğer diplomatik dokunulmazlığınız olmasaydı.
You've got to admit that.
Kabul etmen gerek.
You've got to admit it's better than soap wrappers.
Sabun ambalajlarından daha iyi olduğunu kabul etmelisin.
Honey, I've got to admit they've gone to an awful lot of trouble to try to make you believe this whole thing.
Tatlım, kabul etmeliyim ki seni bunlara inandırmaya çalışmalarına bakılırsa, başları çok büyük dertte olmalı.
I'm not being harsh on you But you got to admit that you've lost
Seni kırmak istemem ama... kabul et, kaybettin!
But you've got to admit, it's a little bit weird.
Ama kabul etmelisin ki durum biraz tuhaf.
I must tell you that it takes a lot for a man to admit where he got it from and how he got it.
Bir insan için nereden geldiği... ve nasıl geldiğini itiraf etmek epey zaman alır.
But you've got to admit, after all these years, she's finally found a way how to get our clothes clean.
Fakat, bunca sene sonra kabul etmeliyiz ki sonunda elbiselerimizi temizlemenin bir yolunu buldu.
You've got to admit, that's a bit unusual.
- Geçen günkü mevzuyu diyorum.
You've got to admit, the Yank's a damn good shot with a long rifle.
Kabul etmelisin ki oldukça iyi bir nişancı.
better than he is. You've got to admit that.
çok daha iyiyim, bunu kabul etmelisin.
I love out-scooping you, I have to admit, but... I've got my whole life in front of me, and... to tell you the truth, this whole thing just got too much.
İtiraf etmeliyim, seni atlatmayı seviyorum ama önümde uzun bir hayat var ve doğruyu söylemek gerekirse tüm bunlar artık fazla geldi.
Yes, but you've got to admit that you are a superstar if you're going to give me the truth!
Evet, ama sen bir süperstar olduğunu itiraf etmek zorundasın. Eğer bana doğruyu söyleceksen!
Now, Lois, you've got to admit, the idea of you spending a night... just relaxing is a little farfetched.
Lois kabul etmelisin ki, bütün bir geceyi... Sadece rahatlamak için geçirmek senin için inanılması zor.
You've got to admit it's beautiful.
Güzel olduğunu kabul etmelisin.
And you-you got to admit Deep Space 9 is a pretty good place to get experience.
Ve DS9 deneyim kazanmak için çok iyi bir yer.
You cheated me, Quark, and you haven't even got the courage to admit it.
Beni dolandırdın Quark ve bunu itiraf edecek cesarete bile sahip değilsin.
You've got one too. You just don't want to admit it.
Senin de vicdanın sızlıyor, ama kabul etmek istemiyorsun.
I mean £ ¬ you've got to admit £ ¬ your father's making a Iot of noise... and your mother is a bit of a meddler.
Demek istediğim sende kabul ediyorsunki baban çok ses yapıyor... Ve annende herşeye birazcık burnunu sokuyor.
They just want to come over to discuss the problem... and you've got to admit there's a problem.
Onlar sadece buraya gelip problemi konuşmak istiyorlar... Ve sende kabul etmelisinki ortada bir problem var.
Besides, you're right, I've got to admit that seeing you getting mixed up, is funny.
Ayrıca, sen haklısın, kabul etmeliyim ki senin ortalığı karıştırdığını görmek, eğlenceli.
Even you've got to admit this whole store is kind of nutty.
Bu dükkânın çatlak olduğunu sen de itiraf etmelisin. - Öyle mi?
It's pretty odd, you've got to admit it.
İtiraf etmelisin ki, epey tuhaf bir durum.
You've got to admit, there's something not right here.
Kabul et ama tuhaf olan bir şeyler var.
I hate to be the one to tell you this but sooner or later you've got to admit defeat.
Bunu söylemekten hiç hoşlanmıyorum ama er ya da geç yenilgiyi kabul etmelisin.
You've got to admit, they really do love him.
Kabul etmelisin, onu gerçekten seviyorlar.
OK, but you've got to admit, she's a major-league hottie.
Doğru. Ama kabul et ki bu kız son derece seksi.
I've got to admit it, you've done wonders.
Onun üzerinde harikalar yaratığını iftiraf ediyorum.
I've got to admit, you were right about these people.
Kabullendim,... bu insanlar konusunda haklıydın.
I admit it sounds strange... but you've got to trust me.
Kulağa garip geldiğini kabul ediyorum ama bana güvenmek zorundasınız.
You know, I've got to admit, I don't even know what a Martini set looks like.
İtiraf etmeliyim ki martini seti neye benziyor onu bile bilmiyorum.
" Dear John it's been six weeks since your last letter and as much as I hate to admit it, you've got me worried.
" Sevgili John son mektubun üzerinden altı hafta geçti her ne kadar kabul etmekten nefret etsem de, sanırım seni merak ettim.
You've got to admit that is pretty neat.
Epey iyi olduğunu kabul et.
I've got to admit, you can really shake it.
Kabul etmeliyim, bu işten gerçekten anlıyorsun.
You've got to admit, bullfighting is a macho world.
Kabul etmelisin, boğa güreşinde çok fazla şovenizm var.
- I've got to admit you look wonderful.
- Mükemmel olduğunuzu itiraf etmek zorundayım.
you've got this 65
you've got a point 16
you've got mail 34
you've got a friend in me 28
you've got a deal 21
you've got a choice 16
you've got the wrong guy 51
you've got it 213
you've got a lot of nerve 17
you've gotta be kidding me 133
you've got a point 16
you've got mail 34
you've got a friend in me 28
you've got a deal 21
you've got a choice 16
you've got the wrong guy 51
you've got it 213
you've got a lot of nerve 17
you've gotta be kidding me 133