You can't miss it tradutor Turco
284 parallel translation
Oh, by the way, did you ever get your poker back, miss... oh, i can't bear to talk about it, especially with poor miss baring being where she is.
Bu arada, ocak demirinizi geri aldınız mı? O konuda konuşmaktan hoşlanmıyorum. Özellikle zavallı Bayan Baring gözetim altındayken.
You can't miss it.
Gözden kaçacak gibi değil.
You can't miss it.
Zaten görürsünüz.
You can't miss it.
Görürsünüz.
"Stage Entrance." You can't miss it.
"Sahne Girişi." Görmemen mümkün değil.
You can't miss it.
Gözünden kaçırmazsın.
I haven't seen it yet, but they tell me you can't miss it.
Henüz görmedim ama kaçırmana imkan yok.
You can't miss it.
Kolayca bulacaksınız.
You can't miss it.
Onu kaçıramazsın.
You can't afford to miss it, folks!
Bunu kaçırmak istemezsiniz millet.
I'll be honest with you, miss, I just can't stand no more of this. I just ain't used to it, that's all.
Dürüst davranacağım, ben buna daha fazla dayanamayacağım çünkü bu tür şeylere alışık değilim.
I don't see how it can miss. I must say you're persuasive, and your figures seem to make sense.
Gayet ikna edici olduğunuzu söyleyebilirim ve çizimleriniz de gayet güzel.
Then can you offer a suggestion why either she or Miss Ordway... should make up such a story if it weren't true?
Peki sence o veya Miss Ordway niye... böyle bir yalan hikaye uydursunlar?
It's right on the main street, you can't miss it.
Hemen ana cadde üzerinde, mutlaka görürsünüz.
You can't miss it.
Kaçırmana imkan yok.
You can't miss it.
Yerini kolayca bulursunuz.
Miss the drop and the yellows starve you, take it down the chimney they spot you and attack. Can't win.
Oluru yok bu işin.
The number is on the hut, you can't miss it.
Numara, barakanın üstünde yazıyor. Görürsün.
Just follow this and you can't miss it.
Bunları izlersen kaçırmana imkân yok.
Just follow the trail, you can't miss it.
Patikayı takip ederseniz bulursunuz.
You can't miss it, a big W.
Bunu unutmayın, büyük W'nin altında gömülü.
- Do you see that? - Can't really miss it, can you?
- Gördünüz mü şunu?
And you can't miss it.
Iskalayamazsınız.
You can't miss it.
Kaçıramazsınız.
You can't miss it.
Görmemeniz imkânsız.
You can't miss it?
Onu özleyemezmisin
You can't miss it.
Önüne çıkacak.
You can't miss it.
Anlarsınız.
You can't miss it.
Bulmamanız imkansız.
At the far end of the street, you can't miss it.
Gözünüzden kaçmaz.
You can't miss it. You'll instantly see where it is.
Elinle koymuş gibi bulursun, Hemen içeri girince göreceksin.
You can't miss it.
Görmemen imkansız.
Across the square, you can't miss it.
Meydanın diğer yanında, bulamamanız mümkün değil.
Across the square, you can't miss it.
Meydanın karşısı, gözünüzden kaçmaz zaten.
And Dr Flemming can't do anything about it You're on your own, Miss Hudson, and I'm gonna get to him through you
Bir başınasın, Bayan Hudson... ve ben ona senin sayende ulaşacağım.
Yesterday, and the day before, you keep saying I can do it... and Miss Kinnian says I can do it, everybody says I can do it... but I know I can't do it.
Dün ve önceki gün yapabileceğimi söylediniz. Ve Bayan Kinnian da yapabileceğimi söylüyor, herkes yapabileceğimi söylüyor. Ama ben yapamayacağımı biliyorum.
You can't miss it.
Bunu kaçırmamalısınız.
You can't miss it.
Karşına çıkacaktır.
Yes, we live up the road, number 49 - you can't miss it.
49 numara. Hemen fark edersiniz.
You can't miss it.
Mutlaka görürsünüz.
You can't miss it.
Görmüş olmalısınız.
Miss, he can do it pretty fast... you needn't show sympathy
Gerek yok, o çok güçlü bir erkek değil mi zaten kendide yapabilir tabi, gerçek bir erkekse.
You can't miss it.
Görmemen olanaksız.
My eyes saw you, and my heart... My heart understood I like poetry, I understand it, but I wouldn't miss the music so much.
Aynı büyü beni sana doğru çekti, canım gözlerimin seninkilerle ilk karşılaştığı gece.
About 300 yards this side of the river there's a big tree, you can't miss it.
Nehrin bu tarafından 300 yard aşağıda büyük bir ağaç var, görmemen mümkün değil.
Make a right. You can't miss it.
- Mutlaka görürsün
But it's the last chance we'll have... to warn my friend's parents of the delay. Sorry, miss, but I can't let you off the train.
- Sadece bir telefon edecektim.
You can't miss it.
Görmemek mümkün değil.
You can't miss it.
Görmemeniz mümkün değil.
You can't miss it.
- Öyle ulaşırsınız.
You can't miss it.
Kaçırman olanaksız.
you can't 4106
you can't beat me 46
you can't be serious 595
you can't kill me 112
you can't fool me 70
you can't beat that 16
you can't go wrong 20
you can't help me 85
you can't make me 84
you can't understand 78
you can't beat me 46
you can't be serious 595
you can't kill me 112
you can't fool me 70
you can't beat that 16
you can't go wrong 20
you can't help me 85
you can't make me 84
you can't understand 78