You didn't have to kill him tradutor Turco
51 parallel translation
- You didn't have to kill him.
- Onu öldürmek zorunda değildin.
You didn't have to kill him.
Öldürmen gerekmiyordu.
You didn't have to kill him.
Öldürmek zorunda değildin.
You didn't have to kill him.
Onu öldürmen gerekmiyordu.
You didn't have to kill him.
Onu öldürmen gerekmezdi.
- You didn't have to kill him! - Yes, we did.
- Öldürmeniz gerekmezdi!
You didn't have to kill him.
Onu öldürmek zorunda değildin.
You didn't have to kill him.
- Onu öldürmek zorunda değildin.
Damon! You didn't have to kill him!
Damon, onu öldürmene gerek yoktu!
You didn't have to kill him!
Onu öldürmek zorunda değildin!
You didn't have to do all this just to kill him.
Bütün bunları sadece onu öldürmek için yapmadın.
You didn't have to kill him.
Onu öldürmek zorunda değilsin.
- You didn't have to kill him.
- Onu öldürmene gerek yoktu.
You didn't have to kill him.
Büyükbaba!
you didn't have to kill him just because he wasn't normal anymore.
Artık normal değil diye onu öldürmen gerekmezdi.
You didn't kill her, Tollman did, and we have to find him.
- Bu kadın, benim yüzümden öldü. - Onu sen değil. Tollman öldürdü.
You didn't have the courage to leave him, but you had the courage to kill him?
Hayır. Onu bırakıp gidecek cesareti bulamadın ama öldürmeye kalkışacak cesareti buldun, öyle mi?
You didn't keep Doug on the phone so that someone would have opportunity to kill him? Why would I do that?
Biri öldürme fırsatı yakalasın diye Doug'ı telefonda oyalamadın mı?
- Wait, you didn't have to kill him, all right.
- Baksana, onu öldürmene gerek yoktu.
If you didn't have the balls to kill Casper, how do I know you didn't help him escape?
Sende Casper'ı öldürecek yürek olsaydı, ona kaçmasında yardım etmezdin.
You didn't have to kill him!
Onu öldürmek zorunda mıydın ha?
You didn't have to break my heart to kill him.
Onu öldürmek için kalbimi kırmak zorunda değildin.
That must have pissed you off. It didn't piss me off enough to kill him, if that's where you're going.
Madeline'nin Las Vegas'ta olduğuna dair elimizde kanıtlar var.
Nigel, baby, you would never want to kill a cop If you didn't have some delusional idea That there was something going on between him and I.
Nigel, bebeğim asla bir polis öldürmek istemezsin sadece o ve benim aramda bir şeyler var sanıyorsun diye.
But you didn't have to know him to kill him.
Ama birisini öldürmek için birini tanıman gerekmez.
You didn't have to kill him, did you?
Onu öldürmek zorunda değildin, değil mi?
You didn't have to kill him!
Onu öldürmene gerek yoktu!
I didn't go to all this trouble just to have you kill him.
Bunca belayı sadece onu öldüresin diye almadım.
You didn't have to kill him!
Öldürmen gerekmezdi!
You didn't have to kill him!
- Onu öldürmen gerekmezdi!
I didn't kill him, and I didn't have anything to do with cheating the casino last night, and if you don't believe me, check the damn tape, the cards, the shuffler- - I didn't cheat!
Onu ben öldürmedim. Geçen gece kumarhanede herhangi bir dolandırıcılık ta yapmadım. Eğer bana inanmıyorsanız, kartları, kayıtları, kurpiyeyi kontrol edin.
So you're telling this court... under oath, which I know you understand better than most... that a man who killed somebody on your watch... a man you released... who drowned a 16-year-old girl... a man that you absolutely hate... on the worst day of your life... and you have the perfect opportunity to balance the scales of justice... and your testimony is that you didn't seize that chance and kill him.
Yani siz bu mahkemeye yemin altindayken, ki bunun anlamini herkesten iyi biliyorsunuz sizin görev sürenizde birini öldüren bir adami serbest biraktiginiz birini 16 yasindaki bir kizi bogan ve nefret ettiginiz birini hayatinizin en kötü gününde adaletin kefesini dengeye kavusturma firsati varken bu firsati kullanip onu öldürmediginizi ifade ediyorsunuz.
You didn't have to kill him.
Onu öldürmene gerek yoktu.
I understand that, but you didn't have to kill him.
Bunu anlıyorum ama onu öldürmeniz gerekmezdi.
You didn't have to kill him, you know?
Onu öldürmek zorunda değildin.
You didn't have to kill him!
Öldürmek zorunda değildin!
You didn't have to kill him.
Onu öldürmene gerek yoktu!
Well, you know, you didn't have to kill him.
Onu öldürmek zorunda değildin.
He said you didn't have anything to do with him trying to kill me.
Beni öldürmeye çalışmasıyla ilgin olmadığını söyledi.