You do that a lot tradutor Turco
643 parallel translation
I know that you're going to go through a lot. But, I'm not quite sure what it is that I can do to help.
Bundan sonra her şey daha zorlaşacak ama ne yapmam gerektiğini bilmiyorum.
Oh, well, you could do a lot in London, no doubt about that.
Londra'da çok şey başarabilirsin. Buna şüphe yok.
You see, I expect to do a lot of good with that money, and I can't afford to put it into anything I don't look into.
O parayla pek çok iyi şey yapmayı düşünüyorum ve tam olarak benimsemediğim bir şeye harcayamam.
I'll bet a lot of you folks don't believe that, about a wish coming true, do you?
Bahse girerim çoğunuz bir dileğin gerçekleşeceğine inanmaz, değil mi?
All right, I'm going to give you that five thousand dollars... because I've got a lot of work to do and no time for fighting.
Pekala, Sana şu Beşbin doları vereceğim... Çünkü yapacak çok işim var ama kavga edecek zamanım yok.
- We did a lot of skiing there. Do you know that run?
- Orada bol bol kayak yapmıştık.
And there's one thing you can do for us that'll make it a lot easier for us and for you.
Bizim için bir şey daha yaparsanız işimizi çok kolaylaştıracak.
You're gonna have to do a lot better than that to convince me.
Beni ikna etmek için bundan çok daha iyi olman gerekecek.
By telling me what you have and feeling as you do, you're already a step ahead of a lot of other men that have been in your shoes.
Bana bu durumu ve hislerini açıklayarak, senin durumundaki bir çok kişiyi aştın.
That takes a fair amount of time, and you'll do a lot of sweating.
Çok uzun sürer ve sen de çok terlersin.
- What do you want? - I'd like to inform the colonel that a lot of us here are members of the Denver Saloon Owners'Association, and we intend to receive that there cargo and take it home with us.
- Burada bulunanların çoğunun Denver'lı Salon Sahipleri Birliğine üye olduğunu Albaya hatırlatmak isterim ve orada duran kargoyu teslim alıp, yanımızda eve götürmeye niyetliyiz.
A lot of good that'll do you. He's penniless.
Yakışıklılığın bini bin para ama beş parasız.
"You always do my tummy so well that it helps my digestion a lot!"
"Her zaman göbeğime masaj yap, bu gerçekten hazma da faydalı oluyor."
You can do a lot better than that.
bundan daha iyisini yapabilirsin.
You said I was to do the thinking for both of us. Well, I've done a lot of it since then and it all adds up to one thing : You're getting on that plane with Victor where you belong.
İkimiz için benim karar vereceğimi söyledin ve Victor'la o uçağa biniyorsun.
You'd have to do a hell of a lot more than that to scare me.
Beni korkutmak için çok daha fazlasını yapman gerekir.
You'll find yourself standing your ground, and fighting when you ought to run... speaking out when you ought to keep your mouth shut... doing things that will seem wrong to a lot of people... but you'll do them all the same.
Kaçman gerektiğinde, rakibine karşı koyup savaşacak dilini tutman gerektiğinde ağzına geleni söyleyecek birçok insana yanlış gelen şeyler yapacaksın, kim ne derse desin bildiğini okuyacaksın.
Remember that I could do a lot for you.
Senin için çok şey yapabileceğimi unutma.
Now, I want everybody here that plays an instrument, now I know a lot of you do.
Enstrüman çalabilen herkesin enstrümanı alıp gelmesini istiyorum.
I do say, so I'm showing you, mrs magistrate, that that lot sold to Spegiorin...
Öyle diyorum ve size göstereceğim. Hakime hanım, bu Spegiorin'a bolca satılan şey enfes bir yemekti!
A lot of good that'll do you here.
Burada işinize yaramaz.
Before you do that, I know a lot of kids would enjoy coming to the games to see a great veteran like Reggie skate.
Önce, gençler maçlara Reggie Dunlap gibi tecrübeli birinin kaymasını görmeye geldiyor.
I'm sorry, George, you're gonna have to do a whole lot better than that.
Üzgünüm, George, bundan daha iyisini uydurman gerekecek.
Ilya, will it do you any good to eat a lot now and go to bed with a belly like that?
Ilya, şimdi bu kadar şeyi yiyecek misin? Ve bu göbekle yatağa mı gideceksin?
Boy, you sure do have strong hands, Yeah, that surprises a lot of people,
Kendini sokaklara sürükleyen bu yaşlı dostumuza odasında ölmediği için, bazı şeyler daha nettir artık.
And you're in love with me, and despite the fact I do a lot of foolish things, cos you realise that down deep, I'm not evil or anything, just sort of floundering around, just ridiculous, maybe.
Evet, bir sürü aptalca şey yapsam da... Anlamışsındır zaten, derine inince hiç de kötü filan değilim. Debelenip duruyorum işte.
- You see, I've seen a lot of death in the last few years, Wally... and there's one thing that's for sure about death... You do it alone, you see. That seems quite certain, you see.
Son bir kaç yılda çok fazla ölüm gördüm Wally ve ölümle ilgili kesin olan bir şey var tek başına yapıyorsun.
Do you know a lot of New Yorkers who keep talking about the fact that they want to leave, but never do? "
Sürekli olarak gitmek istediğini söyleyip hiç gitmeyen çok New Yorklu tanır mısın? " dedi.
That's sweet of you, but I've got a lot of unpacking to do, but thanks.
- Çok tatlısın Ernie ama daha bir sürü işim var. Yine de davetin için teşekkür ederim.
If you wanna get laid, you can do a lot better than that, believe me.
Biriyle yatmak istiyorsan daha iyisini bulabilirsin.
Well, you gonna find out that there's a lot of things in this world a man has to do you don't like.
Hayatta, yapmak istemediğin pek çok şeyi yapmak zorunda kaldığını göreceksin.
You know, it takes a lot of courage to get up here... and do something that you know people will make fun of.
Biliyorsunuz buraya çıkıp milletin eğleneceği..... bir şeyler yapmak cesaret isteyen bir iş.
Once we have your prints, we'll do you for every unsolved taking and driving away in this district, stretching back over months-and that's a lot of cars!
Parmak izlerini aldığımız anda, bu bölgedeki tüm araba çalma vakalarında senin için aylar öncesini de kapsayan araştırmalar yapacağız ve bu da çok fazla araba demek!
You know I could lay a big line on you and we could do a lot of role-playing, but the simple truth is that I find you very interesting.
Ben sana repliklerle konusabilirim. Beraber roller oynayabiliriz ama gerçek su ki, ilgimi çekiyorsun.
I got a file in my head two feet thick about a whole lot of things you do that I keep to myself.
Kafamın içinde 4 cm. kalınlığında bir dosya var bu tip şeyleri aklımda tutmak için.
What do you have that's worth a lot of money and is somehow vulnerable?
Bu kadar para ve değerli şey bir şekilde savunmasız kalabilir mi?
If we do... that may make it a lot easier for you to reason with Nancy.
Eğer yaparsak.. senin Nancy'yi inandırmanı daha da kolaylaştıracak şeyler olur.
You do that, because we've got a lot of interested buyers.
Dönsen iyi olur, çünkü ilgilenen bir sürü alıcı var.
Why don't you let me hire someone to do that for you, and we could have a lot of fun tonight.
İzin ver bunu senin için yapmaya birini kiralayayım böylece bu gece bayağı bir eğlenirdik.
"Mister, you gotta do a whole lot better than that."
"Bayım, bence bundan çok daha iyisini yapmalısın."
And I'm willing to pay a lot to see you do that.
Bunu görmek için çok para vermek istiyorum.
You know, Al, that $ 5.00 wasn't going to do anything for me, but it'll do a lot of good for him.
Biliyor musun, Al o beş dolar benim için bir şey ifade etmiyordu. ... ama onun için çok şey ifade ediyordur.
You know, a lot of people say that puberty has to do with hormones.
Biliyorsun, herkes ergenliğin hormonlarla ilgisi var diyor.
I never thought I'd find women attractive again. Now that I do, you won't turn the car around? - Thanks a lot.
Bir daha çekici kadın göremeyeceğimi sanıyordum ve sen durmuyorsun.
That bathroom smelled like... well, a lot like you do, you know?
Tuvalet, şey gibi kokuyordu... şey, daha çok senin gibi.
In the meantime, you've got a lot of recovering to do, and I consider it an honor that you'll do it in my home.
Bu arada hızla iyileşin. Bu arada hızla iyileşin. Bunu evimde yapacak olmanız benim için büyük bir şeref.
A marine mammal that knows a lot more about sonar than you do.
Sonar aygıtını senden çok daha iyi bilen bir sualtı memelisidir.
A lot of our friends used to say, "Why do you push a kid into that for?"
Cidden mi? Çoğu arkadaşım "Ne diye çocuğu o kadar zorladın?" dedi.
Don't you think that would do a lot for her?
Sence de ona çok yakışmaz mı?
You felt isolated and out of sympathy with the currents of American life, but a lot of people do that.
Fransız aydınlar durumu anlayamadıkları için olay bu noktaya geldi.
It took a lot of guts for you to do what you knew was right. I admire that.
Bak ne yaptığını biliyor olman çok cesurcaydı. Çok hoşuma gitti.