You don't know everything tradutor Turco
860 parallel translation
I think you don't know everything that bastard does.
O pisliğin ne dolaplar çevirdiğinden haberi yok senin.
Don't you tell me everything you know?
Bana bildiğin her şeyi söylemez misin?
I don't know why I tell you this except I tell you everything.
Niye size bunları anlatıyorum? Her şeyi anlattığım için herhalde.
- You know everything, don't you?
- Her şeyi biliyorsun, değil mi?
You know everything about me, practically from the time I was born... and I don't even know your first name.
Siz neredeyse doğduğum andan beri benim hakkımda her şeyi biliyorsunuz ama ben sizin ilk adınızı bile bilmiyorum.
You don't know everything I've done or every place I've been.
Gittiğim her yeri yaptığım herşeyi bilmiyorsun.
You know everything, don't you?
Herşeyi biliyorsun?
- You know everything, don't you?
- Herşeyi biliyorsun, değil mi?
- You know everything, don't you?
- Her şeyi biliyorsunuz, değil mi?
You don't know anything about this man, and he knows everything there is to know about you.
Bu adam hakkında hiç bir şey bilmiyorsun ve o senin hakkında her şeyi biliyor.
- You know everything, don't you?
- Her şeyi de bilirsin, değil mi?
You've done everything. I don't know what more you can do.
Sen hey şeyi yaptın. daha ne yapabilirsin bilmiyorum.
- You have to know everything, don't you?
Olan her şeyi bilmek zorundasın, değil mi?
John, you don't know the joy of having everything exactly the way you want it.
Kusursuz bir yaşam, aslında. Fakat yalnız yaşamaktan hoşlanıyor musun?
Look, you don't know everything, and you're a baby.
Birçok şeyin farkında değilsin ve daha çok küçüksün.
You know everything, don't you?
Her şeyi biliyorsun, değil mi?
No, he don't half-try at all,'cause he know you gonna come right behind him and fix everything, just like you always do.
Hep yarım yamalak yapıyor çünkü senin, her zamanki gibi arkasından gelip her şeyi toplayacağını biliyor.
Don't you think I know everything that goes on in this house?
Bu evde olup biten her şeyi bildiğimi bilmiyor musun?
You know, I always wanted everything to be nice, don't you?
Daima her şeyin güzel olmasını istediğimi biliyorsun, öyle değil mi?
You think you know everything, but you don't know anything or anybody.
Her şeyi bildiğini sanıyorsun ama hiçbir şeyi ya da hiç kimseyi bilmiyorsun.
Well, you know everything, don't you? .
Tabiki sen herşeyi biliyorsun, değil mi?
Huh, well the readings don't always tell us everything, you know!
Ölçümler her zaman bize her şeyi söylemez!
You don't know everything.
Her şeyi bilmiyorsun.
You know, you really have to have everything you want, don't you?
İstediğin her şeyi elde etmek zorundasın, değil mi?
You fool! Don't you know what you're giving up? Everything that your species finds desirable.
Türdeşlerinin çekici bulduğu her şeyden vazgeçiyorsun.
You think I don't know that everything that went wrong was my fault? I do.
Ters giden herşeyin benim suçum olduğunu biliyorum.
– You don't know everything, then.
- İnsan her şey bilemez.
I'll tell you everything, but I don't know how to
Sana herşeyi anlatacaktım, ama nasıl yapacağımı bilemedim.
You know everything, don't you?
Her şeyi biliyorsun, öyle değil mi?
He ruined everything with coming when I was getting used to. I don't know what to do now. I know you, Cigdem.
Aylar türlü sıkıntılarla geçti, onsuzluğa tam alışırken, yeniden dönmesi bütün hayatımı alt üst etti.
I don't know why. Well, you have to be terribly upset by everything that's happened.
Olan bitene fazlasıyla üzüldüğünüzden eminim.
I don't know, but I can tell you from experience... that knights have their own language for everything... and it's better not to ask questions.
Bilmiyorum fakat tecrübelerime dayanarak şövalyelerin kendi dilleri olduğunu söyleyebilirim. Ve soru sormamak daha iyidir.
You know I don't mean to be "good" in that sense, only to find myself in such a position where I can gather everything together, to be able to synthesis.
"İyi" senin anladığın anlamda kastetmedim. Sadece her şeyi bir araya getirebileceğim ve onları sentezleyebileceğim yeri kendi kendime bulmaya çalışıyorum.
Don't you know everything's all right
Bilmiyor musun, Herşey yolunda
- Oh - Don't you know everything's all right
- Bilmiyor musun, Herşey yolunda
- You don't know everything.
- Her seyi biIemezsin.
I don't know, but I want you to go down there and tell everyone everything is going to be all right.
Bilmiyorum, ama senden gidip herşeyin yoluna gireceğini söylemeni istiyorum.
I don't know how I can help you gentlemen, but I will tell you everything you wish to know.
Size nasıl yardımcı olabilirim bilmiyorum ama bilmek istediğiniz her şeyi size söylerim.
Surely you don't know the tedium which befalls those who have everything.
Senin hissettiklerinin bir başkası tarafından da hissedilmesinin... ne demek olduğunu bilirmisin.
Yeah, I don't want to steal anything, you know, I just want to know where everything is in case I'm asked.
Bir şey çalacağımdan değil sadece soran olursa diye ne nerede bilmek istiyorum.
I know you don't have everything you need.
İstediğin her şeyin mevcut olmadığını biliyorum.
You don't know everything.
Her şeyi bilmiyorsun daha.
- And you don't know everything...
- Herşeyi bilmiyorsunuz.
Oh, well, okay. Maybe I don't know everything about you.
Tamam, belki hakkındaki her şeyi bilmiyorumdur.
Well, I guess you don't know everything about women yet.
Kadınlar hakkında bilmediğin çok şey var.
You think you know something about everything, don't you?
Her şey hakkında bir şey bildiğini sanıyorsun, değil mi?
Anyway, even though he's a schmuck and... We don't like everything he does, but he's still our buddy, you know?
Neyse, herne kadar dingilin teki de olsa... yaptığı herşeyi de sevmiyoruz, ama o hala dostumuz değil mi?
You know everything how come you don't know that?
Her şeyi biliyorsun da bunu niye bilmiyorsun?
You are doing the worst jobs, everybody are beating you, you never have your money, you have to ask from them everything and to wail, you don't know what's yours, man!
En kötü işleri yapıyorsun, herkez sana kötü davranıyor, hiçbir zaman paran olmuyor, herşeyi onlardan istemek ve sızlanmak zorunda kalıyorsun, sen hakkını alamıyorsun, adamım!
Tell me, I don't mean to be forward, but was it, um, a difficult decision to, you know, come from a convent and everything, and guard your chastity, to decide to share the bed with Leopold before the wedding?
Size bir şey soracağım. Ama saygısızlık etmek istemiyorum. Evlenmeden önce Leopold'la aynı yatağı paylaşmak..... manastırdan gelen..... bakire bir kız olan sizin için biraz zor olmayacak mı?
I wanna tell you everything about myself, everything you don't know.
Sana hakkımdaki herşeyi anlatmak istiyorum bilmediğin herşeyi.
you don't want to talk to me 24
you don't 4631
you don't understand me 29
you don't have to worry 197
you don't understand 2732
you don't have to 1176
you don't know me 657
you don't remember me 206
you don't know nothing 35
you don't believe me 569
you don't 4631
you don't understand me 29
you don't have to worry 197
you don't understand 2732
you don't have to 1176
you don't know me 657
you don't remember me 206
you don't know nothing 35
you don't believe me 569
you don't know anything 267
you don't mean that 235
you don't trust me 261
you don't have to be sorry 41
you don't know what love is 17
you don't say 567
you don't want to 180
you don't like it 361
you don't have to do that 448
you don't have to worry about it 35
you don't mean that 235
you don't trust me 261
you don't have to be sorry 41
you don't know what love is 17
you don't say 567
you don't want to 180
you don't like it 361
you don't have to do that 448
you don't have to worry about it 35