You don't know that for sure tradutor Turco
129 parallel translation
Hangin'murderers is one thing, but to keep guys you don't know for sure did it standin'around sweatin'while you shoot your mouth off, that's another.
Katilleri asmak başka şey bunu yaptıklarından emin olmadığın kişileri alıkoyup onlara ecel teri döktürmek...
You know, for a smart guy, that Sterling sure trusts you, don't he?
Biliyor musun, Sterling gibi zeki biri sana kesinlikle çok güveniyor, değil mi?
You don't know that for sure yet!
- Hayır! Emin olamazsın!
I don't know what you're talking about, that's for sure.
Aslında, senin neden bahsettiğini bilmiyorum. Bu kesin.
I don't know how to describe it, but I'm sure that I'd find what I'm looking for with you.
Nasıl açıklayacağımı bilmiyorum ama.. .. aradıklarımı sende bulacağıma eminim.
You don't know that for sure, Carl.
Kesinlikle yanılıyorsun, Carl.
You don't know that for sure.
Bu kadar emin olamazsın.
- You don't know that for sure.
- Kesin olarak bilemezsin.
You don't know that for sure.
Bunu kesin olarak bilmiyorsun.
- You don't know that for sure.
- Bundan emin olamazsın.
You don't know that for sure, now, do you?
Bundan emin olamazsın değil mi?
- You guys don't know that shit for sure!
- Siz bu işlerden kesinlikle anlamıyorsunuz.
I mean, you don't know that for sure, do you?
Yani bunu kesin olarak bilmiyorsunuz, değil mi?
And we don't know for sure that you will suffer any ill effects from the procedure.
Ve uygulamanın kötü etkilerini yaşayıp yaşamayacağını da bilmiyoruz.
- Don't make me smack you. The only thing that I know for sure is that I can be relied upon to be unreliable.
Dünyada hangi kişi Normal'la birlikte çıkmak ister, bunu hayal etmek kafamı karıştırıyor.
I don't even know what I did back then, for sure. I mean all I really know is that I betrayed you and Max and my whole family for this...
Geçmişte ne yaptığımı bile bilmiyorum tek bildiğim sana, Max'e ve aileme ihanet ettim ve tek nedeni...
You don't know that for sure.
- Bunu kesin olarak bilemezsiniz.
Matter of fact, you know that for sure, don't you?
İşin aslı, bundan eminsin değil mi?
But you'd already left, so you don't know that for sure.
Ama siz evde değildiniz yani bundan emin olamazsınız.
You don't know that for sure- -
Kesinlikle eminim ki...
Man, I can't stop thinking about Brooke. I mean, both you and me know that every girl in here wants me... except for the couple of weirdo's that seem to want you... but I don't care about any on them. Look Kelso, are you sure you don't just have a crush on Brooke because she's a librarian, and you've seen some librarian layout in Playboy?
adamım, Brook u düşünmeden duramıyorum yani, ikimizde biliyoruz ki buradaki her kız beni ister... seni isteyen birkaç ucube dışında... ama onlardan hiçbirini umursamıyorum bak Kelso, kütüphanede çalıştığı için Brooktan hoşlanıyor olabilir misin, ve sen playboyun kapağında bazı kütüphaneciler gördüğün için?
Anyway, I think we should talk about what we re gonna do or I m sure your gonna want me to meet your parents aaaand lucky for you I look good in a suit aaaand lucky for you I look good in a suit, But you already know that, so Actually, don t worry about it!
herneyse, bence ne yapacağımızı konuşmamız gerekiyor ya da eminim beni ailenle tanıştırmak istersin ve ne kadar şanslısın ki takım elbise içinde iyi görünüyorum iyi bir şeye bakıyorsun, ama bunu zaten biliyorsun, yani aslında, bunun için endişelenme!
You don't know that for sure, John.
Bundan emin değilsin John.
You don't know that for sure though.
Bundan emin olamazsın.
Oh, you don't know that for sure.
Bunu bilemezsin. Biliyorum.
- You don't know that for sure.
Bundan emin değilsin.
You don't know that for sure.
Evet, bunu tam olarak bilemezsin.
Listen, I'm really glad you came, because I know that there's a lot of things that I've done that I really don't remember, but I'm sure they were really horrible, and I just want to ask you for your forgiveness.
Dinle, gelmene gerçekten sevindim. Çünkü gerçekten hatırlamadığım birçok şey yaptığımı biliyorum. Fakat bunların gerçekten korkunç şeyler olduklarını biliyorum, ve senden beni affetmeni istiyorum.
I'm sure that you know this whole song, so I don't have to sing it for you.
Eminim bu şarkının tamamını biliyorsunuzdur, bu yüzden söylememe gerek yok.
- Hey, you don't know that for sure.
Bundan emin değilsin.
- -You don't know that for sure right?
Henüz bundan emin değiliz, değil mi?
You don't know that for sure.
Bunu kesin bilmiyorsun.
- You don't know that for sure.
- Bundan emin bilmiyorum.
You don't know that for sure, Mile.
Bundan emin olamazsın Mile.
Pfft. You don't know that for sure.
- İşte orasını bilemezsin.
- You don't know that for sure.
- Bunu kesinkes bilemezsin.
You don't know that for sure.
Bunu kesin olarak bilemezsin.
You don't know that for sure.
Bilemezsin ki.
You don't know that was him for sure.
Onun olduğundan emin olamazsın.
What that means is... "Possibility" means you don't know anything for sure, right? !
Bunun anlamı "olasılık" bir şey için emin olmadığın anlamına mı geliyor?
I was at the hotel for five days. I'm sure I used that men's room at some point. Yeah, well, I don't know about you, Frank, but I tend to wash my hands in the sink not the toilet.
Seni bilmem Frank ama ben ellerimi lavaboda yıkarım, klozette değil.
You don't know that for sure!
Bunu bilemezsin. Bundan emin olamazsın!
I mean, that stuff will get you laid for sure, but I don't know, bro.
Demek istediğin, seni ona, ona kesin hazırlarım, ama bilmiyorum, ahbap.
You don't know for sure that was me.
Onun ben olduğumdan emin olamazsın.
- But you don't know that for sure.
Buna emin olamazsınız efendim.
What if you had another number, that was... like 912 or something, that was not for total emergencies, so if you.. get into a gray area and you weren't sure you wanted to call 911 you'd call 912... I don't know...
Bence başka bir numara daha çıkmalı.
Why you gotta know something like that for sure when you don't?
Böyle bir ithamda bulunmak için emin olmanız gerek.
I mean, you don't know anything for sure, until you're on that plane half way to Irak.
Hiç bir şeyden emin olamazsın, yani uçağın Irak'a varıncaya kadar.
- You don't know that for sure.
- Bunu bilemezsin.
But Friday... You don't know for sure that he's hurt.
Onun yaralı olduğundan emin değilsin.
You don't know for sure that he is there.
Onun orada olduğundan bile emin değilsin.