You don't understand tradutor Turco
18,753 parallel translation
You don't understand.
Anlamıyorsunuz.
No, you don't understand.
Benim zihnime girdiğinde, ben de onunkine girdim. Hayır, anlamıyorsun.
Clearly you don't understand how this is supposed to work, my husband.
Olayın nasıl işlediğini anlamamışsın kocam.
Oh, this must be the first time your son's been kidnapped because clearly you don't understand how these things work.
Oğlun ilk defa kaçırılıyor galiba çünkü bu işlerin nasıl olduğunu bilmediğin aşikâr.
You don't understand.
Anlamıyorsun.
Don't you understand?
Anlamıyor musun?
I don't think you understand how this works.
Şu an nasıl bir durumda olduğumuzu anladığını sanmıyorum.
And for a smart guy, you don't seem to understand the concept of not the right time.
Ve akıllı bir adam için, anlamak için görünmüyor Değil doğru zaman kavramı.
I don't understand anything you just said.
- Şu söylediklerinden bir şey anlamadım.
No, it ain't! Look, don't you understand what drinking means to us working stiffs?
İçmenin bizim için gerginliğimizle mücadele etmek anlamına geldiğini anlamıyor musun?
I can, but I understand you folks, you don't deal in cash.
Edebilirim ama parayla işiniz olmadığını biliyorum.
I don't understand why she just doesn't grow another one of you.
Neden senden bir tane daha yapmadığını anlamıyorum.
I still don't understand why you're doing all this.
Hâlâ bütün bunları neden yaptığını anlamıyorum.
I don't know if you can understand...
Anlayabilir misin bilmiyorum.
- I don't think you understand... hanging here with that costume. wait for the technicians...
Hayır!
Mack, you don't understand.
Mack, anlamıyorsun. Gitmem gerek.
You don't understand the barest fraction of what you hold.
Elinde tuttuğun şey hakkında en ufak bir fikrin yok.
You don't seem to understand, Michael.
Durumu anlayamadın galiba Michael.
You don't seem to understand.
Anlamadın galiba.
No, no, you don't understand.
- Hayır hayır, anlamıyorsun.
I understand what you're saying, but we... we currently don't have any openings.
Söylediklerinizi anlıyorum ama şu anda açık pozisyonumuz yok.
I don't understand, what are you getting out of all this?
Tüm bunlardan senin çıkarın nedir anlamıyorum.
You don't understand because you don't allow me to tell you the truth.
Anlamıyorsun çünkü gerçeği söylememe izin vermiyorsun.
And once more we don't understand who you are?
Ayrıca sizin kim olduğunuzu da anlamadık.
You really don't understand, do you?
Gerçekten anlamıyorsunuz, değil mi?
You're my best friend and I don't understand you.
En yakın dostumsun ama seni anlamıyorum.
No, you don't understand.
Hayır, anlamıyorsun.
You've all messed with something you don't understand.
Anlamadığınızı bir şeyi kurcaladınız.
But you understand, don't you?
Ama sen anlıyorsun, değil mi?
No, you don't understand.
Hayır. anlamıyorsunuz.
I know you don't understand or necessarily care about inter-colony politics, but it's very complicated.
Koloni içi politikadan anlamadığını ve önemsemediğini biliyorum ama inan çok karmaşık bir konu.
In the wake of Aya's death, you can understand our concern, though you don't seem to share it.
Aya'nın ölümünden sonraki endişemizi anlayabilirsin gerçi bunu paylaşmıyorsun sanırım.
You don't understand.
Eğer anlamıyorum.
I understand now, although I don't know who you are looking for.
Şimdi anlaşıldı.
I can, but, um... I understand you guys, you don't, um,
- Edebilirim ama parayla işiniz olmadığını biliyorum.
What you and your sister don't understand is that your father wanted me to stay here.
Senin ve kız kardeşinin anlamadığı şey babanızın burada kalmamı istediği.
I don't expect you to understand.
Anlamanı beklemiyorum.
You don't understand these animals.
Bu hayvanları anlamazsın.
So I don't understand what you're getting at.
Nereye varmak istiyorsunuz anlayamadım.
Killed you? Don't you understand anything?
- Hiçbir şey anlamıyor musun?
But you don't understand the pressure.
Ama bu baskıyı anlamıyorsun.
I don't understand why you're helping her.
Ona neden yardım ettiğini anlayamıyorum.
For a bunch of time travelers, you don't seem to understand the future much.
Zaman yolcularına göre geleceği pek anlamıyor gibisiniz.
You don't understand, Matt!
Anlamıyorsun Matt!
'Cause I don't think you understand shit.
Çünkü bir bok anladığını sanmıyorum.
- You don't need to understand.
- Anlamana gerek yok.
Don't you understand?
- Anlamıyor musun?
- You don't understand...
- Anlamıyorsun, ben...
Perhaps you don't understand.
- Anlamıyorsundur belki.
No, no, no, you don't understand.
Hayır, hayır, anlamıyorsun.
You know, I still don't understand. Why is it my own agent would want to blackmail me?
Hâlâ anlayamıyorum, neden kendi menajerim bana şantaj yapmak istesin?
you don't understand me 29
you don't understand anything 74
you don't understand a thing 18
you don't want to talk to me 24
you don't 4631
you don't have to worry 197
you don't have to 1176
you don't know me 657
you don't remember me 206
you don't know nothing 35
you don't understand anything 74
you don't understand a thing 18
you don't want to talk to me 24
you don't 4631
you don't have to worry 197
you don't have to 1176
you don't know me 657
you don't remember me 206
you don't know nothing 35
you don't believe me 569
you don't know anything 267
you don't mean that 235
you don't trust me 261
you don't know what love is 17
you don't have to be sorry 41
you don't want to 180
you don't say 567
you don't like it 361
you don't have to do that 448
you don't know anything 267
you don't mean that 235
you don't trust me 261
you don't know what love is 17
you don't have to be sorry 41
you don't want to 180
you don't say 567
you don't like it 361
you don't have to do that 448