You had no right to do that tradutor Turco
56 parallel translation
You had no right to do that, Lou.
Bunu yapmaya hakkın yoktu Lou.
You had no right to do that.
Bunu yapmaya hiç hakkın yoktu.
You had no right to do that.
Bunu yapmaya hakkın yoktu.
Ellenor, you had no right to do that.
Ellenor, bunu yapmaya hiç hakkın yoktu.
You had no right to do that. I wasted my entire morning on that line.
Bunu yapmaya hakkınız yoktu. Bütün sabahı kuyrukta geçirdim.
YOU HAD NO RIGHT TO DO THAT.
Buna hakkın yoktu.
You had no right to do that, Weldon.
Bunu yapmaya hakkın yok, Weldon.
- You had no right to do that.
- Bunu yapmaya hakkın yok.
You had no right to do that, Michael.
Bunu yapmaya hiç hakkın yoktu Michael.
- You had no right to do that.
- Bunu yapmaya hakkın yoktu.
You had no right to do that, man.
Bunu yapmaya hakkın yoktu dostum.
You had no right to do that!
Bunu yapmaya hakkın yoktu!
You had no right to do that! Don't you understand who you are? What you're here to do?
Kendime modifiye edilmiş Promicin serumu enjekte ediyorum.
You had no right to do that!
Bunu yapmaya hakkın yoktu.
You had no right to do that. Look, that's probably true.
- Bunu yapmaya hakkın yoktu.
You had no right to do that!
Bunu yapmaya hakkın yok.
You had no right to do that to me!
Bana bunu yapmaya hakkınız yoktu!
You had no right to do that.
- Sana yardım etmeye çalışıyordum B.
You had no right to do that!
Buna hakkın yoktu!
Oh, you had no right to do that!
Buna hakkın yoktu!
You had no right to do that.
Bunu yapmaya hakkın yok.
You had no right to do that.
Bunu yapmaya hakkınız yok.
And you had no right to do that!
Bunu yapmaya da hakkın yoktu!
You had no right to do that!
Bunu yapmaya hakkın yok!
You had no right to do that!
Bunu yapamazsın.
- You had no right to do that!
- Bunu yapmaya hakkınız yok!
You had no right to do that.
Bunu yapmaya hakkınız yoktu.
You had no right to do that, to take that from me!
Bunu yapmaya hakkın yok, benim olan şeyi almaya!
You had no right to do that.
Buna hakkın yoktu. Anlıyor musun?
You had no right to do that.
- Bunlar iki farklı şeydi. Bunu yapmaya hakkın yoktu. Hayır.
You had no right to do that.
- Bunu yapmaya hakkın yoktu.
You had no right to do that.
Buna yapmaya hakkın yok.
You must have known you were doing something that you had no right to do.
Hakkın olmayan bir şeyi yaptığını bilmeliydin.
That bastard who sold him to you had no right to do so.
Onu sana satan piçin, bunu yapmaya yetkisi yoktu.
Charlie you had no right to do something like that.
Charlie, böyle bir şey yapmaya hakkın yoktu.
I on the other hand, who did not vote, who did not vote, who in fact, did not even leave the house on Election Day am in no way responsible for what these people have done and have every right to complain as loud as I want about the mess you created that I had nothing to do with.
Diğer taraftan ben oy vermemiş olan ben oy vermemiş olan ben hatta aslında seçim günü evinden bile ayrılmamış olan ben hiçbir şekilde bu insanların yaptıklarından sorumlu değilim ve benimle hiçbir alakası olmayan sizin yarattığınız bela hakkında canımın istediği kadar şikayet edebilirim.
He had no right to do that to you.
Bunu yapmaya hakkı yoktu.
Arthur, you had absolutely no right to do that.
Arthur, bunu yapmaya hiç hakkın yoktu.
You really had no right to do that.
Bunu yapmaya hiç hakkınız yoktu.
And I've supported you through a lot of stuff, too ; And no matter how messed up you were, the one thing that was always true is you were trying to do the right thing... for yourself and your kid. You had integrity.
Ben de seni birçok şeyde destekledim, ne kadar dağıtmış olursan ol, hep doğru yaptığın tek şey kendin ve çocuğun için en iyisini yapmaya çalışmandı, güvenilirliğin vardı.
You had no right to ask me to do that.
Bunu benden istemeye hiç hakkın yok. Yapamayacağımı biliyorsun.
I told you what happened, and you said we were the strongest and smartest things on the planet, so we had a responsibility to protect the smaller, weaker things, because if we didn't do it, then no one else would, that it was the right thing to do.
Sana olanları anlatmıştım sen de bana gezegendeki en güçlü ve en zeki varlıklar olduğumuzu ve bir sorumluluğumuz olduğunu bu küçük, zayıf canlıları korumamız gerektiğini çünkü biz yapmazsak kimsenin yapmayacağını yapılması gereken doğru şeyin bu olduğunu söylemiştin.
Because she thinks you're cute, and I was afraid you guys were gonna make out and have babies, and I had no right to do that to you or your future children.
Senin tatlı biri olduğunu düşünüyor ve sevişip çocuk sahibi olmanızdan korktum. Gelecekte olacak çocuklarınıza bunu yapmaya hakkım yoktu.
When the Supreme Court eventually decided that you were right and you had a perfect right to do this, you showed no resentment against the men who had kept you away from boxing.
Yüksek mahkeme haklılığına karar verdiğinde... bunu yapmaya hakkı var dediğinde... seni bokstan men edenlere karşı kızgınlık göstermedin.
You had no right to let her do that!
Bunu yapmaya hiçbir hakkı yok!
I had no right to ask you to do that.
Senden bunları istemeye hakkım yoktu.