You have to go now tradutor Turco
1,137 parallel translation
You have to go now?
Artık gitmek zorunda mısın?
- You have to go now.
- Şimdi gitmelisin.
You have to go now.
Artık gitmelisin.
You have to go now.
Hemen gitmelisiniz.
You have to go now.
Artık gitmelisiniz.
Now, you gonna have to do better than that if you wanna go to Alabama... or any other school.
Şu durumda, Alabama'ya veya başka hangi okula gitmek istiyorsan... bundan daha iyisini yapmak zorundasın.
- You don't have to go now.
- Hemen gitmek zorunda değilsin.
I guess you have to go back to work now, huh?
- İşe geri mi döneceksin?
We're going to have you go off to sleep now.
Şimdi uykuya dalmanızı sağlayacağız.
Now, Viceroy... you're going to have to go back to the senate and explain all this.
Şimdi, Vali, senatoya geri dönüp her şeyi anlatmak... zorundasın.
Then I guess you'll just have to go wake him up now, won't you?
O zaman uyandırman gerekecek.
Now, I want you to just let them drift by, but if you see one that catches your eye, we can go back and have a second look.
Şimdilik bırakın geçsinler, ama gözünüze çarpan bir tane olursa, dönüp tekrar bakabiliriz.
Mattie, if you wanna go on the train with the others, you'll have to go now.
Diğerleriyle trende gitmek istiyorsan şimdi gitmelisin. Hayır.
Now, I would really love to stay and see you go down for the third time but I have to get home.
Gerçekten burada kalıp, üçüncü kez mahvolduğunu görmek isterdim ama eve gitmem gerek.
Now, I know the newer the teacher, the smarter she is, but I-I'm afraid you're just going to have to go along with our policies, even if you don't agree with them.
Şimdi yeni öğretmenlerin her zaman daha akıllı olduğunu bilirim ama okul politikasına uymak zorundasınız. Hoşunuza gitmese bile.
You're going to sleep. We have to go to sleep now?
- Şimdi mi yatacağız?
You seriously damaged my father's career... you insult me with that good-cop bad-cop routine... and now you have the gall to ask me if I still want to go on vacation.
Babamın kariyerine ciddi bir şekilde yara verdin,... beni de iyi polis-kötü polis oyunu ile aşağıladın ve hâlâ bana tatile çıkıyor muyuz diye soracak kadar küstâhsın.
Now if you'll excuse me, I have a school play to go to.
Şimdi, izninizle, okuldaki bir müsamereye katılmalıyım.
Even if you have to go a little, you better go now because you can't until after takeoff.
Gitmen gerekmiyorsa bile git. Uçak kalkana kadar tuvalete gidemezsin.
Of course now, if you go to Pennington you won't be able to beam back to the station to have dinner with your old man.
Tabi şimdi Pennington'a gidersen yaşlı adamla akşam yemeği yemek için istasyona geri ışınlanamazsın.
Unless you have any more questions, I'd like to go now.
Eğer başka sorun yoksa gitmek istiyorum.
- Thank you. I have to go now.
- Beni ağırladığın için sağ ol.
BESS, YOU'LL HAVE TO GO NOW
Bess, artık gitmen gerek...
You don't have to go now.
Şimdi gitmen gerekmiyor.
Now, either you're as smart as you think you are and you'll just go away, or else you're gonna make things harder on yourself than they have to be.
Şimdi ya düşündüğün kadar zekisindir ve çekip gidersin. Ya da kalıp durumu şu an olduğundan daha karmaşık hale sokarsın.
Please. You have got to let me go now.
Bırak bu iş artık bitsin.
You'll have to go now.
Artık gitmen gerekiyor.
What we need to do now is... You go away and have a think.
Şimdi yapılacak en iyi şey gidip bu konuda düşünmen olur.
Take over the rotunda and the sanctuary if you have to. Now go on.
Üsteki her yeri kullanma yetkimiz var.
You don't know what you're talking about... and I have to go now and see Troy.
Ne konuştuğun hakkında bir fikrin yok şimdi gidip Troy'u görmem lazım.
Now if you'll excuse me, I have to go pack.
Şimdi izin verirseniz, toplanmalıyım.
Now make me proud to have done business with you and let these people go.
Şimdi seninle iş yaptığım için gurur duymamı sağla ve bu insanların gitmesine izin ver.
- You have to go home now.
- Eve dönmelisin.
Dad and I have to leave now and you have to go to bed.
Babanla ben çıkıyoruz ve sen de yatağa gidiyorsun.
Our visiting time is over, I'm sorry. You will have to go now.
Ziyaret saati bitti, özür dilerim gitmeniz gerek.
it's time for you to go. Now I have to go.
Pekala, Anjay, gitme vaktin geldi.
Let's go over to Miss Brett Somers right now. Now, Brett, what did you have for us?
Evet Brett bizim için ne hazırladın?
You have to let go now.
Artık vazgeç.
You have to go, now.
Gitmek zorundasın. Şimdi.
Now the guy sits in his shop... and you have to go to him.
Şimdi ne oturmuş dükkâna ayağına gideceksin.
I have to go now. And what do you do here at my daughter's practice, Violet? I...
Kızımın muayenehanesinde ne iş yapıyorsun, Violet?
- You have to go now.
- Artık gitmelisin.
All right, you're gonna have to go there yourself now.
Bak oraya kendin gitmek zorundasın.
Now, if you'll excuse me. I have to go upstairs and die my boobs for Easter.
Şimdi müsaade edersen gidip Paskalya için yumurtalarımı boyayacağım.
Now, if you'll excuse me, I have to go fill my freezer with my own blood.
Şimdi, izninizle, gidip buzluğumu kanımla doldurmalıyım.
Now, Xena, you have to go!
Şimdi, Zeyna, gitmen gerekiyor.
- You'll have to go now.
Şimdi gitmen gerekiyor.
- Why do you have to go now?
Bana ihtiyacı var.
If you walk now, I'll have to let you go.
Şimdi gidersen işini kaybedersin.
You would just go out and greet them with open legs. Hey, guys. Now they're gonna have to call it Miss Gonads.
"Siz onları yıkamayasınız diye sapasağlam yetiştirdik." derdi.
Now, I could be like you and go around laughing and have a good time, ha ha... but I prefer to learn, because the more I learn... the more likely I will have the right answer at the crucial moment and save a life.
Senin gibi yapıp gülebilirim. Şakalaşabilirim. Ama öğrenmeyi seçiyorum ben.