You have to stop this tradutor Turco
410 parallel translation
You have to stop this.
Bunu kesmelisin.
You have to stop this.
Lütfen böyle konuşmayı kes.
- Lap. - You have to stop this procedure!
Bu operasyonu hemen durdurmalısınız!
You have to stop this bus!
Bu otobüsü durdurmak zorundasın!
You have to stop this.
Artık durmalısın.
You have to stop this.
Bu çılgınlığı durdurmanız lazım.
You have to stop this now.
Artık buna bir son vermelisin.
Pax, you have to stop this!
Pax, buna bir son ver!
Will you promise to stop the traders? You have this promise, that any man who interferes with a military permit will make the acquaintance of the hangman.
Söz verdim, her kim askeri izinle yolsuzluk yaparsa cellatın ipi ile cezalandırılacaktır.
You have to put a stop to this situation of yours, don't you see?
Bu durumuna bir son vermek zorundasın, görmüyor musun?
If you don't stop this woolgathering I'll have to take drastic action!
Bunu yapmayı bırakmazsan sana karşı sert önlemler almak zorunda kalacağım!
"I have only this habit, and I have sworn not to give it away but if you take it off my back I won't stop you."
"Sadece bu kıyafetim var ve onu kimseye vermemeye yemin ettim ama onu üstümden alırsan seni durdurmayacağım" dedim.
AND I HAVE TO GET CLIN ICAL WHEN I SEE YOU BOTTLE YOURSELF IN THIS ROOM AND STOP THE CLOCK.
Kendini bu odaya kapatıp zaman durmuş gibi davrandığında, bakıcınmış gibi davranmak zorundayım.
But you will have, if only you'll stop being obstinate... and let me introduce you to this great friend of mine, Dick Carlton.
Ama olmalı, eğer inadı bırakırsan ve iyi bir dostum olan Dick Carlton ile tanıştırmama müsaade edersen.
Neither you, this ship, nor all your worlds have the power to stop us.
Ne siz, ne de bu gemi ve dünyalarınız bizi durduracak güce sahip değil.
You're gonna have to stop throwing yourself at me like this... or people will start talking.
Kendini böyle kollarıma atmaktan vazgeçmelisin. Yoksa insanlar konuşmaya başlar.
You'll have to stop this!
- Gelin, sizi götüreyim.
the more you have to pay! So now, with the clock at £ 300 this week'Stop the Film'visited Thames Ditton...
Evet, bu hafta saatimiz 300 sterline ayarlı ve "Filmi Durdurun" Thames Ditton'da.
Manager, Wenlie is his brother Please stop this match I can't, and if you don't return to your seat... we'll have you thrown out
Müdür bey, Wenlie onun abisi lütfen maçı durdurun yapamam ayrıca yerinize oturmazsanı... sizi dışarı atmak zorunda kalırım
Well, I don't mean to stop the negotiations just when we're getting our positions defined... but, Hector, uh, you'll have to fill out this statement of intent... if you would... uh, before we can even begin the formalities of the draft.
Niyetim görüşmeleri durdurmak değil yerlerimizi alırken ama Hector... Hector, bu amaç beyanatını doldurman gerekecek. Doldurursan...
YOU HAVE TO STOP ME FROM DOING THIS.
Bunları yaparken beni durdurmalısınız.
And if you don't stop all this I'll have to turn off the TV and send you to bed.
Bunu kesmezsen televizyonu kapatıp seni yatağa gönderirim.
I just want you to know that because of this you don't have to stop seeing other people.
Bilmeni isterim ki, bu yüzden... diğerleriyle ilişkini kesmene gerek yok.
You gotta have to stop this thing.
Bu şeyi durdurmanız gerek.
I came on this cruise to have a good time, and you ´ re not gonna stop me.
Bu tekneye iyi zaman geçirmeye geldim ve sen beni durduramazsın.
So you have just one day to find out who this client is, what Undertow is all about, and how you're going to stop it.
Bu durumda müşterinin kim olduğunu Akıntı'nın neyle ilgili olduğunu ve nasıl durduracağınızı bulmak için bir gününüz var.
- Knox you have got to stop this stuff.
- Knox, bu işe bir son vermelisin.
I have to stop this with you.
Buna bir son vermeliyim.
You call your lawyer, you have'em tell the insurance company to stop the presses because this thing, no, it's not over yet.
Avukatını ara, sigorta şirketini aramasını ve baskıyı kesmelerini söylemelisin, çünkü henüz bitmedi.
You might be right, but we have been planning for this for a long time. I doubt you'll be able to stop us. Find him!
Haklı olabilirsin Bay Mot ; fakat bunu uzun zamandır planlıyorduk ve bizi gerçekten durdurabileceğinden, hatta yavaşlatabileceğinden bile şüpheliyim.
You'll have to kill me If you want me to stop this.
Eğer beni durdurmak istiyorsan öldürmek zorundasın.
You know, you're gonna have to stop this.
Bunu durdurmak zorundasın.
If you have this disease, he won't stop until he's found some way to treat it.
Eğer bu hastalık sende varsa, bir çare bulana kadar, asla durmayacaktır.
Theia, you have to stop talking this nonsense.
Theia, böyle saçma sapan konuşmayı kesmek zorundasın.
Maybe you didn't have the balls to put a stop to this but I do.
Sam belki senin buna nokta koyacak taşakların olmayabilir ama ben yapacağım.
WE HAVE GOT TO STOP OBSESSING ABOUT THIS. YOU'RE RIGHT.
Bunu bir saplantı haline getirmeye son vermeliyiz.
Unless you do something about this situation I'm going to have to stop running the pool.
Bu konu hakkında bir şey yapmazsan bahis oynatmayı bırakmak zorunda kalacağım.
No, missus, you'll have to stop this appearing and disappearing crack or they'll put me back in there.
- Bu bir görünüp bir kaybolma işine devam edersen beni tekrar içeri tıkarlar.
This thing about decency, you have to stop it.
Şu "iyi kalplilik" denilen şey. Buna son vermelisiniz.
Look, you have got to stop with this before it gets out of hand.
Bak, bu iş çığırından çıkmadan önce durdurmalısın.
- You have to stop doing this.
- Bunu yapmayı kes.
This has to stop You have to stop.
Bunun sona ermesi gerek. Buna bir son vermelisin.
OK, you guys have to stop this.
Çocuklar artık oynamaktan vazgeçmelisiniz.
You're going to have to stop slouching and stand up to address this court, sir.
Bayım, bu mahkemeye hitap ederken yayılmayı kesip ayağa kalkmalısınız.
So we have to stop all this, you hear?
Bütün bunIara bir son vermeIiyiz, duydun mu?
Look, I'm afraid you're going to have to stop all this... until you get things settled.
Dinleyin, korkarım ki işleri yoluna koyana kadar bütün bunları durdurmanız gerekecek.
This doesn't have to continue. I can stop you from seeing the visions at any time.
Buna devam etmemiz gerekmez... gördüğün bu görüntülere istediğim an son verebilirim.
I don't have to listen to this. You can't stop me.
Bunları dinlemek zorunda değilim.
Captain, I know you weren't expecting this when we invited you to Inaris, but we don't have the resources to stop these attacks, and hundreds of our people are already dead.
Sizi İnaris'e davet ettiğimizde böyle bir sorunla karşılaşmayı beklemiyordunuz ama saldırıları durduracak kaynağımız yok.
You have to stop doing this.
Buna bir son vermelisin.
You... are gonna have to stay out of this room if you can't stop shedding
Eğer dökülmeye son veremezsen, bu odadan uzak durmak zorunda kalacaksın