You left me no choice tradutor Turco
158 parallel translation
You left me no choice so I had to stow away in Fate's car.
Başka çare bırakmadınız ve ben de Fate'in arabasına saklanmak zorunda kaldım.
I never wanted it to happen this way, but you left me no choice.
Böyle olmasını hiç istemezdim ama bana seçenek bırakmadın.
Sorry I hurt you... but you left me no choice, you must admit.
Acı verdiğim için özür dilerim ama beni mecbur ettiniz. Kabul edin.
You left me no choice.
Baska care birakmadin.
I'm sorry, baby, but you left me no choice.
Çok üzgünüm, hayatım, ama bana başka seçenek bırakmadın.
I am here because you left me no choice.
Bana hiçbir seçenek bırakmadığın için burdayım.
You left me no choice.
Bana başka seçenek bırakamadın.
I wanted to let you know. Should something happen, then you need understand that you left me no choice.
Sadece şunu bil ki her şeye rağmen bana başka bir seçenek bırakmadın.
You left me no choice.
Tercih şansı bırakmadan beni terk ettin.
You left me no choice.
Bana başka seçenek bırakmadın.
You left me no choice.
Başka çare bırakmadın.
- You left me no choice.
- Bana başka şans bırakmadın.
You left me no choice.
Başka seçenek bırakmadın.
You know, Curtis, I didn't want to go over your head, but you left me no choice.
Biliyorsun, Curtis, sana kafa tutmak istemedim ama bana başka seçenek bırakmadın.
You know, Curtis, I didn't want to go over your head, but you left me no choice.
Biliyorsun, Curtis, sana kafa tutmak istemezdim ama bana başka seçenek bırakmadın.
I'm sorry, but you left me no choice.
Üzgünüm, ama bana başka çare bırakmadın.
Dad, I'm sorry you're hurt, but you left me no choice.
Baba, seni incittiğim için özür dilerim, ama bana başka seçenek bırakmadın.
You left me no choice.
"Başka seçenek bırakmadınız."
And since you were unwilling to even try to destroy the Gate, you left me no choice.
Ama geçidi yok etmek gibi bir niyetiniz olmadığı için..... bana başka seçenek bırakmadınız.
You left me no choice.
- Bana başka seçenek bırakmadın.
You left me no choice, brother.
Bana başka seçenek bırakmadın, kardeşim.
You left me no choice, everything revolved around you.
Bana seçme şansı bırakmadın ki. Her şey senin etrafında dönüyordu.
Hate to make you look stupid in front of your friends, but you left me no choice.
Seni arkadaşlarının önünde aptal konumuna düşürmekten nefret ediyorum ama bana başka seçenek bırakmadın.
You left me no choice, Ray.
Başka seçim şansı bırakmadın, Ray.
- so you left me no choice.
- bana başka seçenek bırakmadın.
And since you were unwilling to even try to destroy the gate, you left me no choice.
Geçidi yok etmeye yanaşmadığınız için bana başka seçenek bırakmadınız.
I'm sorry, my friend, but you've left me no choice.
Üzgünüm, arkadaşım, ama sen, benim tercihime uygun değilsin.
You have left me no choice but to fight you.
Bana dövüşmekten başka seçenek bırakmadınız.
You've left me no choice.
Bana başka seçenek bırakmadın.
You've left me no choice, Councilor.
Bana seçenek bırakmadınız, Meclis üyesi.
You've left me no choice.
Bana seçenek bırakmadın.
You'll have left me with no choice, but before I take a decision,
Bana seçme şansı bırakmadınız. ama karar almadan önce...
You have left me no choice!
Başka çare bırakmadınız!
You left me with no choice.
Bana yapacak başka bir şey bırakmadın.
That's why I lured you into the witching chamber that night... because you left me no other choice.
Çünkü bana seçim şansı bırakmadın.
- And you've left me no choice.
- Sen de bana başka seçenek bırakmadın.
And you've left me no choice.
Ve sen de bana başka şans bırakmadın.
You've left me no other choice.
Bana başka seçenek bırakmadın.
You have left me no choice.
Bana başka bir yol bırakmadın.
I'm sorry, but you left me no other choice.
Üzgünüm, ama bana başka çare bırakmadın.
I regret I resorted to such a dramatic act, but you people at NCIS left me no choice when you lied to protect the Academy.
Bu kadar abartıIı bir harekete başvurduğum için pişmanım. Ama siz NCIS'tekiler Akademi'yi korumak için yalan söylediğinizde bana başka seçenek bırakmadınız.
You've left me no choice.
Bana başka seçenek bırakmadınız.
I didn't want to use this, but you've left me no choice.
Bunu kullanmak istemezdim ama bana başka seçenek bırakmadın!
You left me with no choice, Mr Carter.
Bana başka seçenek bırakmadınız Bay Carter.
I'm sorry, but you've left me no choice in this matter.
Üzgünüm, ama bu konuda bana başka bir seçenek bırakmadınız.
Seems you've left me no choice.
Bana başka seçenek bırakmadın gibi görünüyor.
That's why you've left me no choice.
İşte bu yüzden bana başka seçenek bırakmadın.
You've left me with no other choice.
Başka seçenek bırakmadın.
You've really left me no other choice.
Bana bunu yapmaktan başka bir seçenek bırakmadın.
She left me no choice, so I had to, you know, punch her in the face.
Bana başka şans bırakmadı, ben de suratına çaktım işte.
OK, sir, you've left me no choice.
Pekâlâ, efendim, bana başka bir şans bırakmadınız.