You might as well know tradutor Turco
274 parallel translation
You might as well know what that money means to me.
Bu paranın benim için ne kadar önemli olduğunu bilirsin.
You might as well know once and for all that Bob Strike has everything I want, or ever will want, in a man.
Son olarak da şunu bilmelisiniz ki, Bob Strike, bir erkekte istediğim ya da isteyebileceğim her şeye sahip.
Sergei... you might as well know, once and for all.
Sergei bilmende yarar var. İlk ve son kez.
You might as well know the worst.
Götürmezsen olacak en kötü şeyi biliyorsun.
Now that he's taken you into our confidence, you might as well know the rest.
Sırrımızı sana anlattı Geri kalanını tahmin edebilirsin.
And you might as well know now- -
Ve şunu da bilmeniz gerekirdi ki...
Look, you might as well know it now.
Bilmeniz daha doğru olur.
You might as well know it right now.
Bunu şimdiden bilsen iyi olur.
I'm sick of it! I'm not going to marry into hothead shoutings and nerves and you might as well know it now.
Böylesine öfke patlamalarına ve sinire gelin gitmeyeceğim ve sen de bunu gayet iyi biliyorsun.
You might as well know, some of us get out of line occasionally.
Şunu da bilebilirsiniz ki, kimimiz ara sıra çizgiyi aşmaktadır.
Well, you might as well know. I was lying.
Anlamış olabileceğiniz gibi, yalan söylüyordum.
You might as well know about it now, instead of finding out about it later.
Daha sonradan öğreneceğinize şimdiden bilseniz iyi olur.
My patience is at an end, and you might as well know it.
Sen de biliyorsun ki sabrım taşmak üzere.
You might as well know the truth.
Gerçeği bilsen iyi olur.
You might as well know, that man's unbalanced.
O adamın dengesiz olduğunu bilmelisiniz.
You might as well know it.
Bari bunu böyle bil.
You might as well know the deck's stacked against you.
Sen de biliyor olmalısın ki size karşı işlerim hep ters gitti.
You might as well know, sir.
Siz daha iyi bilirsiniz efendim.
But as long as I overheard, you might as well know, too.
Ama kulak misafiri olduğun bir şeyler bildiğini de sanki biliyor gibiyim.
You might as well know that Pollyanna's legs are paralyzed.
Siz de biliyordunuz ki Pollyanna'nın bacakları felç oldu.
Tom, I admire you for defending Rutledge, but you might as well know, I think he's as guilty as hell.
Tom, Rutledge'ı savunacağın için sana hayranım ama,... çok iyi bilmelisinki, O tamamıyle suçlu.
Well, you might as well know, I don't.
Evet, çok iyi bilmeliyimki, Bilmiyorum.
I'll tell you what I know, and you might as well know it too, right now.
Sana neyi bildiğimi söyleyeyim gerçi şimdiye kendin de fark etmişsindir.
And you might as well know I've paid off Strutt.
Bildiğin gibi, Strutt'ın ödemesini de yaptım.
You might as well know something now, Boy.
Sen şimdi bazı şeyleri bilmelisin, evlat.
I could give a dozen explanations, but you might as well know the real one.
Sana bir sürü bahane uydurabilirdim, ama gerçeği söyleyeceğim.
You might as well know, any way we find to get married is right and fair, and we'll do it!
Ermengarde'la nasılsa evleneceğim.
You might as well know now, when I return from New York, there'll be some changes around here.
Dönüşümde bazı değişiklikler olacak.
You might as well know everybody except us goes through life kissing right and left all the time.
- Şunu bil ki, biz hariç herkes... durmadan öpüşüyor.
You might as well know, Miles, that reviving you as we did was in strict opposition to government policy.
Miles, seni dirilterek, devletimizin kanunlarını çiğnemiş olduk.
You might as well know.
Bunu bilmen gerekir.
You might as well know the rest, Mr. Sears.
Bu olay yayılmasın. Devamını da anlatmamı isteyebilirsiniz, Bay Sears.
You might as well know now :
Sen de biliyorsun...
OK, you're all going to know eventually so you might as well know now.
Tamam, eninde sonunda öğreneceksiniz bu yüzden şimdi öğrenseniz de olur.
You might as well know Reedburn was blackmailing me.
Reedburn'un bana şantaj yaptığını bilmeniz iyi olur.
You might as well all know, point-blank, we're about broke.
Söylemem gerekir ki iflas etmek üzereyiz.
- As long as you're here, you might as well get to know our institute.
Burada olacağınıza göre kurumu da tanımalısınız.
Well, you might as well go on now and tell me what you do know.
Pekala, devam edip, bana ne bildiğinizi anlatın bari.
I don't know if it makes you feel any better but you might as well tell your lawyers to start preparing the divorce papers because I'm clearing out.
Sana kendini daha iyi hissettirir mi bilmiyorum ama avukatına boşanma işlemlerini başlatmasını söyleyebilirsin çünkü ben artık yoğum.
- You know, you might just as well.
- Çok iyi ederdiniz.
Look, from the way you're going on, anyone might think we just won a war, but you may as well know it. We came down here losing one.
Girdiğiniz bu yolda... bazılarınız bir savaş kazandığımızı düşünüyor olabilir ama şunu da bilmelisiniz ki... birini kaybettiğimiz için buradayız!
"I know you'll see this through to the bitter end" - might as well have been a bullet from a high-powered rifle.
"Biliyorum ki, sen bu acının sonunu getireceksin"... tıpkı güçlü bir tüfekten çıkan mermi gibi.
I might as well let you know.
Sana söyleyebilirim.
- $ 400? You know, that's exactly the way he said it. Only, I pointed out to him he might as well sell it to me as let the Japanese have it for free.
Ben de dedim ki, Japon'ların eline bedava geçeceğine bana satsan iyi olur.
Alive. - Well, now that you know it, you might as well assist me.
- Ama o halen yaşıyor!
Well, you know, I might as well.
Gitsem iyi olacak sanki.
Do you know that the feeling of being crushed by society might well be the result of that spanking as a child which associated with a painful dream of being murdered for a great cause would impede your psychological development and explain the root of your disgust and your wish to die.
Toplum tarafından ezilme duygusunun büyük bir sebep uğruna öldürülmekle bağlantılı olan acı bir rüyanın çocukken şaplak yemenin ortaya koyduğu sonucun ölme arzunu ve nefretinin kaynağını açıklayacağını biliyor musun?
You might as well know.
Bilsen iyi olur.
I was in Lovely Lads, and then we looked at each other and said we might as well join up, you know?
Ben "Tatlı Kızlar"'daydim, ve sonra birbirimize baktık ve dedik ki birlikte iyi bir şeyler yapabiliriz, bilirsin?
You know, you and me are probably the only two people under 60 in the whole of Hadleyville County, so we might as well make the best of it.
Hadleyville bölgesinde 60 yaşın altında iki kişiyiz. Keyfini de sürebiliriz.
You know, you might as well take care of that lawn in the meantime.
Bu arada çimenlerle ilgilenir misin?