You should have come to me tradutor Turco
134 parallel translation
You should have come to me the first time this happened, my friend.
Bu ilk olduğu anda bana gelmeliydin, dostum.
If you believed someone was stealing, you should have come to me, Silas.
Eğer birinin hırsızlık yaptığını düşünüyorduysan, bana gelmeliydin Silas.
You should have come to me first, you'd have had a better chance.
Önce bana gelmeliydin zaten o zaman vakit kaybetmezdin
You should have come to me straight away.
Bana gelmeliydin
You should have come to me, Peyt.
Benimle gelmelisin, Peyt.
You should have come to me right away.
Hemen bana gelmeliydin.
You should have come to me sooner.
Bana daha erken gelmeliydin.
- You should have come to me.
- Hemen bana söylemeliydin.
You should have come to me.
Bana gelmeliydiniz.
- You should have come to me right off.
Bana hemen gelmen gerekirdi.
All the more reason why you should have come to me.
Bu bana gelmen için daha büyük bir neden.
If you needed money, you should have come to me.
Paraya ihtiyac duyduysan bana gelmeliydin.
You should have come to me.
Bundan bana bahsetmeliydin.
You should have come to me.
En önce bana gelmeliydin.
You should have come to me, Monica. Especially given what I know now.
Özellikle şimdi bildiklerime bakarsak bana gelmeliydin Monica.
You should have come to me the minute you suspected him.
O'ndan şüphelendiğin ilk anda bana gelmeliydin.
Gary, you should have come to me first.
Gary, ilk önce bana gelmeliydin.
- You should have come to me.
- Bana gelmeliydin.
That's right, you should have come to me earlier.
Evet öyle, keşke bana daha önceden gelmiş olsaydın.
You should have come to me like a man.
Bir adam gibi davranıp bana gelmeliydin!
- You should have come to me- -
- Bana gelmeliydin- -
You should have come to me first.
İlk önce bana gelmen gerekirdi.
You should have come to me as soon as it happened!
Bu olayın en başında bana gelmeliydin!
You should have come to me.
Bana gelmeliydin.
If you had concerns about my stewardship, you should have come to me.
Yönetimimle ilgili kaygıların vardıysa bana gelmeliydin.
Oh, well, you should have come back to me years ago.
Oh, şey, bana yıllar önce geri gelmeliydin.
My beloved has written a letter that I should come to see her to Ruzomberok my beloved, you are calling me in vain, I have to stay in the army, I can't go away
# Sevdiceğim bir mektup yollamış, Onu görmeye,... # #... Ruzomberok'a gitmemi istiyor. # # Sevdiceğim beni boşuna çağırıyorsun. #
Man, did you come here just to tell me what I should have done!
Ne için geldin? Benden yakınmaya mı?
As matters have come to this... you should tell me the truth
olaylar bu noktaya geldiğine göre artık bana gerçekleri söylemen gerek
I have a situation that's just come up... that's really pretty serious... and I don't know who to talk to or what I should do... but maybe you could put me in touch with somebody... if I explain myself?
Burada bir olay oldu. Ve oldukça ciddi bir olay. Kiminle konuşmam ve ne yapmam gerektiğini de bilmiyorum.
I know I should never have stuck my toes in the gene pool in the fii rst place... but ifyou've come here to tell me "I told you so", say it and let's get on to something else, okay?
Sakın daha başından bu üreme işine hiç bulaşmamalıydım. Sana söylemiştim demeye geldiysen başka bir konuya geçelim lütfen.
As soon as you feel that you may have any new complications within your body you should come to see me.
Bunu yaşadığınızda, bedeninizde yeni komplikasyonlar oluşabilir. Hemen gelip beni görmelisiniz.
You should have come to my Kingdom and joined me
Krallığıma gelmeli ve bana katılmalısın.
- You should have come to get me.
Beni çağırmaya gelmeliydin.
I should have you come in with me to stand guard over these gargoyles.
Bu yaratıkların yanındayken senin beni korumanı sağlamalıydım.
If you have a problem with Rachel and me, you should come to me.
Eğer Rachel ve benimle ilgili bir sorunun varsa bana gelmelisin. Sandy, hiç burada değilsin.
I have to say when he told me I should come see you, I thought he was full of shit.
İtiraf etmeliyim ki seni bana tavsiye ettiğinde, bunun çok saçma olacağını düşündün
I have to say when he told me I should come see you, I thought he was full of shit.
Okuduğumuz her dergide olacak. Bu harika.Kızları uzak tutamayacaksın.
But if at some point I should find out that it's fake, that you tried to con me in any way, or that I hear you've made copies and someone else has one, then I'll have to come back here and hurt you.
Eğer herhangi bir zaman, sahte olduğunu anlarsam, beni herhangi bir şekilde kazıklamaya çalıştığına kanaat getirirsem, ya da kopyalarını yaptığını veya bir başkasında kopyaları olduğunu duyarsam, geri gelip senin canını acıtmak zorunda kalırım.
You should come with me.I mean, I-I have to go there anyways today, so... you could see her.She'd be so glad to see you.
Benimle gelmelisin. Yani bugün zaten oraya gitmem gerek, onun için... Annemi görebilirsin.
She would have come with me, only... she has this silly idea that you should come to her.
O da benimle gelecekti, ama senin ona gelmen gerektiği gibi aptalca bir fikre kapılmış.
You should come work for me. I think you'd have a lot to offer our company.
Şirketimize pek çok katkın olacağını düşünüyorum.
Zach, when you're old enough and you watch this, if you ever want to talk with me personally or you want to come and see me, you have an open invitation and you should know that.
Zach, yeterince büyüyüp bunu izlediğin zaman eğer benimle özel olarak konuşmak istersen ya da gelip beni görmek istersen kapımın her zaman açık olduğunu bilmelisin.
You should have never come to odessa to save me.
Beni kurtarmak için Odessa'ya hiç gelmeyecektin.
John, ronon, rodney, it is good to see you, but you should not have come for me. Why?
John, Ronon, Rodney, sizi görmek güzel, ama benim için gelmemeliydiniz.
Officers, if you needed a bump, You should have come directly to me.
Dinleyin, memur beyler. Mal istiyorsanız doğruca bana geleceksiniz.
Really? Because I asked you to keep me posted while I'm in DC, and I come back and { \ I } find out you squandered a { \ whole } day's worth of resources on a case that should have gone { \ directly } to the US Marshals.
Başkentteyken beni bilgilendirmeni istemiştim, döndüğümde polis müdürlüğüne devretmen gereken bir olaya bir günlük kaynak harcadığını gördüm ama.
I should never have asked you to come with me that time.
Ben, size o geçmiş zamanı asla getirmiş olmamalıydım.
I should never have allowed you to come with me.
Benimle gelmene asla izin vermemeliydim.
You should have come to see me in singapore. How was singapore?
Singapur nasıl?
Yes, when one of you two should have come to relieve me.
Evet, ikinizden biri gelip beni rahatlatmalıydı.