You there tradutor Turco
276,569 parallel translation
A little present for you there, Nigel.
Sana bir hediye bırakıyorum Nigel.
I'll see you there.
Seni orada göreceğim.
Is there anything else you would like to add?
Eklemek istediğin bir şey var mı?
Carly went there once, and she brought me back a pen where if you turned it upside down, the sun sets.
Carly oraya gitmişti ve bana ters çevirince güneşin battığı bir kalem getirmişti.
You just stood there.
Sen yanında durdun.
There's more. I said you had mesial distal occlusal with a slight pulp horn exposure.
Hafif pulpa çıkmasıyla beraber orta derece diş oklüzyonun olduğunu söyledim.
Uh... well, there is someone who's very interested coming by to look at it, but since you guys are here now, first come, first serve.
Çok ilgilenen birisi bakmaya geliyor ama burada olduğunuza göre, ilk gelen ilk alır.
I told Frankie you and I went outside because there were miscreants in the parking lot.
Frankie'ye ikimizin dışarıya çıktığını çünkü otoparkta kötü birilerinin olduğunu söyledim.
Hey, you remember that time Kenny was sitting right there, and he laughed?
Kenny'nin şurada oturup güldüğü zamanı hatırlıyor musun?
I stopped by your place once, but it was all nice, so I knew you couldn't be living there anymore.
Evine bir kere uğradım ama her şey çok düzgündü artık orada yaşamadığını anladım.
There's all these plugs, and you can hear everything charging.
Tüm o pirizler, her şeyin şarj edildiğini duyabiliyorsun.
Why are you wasting your time on me when there's probably some other guy - - or merman - - who'd be perfect for you?
Belki bir denizadamı veya sana ne uyacaksa birlikte olmak varken neden vaktini benimle harcıyorsun?
It kinda feels like there's somebody you'd rather be going to this ball with.
Sanki bu baloya birlikte gitmek istediğin başka biri varmış gibi.
There's a reason you go your separate ways right after a breakup.
Ayrılıktan sonra ayrı yollara gitmenin bir sebebi vardır.
I bet there's things you want to do that you didn't even get to.
Bahse girerim henüz yapmadığın şeyler vardır.
Hey, there. Who you texting?
Şuraya bak, kimle mesajlaşıyorsun?
Hey, there's that girl from the party last night who likes you.
Bak dün geceki partide olan senden hoşlanan kız geldi.
And there ain't nothin you can do about it.
Bu konuda yapabileceğin hiçbir şey yok.
You might need it in case there's an emergency and you need to call the police.
Acil bir durum olur ve polisi araman gerekirse bilmiş ol.
Well, there's one more thing we have for you.
Senin için bir şeyimiz daha var.
Well, you don't want to start pulling on that thread'cause there's a good chance we'd all be happier somewhere else.
O ipi çekmeye başlama çünkü hepimizin başka bir yerde mutlu olma şansı var.
Look, it's beautiful out there, and you guys spent the whole day looking at screens.
Dışarısı çok güzel ve siz tüm günü ekrana bakarak geçiriyorsunuz.
How long were you in there?
Ne kadar durdunuz?
Did you find the quarters at the bottom that I threw in there for you to dive down and get?
Dalıp almak için attığım çeyreklikleri buldunuz mu?
- Mnh-mnh! Brick, Dad said, "Use it or lose it," so you better get out there and use that pool.
Brick, babam kullanın veya kaybedin dedi yani gidip havuzu kullansan iyi olur.
You know, the way I see it, there's still something missing from that pool... you.
Gördüğüme göre havuzda hala bir şeyler eksik sen.
It's hard to let go of your childhood, but there's a certain peace that comes from knowing someone else is gonna love your pool as much as you did.
Çocukluğunuzu bırakmak zordur ama bir başkasının havuzunuzu sizin kadar sevdiğini bilmek güzel bir huzur verir. - Bana bak anne!
Ah, there you are.
İşte buradasın.
You're gonna want to be there.
Orada olmak istersin.
You probably don't recognize me'cause I sat way in the back, but I was always there.
Muhtemelen beni tanımazsınız çünkü hep arkada otururdum.
I mean, you guys are young now, so there aren't a lot of parties, but when you get to college...
Şimdi gençsiniz, bu yüzden partiye çok gidemiyorsunuz ama üniversiteye geldiğinizde...
Uh, anyway, there are so many activities you can do.
Neyse, yapabileceğiniz çok etkinlik var.
Then, if you don't believe there's some cosmic force at play...
O zaman orada bir kozmik güç olduğuna dair bana inanmıyorsan...
All I know is there's a playoff game tonight and a "Godfather" marathon tomorrow, so why don't you fire up that microwave and nuke me some food?
Tek bildiğim bu akşam playoff maçı ve yarın da Baba maratonu olduğu. Neden mikrodalgaya benim için biraz yiyecek koymuyorsun?
Okay, do you want to fish those out of there?
Onları bulup çıkarmak ister misin?
How long are you gonna be there for?
Ne kadar süre orada olacaksın?
All the people you just graduated with are gonna get the good jobs and you'll be left with whatever slim pickings there are in September, when you get back from flouncing around Europe.
Beraber mezun olduğun insanlar iyi işleri alacak ve sen Eylül ayında Avrupa'da sürtmekten geri döndüğünde sana en kötü işler kalacak.
Well, let me tell you something... there's gonna be some ground rules around here starting now, and not like the bathtub contract.
Sana bir şey diyeyim. Şimdiden itibaren burada bazı temel kurallar olacak ve banyo sözleşmen gibi olmayacak.
If there's anything you ever need in the future, give me a call.
Gelecekte bir şeye ihtiyacın olursa beni ara.
You hang on in there, OK?
Dayan, tamam mı?
There's something I want you to do first.
Önce başka bir şey yapmanı istiyorum.
Presumably you have to break the patient's other leg to actually get him in there.
Muhtemelen hastanın diğer bacağını kırmanız gerekir Aslında onu oraya götürmek için.
- There you go. - Wow!
- İşte gidiyorsun.
I actually think the service station on the motorway should have an electric-car driver section, where there are, you know, very complicated jigsaw puzzles and a Monopoly set, or maybe some painting-by-numbers.
Aslında otoyoldaki servis istasyonunu düşünüyorum Bir elektrikli araba şoförü bölümüne sahip olmalı, Orada, bilirsin,
- You just sit there, OK?
- Sadece orada oturursun, tamam mı?
So, James, was there any aspect of that that you liked?
Peki, James, beğendinğin bir yönü var mıydı?
I can provoke a car, you know, into a slide, but I couldn't hold it there.
Bir araba kışkırtabilirim, biliyorsun, slayta. Ama orada tutamadım.
There you go.
Al bakalım.
You're gonna have to get in there.
İçeri girmek zorunda kalacaksın.
There's plenty left for you here.
Sana da fazlasıyla var.
If you didn't love her, and if she didn't love you, then there wouldn't have been such a tragic ending.
O kadını sevmeseydin ya da o seni sevmeseydi böyle trajik bir son yaşanmazdı.
therese 78
there 14012
theresa 292
there you go 7508
therefore 1419
there you are 4720
there's always hope 39
there we go 2292
there aren't any 65
there isn't 382
there 14012
theresa 292
there you go 7508
therefore 1419
there you are 4720
there's always hope 39
there we go 2292
there aren't any 65
there isn't 382
there he is 3176
there you have it 213
there's no time like the present 22
there aren't 60
there it is 2912
there is no such thing 30
there's no way 389
there's nothing to see here 35
there's nothing here 275
there's nothing to it 48
there you have it 213
there's no time like the present 22
there aren't 60
there it is 2912
there is no such thing 30
there's no way 389
there's nothing to see here 35
there's nothing here 275
there's nothing to it 48