You weren't the only one tradutor Turco
89 parallel translation
- I guess you weren't the only one.
- Sanırım korkan tek sen değildin.
You know... You weren't the only one that crashed.
Biliyorsun tek yıkılan sen değilsin.
As a matter of fact, he's the only one who said you weren't ready... the only one who tried to stop it, but he was overruled.
Aslında senin hazır olmadığını söyleyen bir tek o vardı. Bir tek o bunu durdurmaya çalıştı ama reddedildi.
You weren't the only one who was told not to get emotionally involved.
Duygusal bir ilişki kurma diye bir tek sana söylenmedi.
Wyatt Earp, looks like you weren't the only one who was set up.
Wyatt Earp, görünüşe göre tuzağa düşen tek kişi sen değilmişsin.
You weren't the only one whose life wasn't satisfying.
Hayatı tatmin edici olmayan bir tek sen değilsin.
[Mattingly] Throughout the flight, the times when one could sit back... and really appreciate what an amazing adventure this was... was only during those little periods of time... when you had a chance to stop and do the things you weren't programmed to do.
Uçuş boyunca,... arkanıza yaslanıp oturabildiğiniz ve bu maceranın mükemmelliğinin değerini bildiğiniz sadece o küçük zaman aralıklarında öylece durup, programlandığınız şeyleri yapmak zorunda olmuyordunuz.
You weren't the only one.
Sadece senin için geçerli değildi.
Guess you weren't the only one with an escape plan, huh, Batman?
Sanırım kaçış planı olan tek kişi sen değildin, Batman?
Apparently, you weren't the only one.
Görünen o ki, sen tek değilsin.
You weren't the only one.
Sen tek değildin.
You weren't the only one singled out to suffer.
Bu acıları yaşayan birtek insan sen değilsin.
Don't worry, you weren't the only one who was kidding
Endişelenmene gerek yok. Şaka yapan sadece sen değildin.
You weren't the only one who wanted him in the alliance.
Onu ittifakta isteyen sadece siz değildiniz.
Well, you certainly weren't the only one.
Bir tek siz değilsiniz.
You weren't the only one, were you?
Bir tek para veren sen değildin, değil mi?
YOU WEREN'T THE ONLY ONE.
Yalan söylediğim tek kişi değildin.
Well, you weren't the only one, Phil.
Yalnız değildin, Phil.
I always knew you weren't a Fascist, you were the only one who didn't.
Senin hiçbir zaman faşist olmadığını biliyordum birşey yapmayan tek kişi sendin.
You weren't the only one.
Oyuna gelen tek sen değilsin.
You weren't the only one who was attacked.
Saldırıya uğrayan tek kişi sen değilsin.
Yeah, you weren't the only one running away to Charleston.
Yani, sonuçta Charleston'a kaçan tek kişi sen değildin.
Because if you don't - if you weren't talking about the guy I think that you're talking about, well, you have me mistaken for somebody else, because in my mind there is only one Bond.
Çünkü konuştuğunu düşündüğüm adam hakkında konuşmuyor olsaydın başka birisi olduğu yanlışına düşecektim, çünkü ; aklımda sadece bir tane Bond var.
You weren't the only one.
Sadece siz değildiniz.
Looks like you weren't the only one in the dark.
Anlaşılan bilmeyen tek sen değilmişsin.
Charlie, you weren't the only one to spend time in prison.
Charlie, hapiste yatan tek kişi sen değilsin.
Even though you knew you weren't the only one, even though you knew he was gonna end badly...
Onun için tek olmadığınızı bildiğiniz halde, sonunun kötü biteceğini bile bile...
That telephone line you had for Mrs. Luthor you weren't the only one dialing it.
Bayan Luthor ile konuştuğun o telefon hattından görünüşe göre, sadece sen konuşmamışsın.
Looks like you weren't the only one looking for The Turk.
Türk'ü arayan tek sen değilmişsin.
You know, you weren't the only agent investigating the Venezuelans, but you were the only one that concluded that they were not involved in the attack on the President.
Venezuella'yı araştıran tek ajan sen değildin. Ama onların saldırıya karıştığını tek söyleyen sendin.
Well, you weren't the only one that she hurt.
Onun kalbini kıran tek kişi sen değilsin.
YOU WEREN'T THE ONLY ONE LOOKING FOR HER, SO WE HAD TO BUY TIME, FIGURE OUT WHAT TO DO.
Onu arayan bir sen değildin, o yüzden bir şeye karar vermek için zaman kazanmalıydık.
If it is a bit of consolation. You weren't the only one.
Seni avutacaksa, bunu yapan bir tek sen değilsin.
You know, tom, you weren't the only one down there that day.
O gün orada olan tek kişi sen değildin Tommy!
You might convince me more if you weren't the only one who knew about the problem.
Eğer bu sorunu bilen tek kişi sen olmasaydın beni daha iyi ikna edebilirdin.
You weren't the only one getting shot at.
Tek kurşun yiyen sen değilsin.
Shit, you weren't the only one that got hepatitis, jack.
Hepatit kapan sadece sen değildin Jack.
You weren't the only one who thought so.
Öyle düşünen bir tek sen değildin.
Yeah, well, you weren't the only one.
- Böyle düşünen tek sen değildin.
You weren't the only one Making business decisions.
Sen, işle ilgili kararları veren birisi değildin.
You weren't the only one who snuck into your school that night!
O gece okula gizlice giren tek kişi sen değildin.
And you weren't the only one, Nick.
- Başkaları da emindi Nick.
Well, you weren't the only one.
Yalnız sen değildin?
I'm sorry, but you weren't the only one who suffered through the past year.
Üzgünüm, ama geçen sene boyunca acı çeken sadece sen değildin.
You weren't the only one making things personal.
Bunu kişisel olarak algılayan tek sen değildin.
You weren't the only one at fault.
Tek suçlu sen değildin.
You weren't the only one there.
Orada olan tek sen değildin.
Well, if it makes you feel any better, you weren't the only one.
Belki kendini iyi hissedersin, o anda öyle olan sadece sen değildin.
But you weren't the only one who was worried.
Ama senin tek korktuğun o değildir.
- Well, you weren't at the meeting, and your car was the only one on the block that wasn't broken into.
- Sen gelmedin, mahallede zarar verilmeyen tek araba seninki.
Besides, you weren't the only one who got screwed.
Bu arada, bir tek sen zor durumda değildin.