You won't be tradutor Turco
11,834 parallel translation
I can't go snooping around without alerting Madeline, so it won't be easy, and we don't have much time, but I need you to find that letter.
Ben Madeline'in dikkatini çekmeden giremem. Yani kolay olmayacak ve çok az zamanımız var. Ama sizden o mektubu bulmanızı istiyorum.
You won't be betraying him.
Ona ihanet ediyor olmayacaksın.
Or I can give you to him, and you won't be able to tell anyone anything ever again.
Ya da seni ona veririm bir daha asla bir şey anlatamayacağın hale getirir.
No, I won't be talking to you, and there's nothing you can do about it.
Hayır, seninle konuşmayacağım. Boşuna uğraşma.
But those of you who serve, sweat, and bleed and push your bodies past their breaking point spend endless hours in combat training for those who cannot show up themselves, who are incapable, or who can't be bothered or just won't do it.
Fakat savaşmayı beceremeyenler, yapamayanlar veya savaşmayı istemeyenler için askerlik yapan terleyen, kanayan, savaş eğitiminde saatlerini harcayanlar ve bedenlerini son sınırlarına kadar zorlayanlar var aramızda.
You won't be able to hold a sword, you won't be able to fight.
Elin kılıç tutamayacak, dövüşemeyeceksin.
Now you won't be disappointed.
Pişman olmayacaksın.
You won't be needing that.
Ona ihtiyacın olmayacak.
But I won't be making you another offer like this anytime soon.
Ama yakın zamanda sana böyle bir teklif yapmayacağım.
So you're telling me I need a bomb that doesn't exist to win a war that we won't be involved in when it starts?
Yani bana, başlasa dahil olmayacağımız bir savaşı kazanmak için varolmayan bir bombaya ihtiyaç duyacağımızı mı söylüyorsun? - Evet.
Why won't you be happy till everybody else is as depraved and miserable as you are?
Herkes senin kadar ahlaksız ve zavallı olana dek mutlu olmayacak mısın?
Don't you give me that look, I told you Sofia won't be out until you bring a new one.
Bana böyle surat asma. Yeni birini getirene kadar, Sofia'yı bırakmam dedim sana.
He won't be able to hold it, not if your country gives us the weapons we need, and which you are obligated to provide.
Ülkeniz ihtiyacımız olan silahları bize verdiği sürece elinde tutamaz. Ayrıca vermekle yükümlüsünüz.
You pass this thing, you won't be billing anything at all.
Sen bunu oylamadan geçirirsen bir daha hiçbir şeyi fatura edemeyeceksin.
So, i won't be asking you to shave your chest.
Göğsünü tıraş etmeni istemeyeceğim yani.
You won't be the only ones after that key.
O anahtarın peşinde olan bir tek siz olmayacaksınız.
But... but they won't necessarily be acting like you'd expect them to.
Fakat... Normalde davranmalarını beklediğiniz gibi hareket etmeyecekler.
Okay, but sounds like you won't be'cause of the whole accent thing.
Peki. Ama aksan yüzünden geçmeyeceksiniz gibi geldi.
Yeah, you won't be able to follow her around anymore.
- Evet artık onun peşinde öylece dolaşamazsın.
If this trip goes wrong, I won't be there to protect you.
Bu gezide çuvallarsan, seni korumayacağım.
You don't want to wave bon voyage, you won't be doing any more waving at all.
İyi yolculuklar için el sallamak istemiyorsun. Hiç el sallayamayacaksın o zaman.
Olivia Pope may not be able to tell the world what you've done, but I won't hesitate.
Olivia Pope, yaptığın herşeyi tüm dünyaya açıklayacak. Hemde hiç tereddüt etmeden.
But it won't be sawdust you'll be leaking, my friend.
Ama dayanırsan talaşta olmaz.
Whatever I do... .. you still won't be there.
Ne yaparsam yapayım yine de orada olmayacaksın.
You won't be helping him now.
Şu anda pek yardım ettiğin söylenemez.
You won't be helping anyone.
Kimseye ettiğin söylenemez.
You know, I'm certain they won't be home for a while.
Bir süre evde olmayacaklarından kesinlikle eminim.
You won't be if we don't stop your bleeding.
Kanamanı durdurmazsak iyi olmayacaksın ama.
And you see that door again and you know it won't work, but, hell, maybe it'll work.
O kapıyı tekrar gördüğünde işe yaramayacağını bilsen de "belki işe yarar be" diyorsun.
You can come here and you won't be downstairs.
Buraya gelirsen aşağı inmiş olmazsın.
This is literally the last time the three of you won't be creeped on by fans at a party.
Bu tam anlamıyla siz üçünüzün hayranlar tarafından ürkütülmeyeceğiniz son parti olacak.
Well, that won't be a problem, as I will not be joining you on the "dorkient" express.
Aptallık turuna katılmayacağım için sorun olmayacaktır.
No chance, there won't be anyone left amongst these to meet you
Mümkün değil, Onların arasında sizinle buluşacak kimse kalmayacak.
Well, it damn sure won't be you,'cause you'll be long dead living like you do.
Sen olmayacağın kesin. Çünkü bu gidişle çoktan ölmüş olacaksın.
You won't be able to stay in the tri-state area.
Üç eyaletlik mesafede bulunamazsın.
You won't be able to hide behind Spanish where we're taking you.
Gittiğin yerde İspanyolca seni kurtarmayacak.
You need to shut down his little tent revival, because if he gets his way, the world won't be upside down, it will be gone.
Onun bu küçük çadır dirilişini sonlandırman gerek. Çünkü istediğini elde ederse, dünya ters yüz olmayacak, yok olacak.
- And you won't be.
Olmayacaksın zaten.
There's a very good chance, Kenny, that in court, we won't be able to use anything you say tonight against you.
Kenny. mahkemede dediğin hiçbir şeyi sana karşı kullanamayacağız.
An assault charge won't be that big of a charge for you.
Birini dövdüğün için o kadar çok ceza almazsın.
Don't be scared. You won't die.
Korkma ihtiyar korkma, ölmezsin.
Got you, Cap, but it won't be graceful.
Seni yakaladım Kaptan fakat bu zarif bir iniş olmayacak.
You won't be seeing your hammer for a while!
Çekicini bir süre göremeyeceksin!
He won't be able to give you that.
Seni affetmeyecek.
Would you tell Freddie that I won't be inconveniencing him any longer?
Freddie'ye ona daha fazla zahmet vermeyeceğimi söyler misin?
You won't just be some corporate spinner.
Sadece bir çalışan olmayacaksın.
Otherwise, we won't be able to do any follow-up, and after everything you've been through, the person who took your son's life will walk away with the diamonds, as well.
Yoksa daha fazla ilerleyemeyiz ve başına gelen bunca şeyden sonra oğlunun katili elmaslarla birlikte elini kolunu sallayarak gider.
Because then you won't be my client anymore.
- Neden peki? Artık müvekkilim olmayacağın için.
Be careful, Curtis. She won't be happy to see you, and you're still off the books.
Seni gördüğüne sevinmeyecek ve hala yetkin dışındasın.
No, you won't be able to shake hands'cause your limbs will be gone.
Hayır, elimi sıkamayacaksınız çünkü parça parça olacaksınız.
No matter how expensive you are, you won't be asking for a building, right?
Ne kadar tuzlu olursan ol, koca bir binayı istemezsin sonuçta, değil mi?
you won't be alone 42
you won't believe it 101
you won't be disappointed 56
you won't be able to 19
you won't be sorry 52
you won't believe 16
you won't believe me 44
you won't believe this 88
you won't get away with it 31
you won't regret it 135
you won't believe it 101
you won't be disappointed 56
you won't be able to 19
you won't be sorry 52
you won't believe 16
you won't believe me 44
you won't believe this 88
you won't get away with it 31
you won't regret it 135