You won't make it tradutor Turco
654 parallel translation
But don't make it too long. You know that bottle won't last very long.
Gecikme ama, o şampanyanın uzun süre dayanacağını sanmam.
It won't hurt you, and we can make the city edition.
Sabah baskısına yetiştirebiliriz.
Make a prayer that you won't have to do it in such a heat as this.
Bu sıcakta bunu yapmak zorunda olmadığına şükret.
I trust it won't make you a hopelessly reformed character.
Seni kronik bir ehlileşmiş karakter yapmayacak.
Are you afraid we won't make it?
Yapamayacağımızı falan mı sanıyorsun?
You've been drinking Coca-Cola but it won't make you an American postman!
- Artık sen de mi kola içiyorsun? Ama yine de seni, Amerika'da postacı yapmazlar.
You can cry from now until the jury comes in... and it won't make you right, and it won't win you that silly case!
Şu andan itibaren jüri gelene kadar ağlayabilirsin... ama bu seni haklı çıkarmayacak ve bu aptal davayı kazandırmayacak!
It's knowing that you won't even try to make a break as long as I'm here.
ben burada kırık bacakla olduğum sürece kaçmayı deneyemeyeceksiniz.
Witchcraft won't help if it gets in my sight. You won't make me believe that. Witchcraft won't help if it gets in my sight.
Hele bir göreyim, sihrin bir etkisi olmaz.
But if you're not, it won't make any difference.
Ama olmasan da, hiç fark etmez.
We won't make it, I'm telling you.
Sana diyorum, başaramayacağız.
If you help them, won't it make it worse for you?
Eğer onlara yardım edersen senin için daha kötü olmayacak mı?
But don't worry, when it comes to us you won't even have to make that small effort.
Endişeye mahal yok bize geldiğinde ise en küçük bir çaba harcamana gerek kalmıyor.
You're right, Mrs Greer. It's none of your business, and it won't make it any easier.
Haklısınz Bayan Greer, sizi ilgilendirmez ve hiç birşey de kolaylaşmaz.
You won't make it.
- Başaramayacaksın.
It's slippery. I won't make it, you know.
Burası kayıyor ha.
You won't make it back.
Zamanında dönemezsin.
I won't make it any harder for you.
İşini daha da zorlaştırmayayım.
Well you'll just have to make it some other time, won't you?
Bu durumda başka bir zaman gideceksin demek.
You won't make it.
Yapamayacaksın.
YOU'VE COME TO TELL ME THAT YOU WON'T BE ABLE TO MAKE IT FOR CARDS.
- Bu ne demek? Neden şimdi geldi? - Ben de bunu öğrenmek istiyorum.
If I make it on the stage, it won`t be thanks to you
Burası bir sahne olsa, bu bir teşekkür konuşması olmazdı.
With a rich husband and this year's clothes... you won't find it difficult to make some new friends.
Zengin bir koca, Son moda kıyafetler. Birkaç yeni arkadaş edinmek senin için zor olmayacaktır.
Quit if you don't like it, but at your age... you won't make this much money anywhere else.
Beğenmiyorsan bırak ; ama bu yaşta başka bir yerde bu kadar para kazanamazsın.
Lieutenant, you won't make it, we know these waters.
Bu suları biliyoruz.
Well, I'm not as confident that we won't make it as you seem to be... but I would be grateful if you'd send up some smoke at midday for the next three days.
Evet, Dediğiniz gibi belki de başaramayız. Önümüzdeki 3 gün öğle vakti göğe duman yükseltirseniz size minnettar kalırım
I'll make it all in one jug so you won't have to worry.
Aynı kapta pişiririm, böylece kaygılanman gerekmez.
You won't make it back home.
Eve yapmaz.
If he catches you trying to make a run for it with me, you won't have hardly any time to say your prayers before he'll open up your back.
Benimle kaçmaya çalışırken seni yakalarsa, Sana yapacaklarından önce Dua etmeye bile vakit bulamazsın.
You won't make it.
Bir kilometre gidemezsin.
In your condition you won't make it very far.
Bu halinle fazla uzağa gidemezsin.
You won't believe it but we had to make our way all by ourselves. Isn't that right, dear?
İnanmazsınız ama her şeyi kendimiz yapmak zorunda kalmıştık.
Won't make it any easier for me or you.
Bu benim işimi kolaylaştırmaz. Sizinkini de.
You won't make it!
Biraz zaman kazan! Git artık!
- It won't make you a human being.
- Bu seni bir insan yapmaz.
It won't make any difference to you, dealing with the new owner.
Yeni sahibiyle anlaşmak, senin için birşey farkettirmeyecek.
You won't make it
Geçemezsin.
Yossarian, won't it make you proud to know you served in an outfit that averaged more combat missions per person than any other?
Öteki birliklerden daha fazla görev ortalaması olan bir birlikte bulunmuş olmak seni gururlandırmaz mı?
That's a gate I have not been through myself... but, no, it won't make you a different person.
Doğrusu ben o kapıdan geçmedim. Ama hayır, seni o kadar değiştirmez.
It'll happen, don't worry. You won't need to do anything to make it happen. You can prevent it, sure.
Olacak, mera etme, bunun gerçekleşmesi için başka bir şey yapmana gerek yok, engelleyebilirsin, kesinlikle, kırabilirsin, istediğin her boku yiyebilirsin ama..
Only I know where the gold is. And you won't get it. Unless... you make a deal with me.
Altının nerede olduğunu, sadece ben biliyorum,... seninle bir anlaşma yapalım.
I'll pay you back any money you put in, so you won't lose nothing and we'll make it 50-50.
Paranın tamamını geri veririm, hiçbir şey kaybetmezsin... karı yarı yarıya kırışırız.
Won't you let me make it for you?
Bırak senin için ben yapayım.
You make me sick because you won't admit it.
Bunu kabul etmemen hasta ediyor beni.
You won't make it.
Bunu başaramayacaksınız.
It don't matter. You won't be able to stop'em once they make their move.
Bunu dert etme harekete geçerlerse onları zaten durduramayız.
Well, it might not make you happy, Lieutenant, but it sure won't make you lonesome.
Belki bu sizi mutlu etmiyordur, Teğmen, ama yalnızlığınızı önlüyordur.
It's necessary to make a proposition since you won't favour us by dying.
Ölüp bize bir iyilik yapmazsanız, size bir önerimiz var.
They told me : Listen, you won't make it out of this place unless you sign the declaration.
Bana deklarasyonu imzalayana kadar, kurtuluşumun olmadığını söylediler.
You won't be able to make it through to the engineer.
Motora ulaşmak zor olacak.
Now remember when things look bad, and it looks like you won't make it then you got to get mean.
Simdi unutmayin isler kötü giderse, yitirecegimizi anlarsaniz acimasiz olmalisiniz.
you won't be alone 42
you won't get away with it 31
you won't believe it 101
you won't regret it 135
you won't get it 34
you won't understand 27
you won't be disappointed 56
you won't see me again 20
you won't say anything 21
you won't die 48
you won't get away with it 31
you won't believe it 101
you won't regret it 135
you won't get it 34
you won't understand 27
you won't be disappointed 56
you won't see me again 20
you won't say anything 21
you won't die 48