Your mother and i tradutor Turco
3,020 parallel translation
And your mother and I are far beyond such enmities.
Ve de annen ve ben, husumetten çok uzağız.
And even after everything that's happened to you, you are exactly who your mother and I hoped you'd grow up to be.
Ve başına gelen onca şeyden sonra bile annenle büyüyüp tam da böyle biri olmanı ummuştuk.
Your mother and I have been together 61 years.
Annenle 61 yıldır beraberiz.
- Your mother and I did this 40 years ago.
Annenle ben bunu 40 yıI önce yaptık.
- I said, "we're done." You know, your mother and I used to smoke a little doob after a tough rehearsal.
Aslında, annenle ben de zorlu bir provanın ardından azıcık dumanlardık kafamızı.
Your mother and I are fine.
Annenle ben oldukça iyiyiz.
All right, look. I guess your mother and I could have done a better job.
Pekâlâ bak, annenle ben daha iyi bir iş çıkarabilirdik.
A real marriage is what your mother and I have.
Gerçek bir evlilik benle anneninki gibidir.
Your mother and I were both getting our Degrees.
Annen ve ben derecelerimizi alıyorduk.
And when we've chosen a mate, we marry at the fern grotto-as your mother and I did so...
Eşimizi seçince, Fern Grotto'da evleniriz. Annenle ben de uzun süre önce böyle evlendik.
Son, your mother and I aren't gonna be around forever.
Annen ve ben hep yanında olmayacağız.
Yeah, not so fast, young lady. Your mother and I want to talk to you.
Evet, yavaş ol genç bayan, annen ve ben seninle konuşmak istiyoruz.
Listen, Haddie, your mother and I, we couldn't be prouder.
Dinle Haddie, annen ve ben, daha fazla gurur duyamazdık.
And even though both your mother and I are working, our combined income isn't nearly as much money as when I was working at TS, so...
Ve annenle ben çalışmamıza rağmen, TS'te kazandığımla bir olmuyor, yani...
Your mother and I have been discussing it and we wanna make a decision that's best for you in the long-term.
Annen ve ben bunu tartıştık ve uzun vadede senin için en iyi kararı vermek istiyoruz.
Well, your mother and I got you something.
Annenle sana bir hediyemiz var.
Your mother and I want to see you have fun playing basketball again.
Annen ve ben seni yeniden basketbol oynarken eğlenmeni istiyoruz. Hepsi bu.
Well... I mean, your mother and I, we argue about the most ridiculous things...
Annenle en saçma şeyler yüzünden tartıştığımız olmuştur mesela.
You know, I think your mother had her chance. And she betrayed your trust.
Bence annenin bir şansı vardı ve o senin güvenine ihanet etti.
I drop off all over the north, and even the biggest twats from the smallest two-rip town would have a wedge the size of your mother's arse.
Tüm kuzeyin anahtarları benden sorulur. İki paralık en küçük mahallelerin büyük kabadayılarında bile bok gibi para var.
I'm your mother, it's my job and it's the law.
Ben senin annenim, uyarmak görevim ve yasa böyle.
It's not in your nature to be deceitful, and yet when I asked you about your meeting with my mother the other night, you lied to my face.
Yalancılık pek sana göre bir şey değil ama yine de geçen gece annemle görüşmenizi sorduğumda yüzüme baka baka yalan söyledin.
I kill you and your mother!
Seni öldüreceğim! Anneni ve seni öldüreceğim!
I know she's the mother of your children, and I know she seems weak now, but she is smart, she is powerful, and smart, powerful women like Carolina... they don't curl up and hide when they've been wounded.
Biliyorum şu an aciz biri gibi görünüyor. Ama o çok akıllı. Ve çok güçlü.
I don't know what your mother told you, but your father and Anna got married to help each other.
Annen sana ne söyledi bilmiyorum ama baban ve Anna birbirlerine yardımcı olmak için evlendiler.
No, I will not give you a cigarette, and I'm glad your father's dead not to know today's work, and I'm sorry for your mother.
Hayır, sigara vermeyeceğim. Babanın bugünkü yaptığını görmeden ölmesine memnunum. Ayrıca annen için üzgünüm.
You mean for keeping your father alive, pretending to be your mother to protect him, and... well, I don't expect you to thank me for Nate.
Babanın sağ kalmasını sağlayıp onu korumak için annenmiş gibi davrandığım demek istiyorsun ve neyse, Nate için teşekkür etmeni beklemiyorum zaten.
Your mother had died a year before and I was a mess.
Annen o olaydan bir yıl önce ölmüştü ve perişan bir hâldeydim.
It was complicated and it has nothing to do with us and I promised your mother that I would help you lead Boston, so....
Bu karışıktı ve bizle birşey yapmazdı
I know they call you the Mother of Dragons and I know you love them, but you didn't grow them in your womb.
Sana Ejderhaların Anası diyorlar ve onları sevdiğini biliyorum ama onları rahminde büyütmedin.
It was the best gift ever, and I know it was your mother's...
Anneindi ve şimdiye dek aldığım en güzel hediyeydi...
Your mother, Siobhan, and I have decided it's not safe for you to be in New York.
Annen, Siobhan ve ben New York'ta kalmanın senin için güvenli olmayacağına karar verdik.
Every day I look upon your face, and I am reminded of your dearly departed mother...
O güzel yüzüne baktığım her gün bana, çok sevgili, rahmetli anneni hatırlatıyorsun.
And when I do think about it, I remember... That she did kill your mother.
Ve bunu düşündüğüm zamanlarda onun da senin anneni öldürdüğünü hatırlıyorum.
I was very young, and your mother... she ripped his heart out because of you, because you couldn't listen to me!
Çok küçüktüm, ayrıca annen annem onun kalbini söktü! Senin yüzünden! Sözümü dinlemediğin için!
You know, first and foremost, I am your mother- -
Her şeyden önce, ben senin annenim...
When my mother remarries your father and I'm your new sister and dad likes me best, and then we send you away to an all-girls boarding school where you find true love, and on visiting day, I come up and steal your new girlfriend.
Annem, senin babanla evlenirse ve senin kız kardeşin olursam babam en çok beni severse ve seni yatılı okula gönderirse, orada gerçek aşkını bulduğunda ben gelip senin aşkını çalarsam.
To your mother, and to you, I've been such a terrible husband and father.
Annenize ve size korkunç bir eş ve baba oldum.
I'm on my way to sit down with your mother and our lawyers, and I was hoping that you and I could have a chat first.
Annen ve avukatlarımızla oturup konuşmaya geldim ve öncesinde biraz konuşuruz diye umuyordum.
I hope you hit one off the handle and your hands sting! Ow! Lisa, I love spending mother-daughter time with you.
İnşallah vuruken sopa eline gelir! Lisa, seninle ana-kız zaman geçirmeyi çok seviyorum.
And I'll put flowers on your grave at easter and mother's day... And your birthday.
Paskalya Bayramı'nda, anneler gününde ve doğum gününde mezarına çiçek koyarım.
You don't know me, so I don't expect you to believe me, but it was never my intention to hurt your mother, and that's what this case is all about.
Beni tanımıyorsun, bu yüzden bana inanmanı da beklemiyorum, ama asla anneni incitmek niyetinde değildim ama bu dava tam da bunun hakkında.
If you wanna buy your way back into this court, Mother and I are going to need a token of your penance.
Gerçekten aramıza dönmek istiyorsan Anne ve benim senin pişmanlığından emin olmamız gerek.
If anyone knew I was alive, they would have come for you to get to me, - you and your mother.
Eğer hayatta olduğumu bilen biri olsaydı bana ulaşmak için sen ve annene gelirlerdi.
And your mother, who may or may not be dead for all I know, misses you.
Annen de, ölü yada diri olabilir tek bildiğim seni özlüyor.
I assume he wanted me off the case, and you told him I was hit in the head as a child, and your mother made you promise to take care of me.
- Sanırım vakadan çekilmemi istedi. Sen de ona küçükken başıma bir darbe aldığımı ve annenin bana bakacağına dair söz verdiğini söyledin.
Lemon, now that I know what you've been dealing with- - finding your mother with another family and...
Lemon, anneni bir başka aileyle bulmanın canını sıktığını, neden stresli olduğunu anlıyorum.
There are few people in life who truly have your back, Dalia Royce, and I hope you know your mother is one of'em.
Hayatta sürekli seni kollayacak çok az kişi vardır Dalia Royce. Annen de onlardan biri, umarım biliyorsundur.
And that's why we have to get out of here, I don't know how. ... but I'm taking you straight back to your mother.
İşte o nedenle şimdi buradan bir şekilde nasıl olacak bilmiyorum ama çıkıyoruz ve ben seni doğru annenin yanına götürüyorum.
My first marriage was already a disaster when I walked into that little art gallery in the village and I saw your mother for the first time.
İlk evliliğim zaten bir felaketti. Kasabadaki o küçük sanat galerisine girip anneni ilk gördüğümde...
I knew her, and you're nothing like your mother.
Onu tanıyordum. Senin annenle alakan bile yok.
your mother 885
your mother is dead 28
your mother called 23
your mother's 21
your mother's dead 20
your mother died 17
your mother's right 42
your mother's here 17
and i 3645
and i'm proud of you 44
your mother is dead 28
your mother called 23
your mother's 21
your mother's dead 20
your mother died 17
your mother's right 42
your mother's here 17
and i 3645
and i'm proud of you 44
and i will 353
and i'm grateful 35
and i said yes 53
and i'm starving 33
and i'm not gonna lie 17
and i'm so sorry 99
and i'm very sorry 29
and i'm an alcoholic 48
and i'm 661
and i'm really sorry 62
and i'm grateful 35
and i said yes 53
and i'm starving 33
and i'm not gonna lie 17
and i'm so sorry 99
and i'm very sorry 29
and i'm an alcoholic 48
and i'm 661
and i'm really sorry 62