Zig's tradutor Turco
47 parallel translation
He's riding zigzag.
Atına zig zag yaptıryor.
Bet these people don't get a chance to see the zig-zag pattern very often.
Bu insanların böyle bir zig-zag modeli pek sık görme şansları olmamıştır.
All that zigzagging around the bowl. What's that about?
Neden klozetin içinde zig zag yapıyor?
Italy's border with Austria-Hungary zigzagged for 375 miles into Europe's highest peaks.
İtalya ve Avucturya-Macaristan sınırı Avrupa'nın en yüksek tepelerinde 375 millik bir zig zag çiziyordu.
Let's zig zag around.
Haydi zig zag çizelim.
Drug dealer by the name of Cheese took his car, burned it... now he's saying he's gonna dust Zig if he doesn't pay.
Cheese adında bir uyuşturucu dağıtıcısı, arabasını alıp yakmış eğer ödemeyi yapmazsa Zig'i öldüreceğini söylüyor.
- It's just, Christ, Zig.
- Sadece, Tanrım, Zig.
You go in your pocket, come up with $ 500 in advance... and the $ 210 that you owe to Zig... you can work my package.
Elini cebine atarsın, 500 dolar çıkarırsın ve Zig'e borçlu olduğun 210 doları da verirsin ondan sonra benim malımla çalışırsın.
It's the clothes that give him size, Zig.
Kıyafetleri onu sağlam gösteriyor, Zig.
He's all pussy, Zig.
Yumuşağın teki, Zig.
It's payday, Zig.
Para günü Zig.
- This is Zig, my uncle's kid.
- Zig, amcamın oğlu.
He's pissed, Zig.
İyice kızmış Zig.
But, for Christ sakes, Zig, keep your shit quiet... before half the fucking waterfront's talking about us.
Tanrı aşkına Zig, limandakilerin yarısı... bizi konuşmaya başlamadan, şu çeneni kapalı tut artık.
He's gonna be back from lunch any minute, Zig.
Yemekten dönmek üzere, Zig.
- Zig, I don't know why I fucking bother.
- Zig, ne halt etmeye canım sıkılıyor bilmiyorum.
That's your problem, Zig, one of them, anyway.
Bu senin derdin Zig, dertlerinden biri.
Your pop's a good man, Zig.
Baban iyi bir insan Zig.
And now Spiros is saying that... I don't know, the kid, the one that didn't die, the one that got shot, he's gonna say that the gun, it wasn't Zig's.
Spiros şu vurulan çocuğun bilmiyorum, vurulup ölmeyen çocuğun şu dükkanda vurulan çocuğun silahın Zig'e ait olmadığını söyleyecek dedi.
That Glekas pulled the gun and it wasn't really Zig's fault.
Glekas'ın silahı çektiğini ama bunun Zig'in hatası olmadığını falan.
Zig, what's up?
Zig, naber?
And even though you cannot create in their reality, if they are in the mood or in attitude that doesn't match the mood or attitude that you have about them, they'll zig while you zag. Law of Attraction will not put you in the same space together, your frequencies don't match up.
Bunu gerçekleştiremeseniz bile, o kişiler, sizin ondan beklediğiniz modda veya davranış durumunda değillerse eğer, kısaca ters bir durum sözkonusu ise, çekim yasası sizi ayni ortamda tutmayacaktır, frekanslarınız tutmayacaktır.
Then when you think I'm gonna zag, I do zag, just to mess you up for the next time, when I might zig.
Sonra zak yapacağımı düşündüğünde zak yaparım. Sırf bir dahaki sefere zik yapabilirim diye, kafanı karıştırmak için.
Let's zig together, buddy.
O zaman beraber zikleyelim, ahbap.
Just when you think she's gosha zig, she zags.
Tam onu yapacak diye düşünürken, başka bir şey yapıyor.
Zig and Zog had no problems with the recreation part.
Zig ve Zog'un eğlence konusunda hiçbir sıkıntıları yoktu.
Pay-Pay and Zig-Zig, let's dip, man.
Pay-Pay ve Zig-Zig... Gidelim.
It's'cause you don't call Zig-Zag Bruce.
Çünkü Zig-Zag Bruce'u sen aramazsın adamım.
Let's say Zig-Zag handles certain aspects of my finances.
Zig-Zag yatırımlarımı belli açılardan ele alıyor desek.
That's too complex!
Zig-zag çiz! O çok karışık!
It's called a Zig-Zag Cabinet.
Ona zigzag dolabı diyorum.
It's a huge convoy, we have battleships and destroyers escorting us, zigging and zagging to keep the U-boats from picking up our trail.
Devasa bir konvoy, bize eşlik eden savaş gemileri ve destroyerler var, U-Botlara yerimizi belli etmemek için zig-zaglar çizerek ilerliyoruz.
The structure that's going zig-zagged across, that's one of the veins in the leaf.
Boylu boyunca zik-zaklar çizen bu yapı yaprağın damarlarından birisi.
Every time I think this girl's gonna zig, she zags.
Ben ne düşünsem tam tersini yapıyor bu kız.
Let's do "Zig, Zag, Zug."
Hadi "Zig, Zag, Zug" yapalım
He even had a Zig Zag box.
Zig Zag kutusu bile varmış.
It's very hard to nail him down, Zig!
O adamı ikna etmek hiç de kolay değil, Zig!
Ozzy had put this little calling card in a music shop called Jones and Crossland, and he'd written, "Ozzy Zig needs a gig."
Ozzy de Jones and Crossland isimli dükkâna ilanını bırakmış. İlana da "Ozzy Zig, sahneye çıkmak istiyoring" yazmış.
Wouldn't it be better if Zig Zag's beer was the Iiqour store... and this ketchup bottle was something else?
Zig Zag'ın birası içki dükkanı olsa ketçap da başka bir şeyi temsil etse daha iyi olmaz mı?
So if you see a cat while you're zig-zagging, you throw the cat at the alligator.
Yani, eğer bir kedi görürseniz zigzag yaptığınız sırada kediyi timsaha fırlatın.
You zig when you should have zagged, Agent Gibbs?
Yapmanız gerekenlerin dışına çıktınız mı, Ajan Gibbs?
Trying to figure out which side of the Zig-Zag paper's the sticky side?
Çarşafın hangi tarafının yapışkanlı olduğuna karar vermeye mi çalışıyordun?
And now, L.A.'s very own Zig Zags!
Ve şimdi de L.A.'lı grup, Zig Zags!
And so, Zig, the drummer, he's trying to describe something to the rest of the band in another language.
Davulcuları Zig gruba başka bir dilde, yapmaları gerekeni tarif etmeye başladı.
And these lights zigzagging in my eyes.
Ve bu ışıklar gözümde zig zag çiziyorlar.
- Zag. You should get another one and name it Zig.
Bir tane daha alıp onun adını da Zik koymalısın.
Yeah, my heart's still racing from chasing after a zig-zagging missile.
Evet, kalbim hala zikzaklar çizip bir füzenin peşinde gidiyor.