English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Espanhol → Turco / Barre

Barre tradutor Turco

258 parallel translation
Y tu, barre el sótano.
Durma, kileri süpür.
Dice que si no paramos en Wilkes-Barre, no nos perdonará nunca.
Diyor ki Wilkes-Barre'a uğramazsak, bizi asla affetmeyecekmiş.
Barre el piso.
- Çabuk ol. Dükkanı süpür.
Ella nunca barre aquí abajo.
Buranın altını hiç süpürmüyor.
Calle Euclid, Wilkes-Barre, Pensilvania.
Euclid Sokağı, Wilkes-Barre, Pennsylvania.
Arre o Barre, algo así.
- "Fox" ya da "Bear"...
Lo representé una vez en Wilkes-Barre.
Bir keresinde oynamıştım.
Lo has dicho al revés, hasta para Wilkes-Barre.
Tersten anlamışsın.
Barre pasillos y escaleras.
Salonları ve merdivenleri süpür.
Barre esto Haz la cama
Ateşi yak Kahvaltıyı hazırla
¿ Que cosa barre?
Bu şey de nedir?
Haines barre en los 2 primeros sets.
İlk iki seti çok çabuk aldı.
Después ven y barre el patio.
Sonra gel ve bahçeyi süpür.
Barre el patio.
Bahçeyi süpür.
Limpia, barre, ve de compras. ¡ Alimenta los gatos!
Toz al, parlat, alışverişe git, kedinin kumunu değiştir!
Hablé un rato largo con la señora de Terapia Musical y dice que Mozart es el muchacho para ti. La escoba que barre las telarañas.
Müzikal Terapi'deki kadınla uzun bir sohbet yaptım ve sana uygun olanın ve tüm kötü düşünceleri uzaklaştıracak olanın Mozart olduğunu söyledi.
Barre otra vez la zona con la cámara.
Kameranızı yine o tribüne döndürebilir misiniz?
Me barre los tobillos.
Bileklerimden çekiyor.
Toma, desgraciado, barre.
İşte iflasın resmidir, süpür.
Vamos, barre.
Haydi, süpür.
No importa, barre.
Boşver, süpür sen.
El ejército nacionalista barre con Cataluña, pero Serrano Zuña, secretario general de La Falange, desconfía.
Milliyetçi ordu Katalonya'yı ezip geçiyordu. Ama Falanjistlerin genel sekreteri Serrano Sunna, hala şüphe içerisindeydi.
El faro barre el tejado cada 21 segundos.
Projektörün ışıkları çatıyı her 21 saniyede bir tarıyor.
¡ Limpia los retretes! ¡ Barre las calles y a veces hasta este salón!
Tuvaletleri temizliyor ve çöpü topluyor.
El aire acondicionado Barre-aire hace la diferencia.
Onu farklı kılan şey hava-süpürücü kliması.
Barre-aire barre el aire del techo al piso.
Hava-süpürücü, havayı tavandan yere kadar süpürür.
Barre los cristales.
Camları süpür.
Pero antes de eso, agarra la escoba y barre el frente de la tienda.
Johnny'den bir silahın eksik. Ama silahı almadan önce, şu süpürgeyi kap da, şu dükkanı bir süpür.
¿ Parezco un creyente ahora? Agarra la escoba y barre el frente de la tienda.
Vaize mi benziyorum?
Sí, la Criada... que barre los últimos vestigios de machismo.
Evet, Temizlikçi Kadın. Erkek şovenizminin son kalıntılarını süpürüyor.
Con suerte podrá ir a lo de algún idiota que barre la tienda, ni el farmacéutico.
Eczanede çalışan serseri temizlikçiye gidebilirse şanslıdır.
En esta habitación, un centro de la tormenta literaria... que barre Europa... están aquellos que ya han rechazado el Naturalismo... que ahora buscan un medio artístico o literario... de presentar el macrocosmos interior del alma... mirando detenidamente en el abismo más oscuro del hombre.
Bu oda da bulunanlar, insanın karanlık boşluğuna bakan ruhun içsel evreni tarafından ortaya konulmuş sanatsal ve edebi bir anlam arayan ve hâlihazırda natüralizmi reddedenlerin oluşturduğu ve tüm Avrupa'yı etkisi altına alan edebi bir dalgalanmanın merkezi.
En 1972, en la ciudad de Wilkes Barre, Pennsylvania, hubo un problema...
1972 Pennsylvania, Wilkes-Barre'de, büyük bir problem vardı.
Al moverse, el planeta barre en un cierto lapso una zona imaginaria en forma de cuña.
Gezegen yörünge boyunca hep belli bir açısal alan tarar.
Un planeta barre áreas iguales en tiempos iguales.
Gezegen aynı zamanda aynı miktarda alanı tarar.
Tiene una señora de la limpieza que le barre el linóleo, pero no tiene para pagar una aspiradora.
Bekleme odasını süpürmesi için temizlikçi kadın tutuyor. O kadar pinti ki, elektrik süpürgesi bile almıyor.
Limpia la cocina, barre la casa, y hazle la comida a mi marido.
Mutfağı temizle, yerleri süpür ve kocam için öğle yemeği hazırla.
Barre el polvo de un lugar a otro escurre camisas y calienta sopa.
Bütün gün, tozları o köşeden bu köşeye süpürüyor, çamaşırları sıkıyor, ve çorba ısıtıyor.
barre!
- Şimdi, süpürmeye başlayın!
Una escoba limpiaría el porche, pero usaré mi barre hojas.
Tabii, süpürge de kapımın önünü temizler, ama ben her gün vakum makinemi kullanırım.
Pino, coge una escoba y barre la acera.
Pino, bir süpürge kap da dükkanın önünü süpür.
Vito, coge una escoba y barre la acera.
Vito, bir süpürge kap da dükkanın önünü süpür.
- ¡ Coge una escoba y barre la acera!
Bir süpürge kap, dükkanın önünü süpür!
Parad a Harry de Inglaterra, que barre nuestra tierra con pendones teñidos en la sangre de Harfleur.
Harflew'ün kanıyla boyanmış... sancaklarla yurdumuzda ilerleyen Harrry'yi durdurun. Üzerine çökün...
Mientras, la porquería de sus coches barre la mitad de los bosques de Europa.
Ama bu arada, arabalarımıza, Avrupa'nın ormanlarının, yarısını doldurduk.
la tribu barre a los Ángeles pasan al 2do lugar hola, ustedes nos conocen somos un equipo de ganadores como no conseguíamos un titulo desde hace 30 años nadie nos reconocía ni siquiera nuestra propia ciudad por eso llevamos tarjeta American Express
Merhaba, bizi biliyorsunuz, Biz büyük lig beyzbol takımıyız. Ama 30 yıldır bize kimse destek göstermedi Kendi şehrimiz bile.
Cuelga ese sombrero. Sal y barre el piso.
Git, dükkanı süpür.
¡ Barre el suelo!
Şu yeri temizlemeye başla.
- Barre bien.
- Güzel süpürüyor.
- En la calle Barre.
- Rue de la Barre'de.
Barre la acera.
Dükkanın önünü süpür.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]