English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Espanhol → Turco / Bordo

Bordo tradutor Turco

8,604 parallel translation
Con la caída del vuelo 197, los 246 estadounidense a bordo de ese vuelo, murieron.
197 sayılı seferin bombalanmasıyla uçaktaki 246 Amerikalının hepsi ölmüştü...
Sí, yo no estoy tan seguro de que estoy a bordo con este plan.
- Bu olaya dahil olacağıma emin değilim.
Bienvenido a bordo del Tren del Dolor, Charlie. ¿ De verdad crees que voy a decir que sí a tus estúpidos 200 dólares al mes solo por estar en frente de mi grupo?
Acıların Treni'ne hoş geldin Charlie. Grubumun önündeyim diye aylık 200 dolar daha fazla istemene evet diyeceğimi mi düşündün cidden?
Croskey no sabía que las armas estaban a bordo.
Croskey silahların gemide olduklarını dahi bilmiyordu.
Toda la mercadería está a bordo.
Tüm mallar yüklendi.
Hice unos 300, 400 kilómetros a bordo de estos camiones.
Bu kamyonlarla nerdeyse 300,400 km gittim.
No podemos estar en esta fila porque primero, ya lo sabes, y segundo, él ya habrá hablado con todos los pasajeros a bordo.
Bu sırada olamayız çünkü ilk olarak görüyorsun. İkinci olarak, o zamana uçağa binmiş herkesle zaten konuşmuş olacak.
Súbelo a bordo.
Tekneye bindir onu.
Noticias de última hora de esta mañana a bordo de un buque de la Armada EE.UU. :
Bir Amerikan Donanması gemisinin içinden bu sabahki sıcak gelişme :
Directora, agentes, a pesar de los informes de los medios de comunicación, el incidente de hoy a bordo de la USS Niagara no era una fuego de la cocina casual.
Müdür Bey, ajanlar, basın haberlerine karşın ABD Gemisi Niagara'ın güvertesindeki bugünkü olay kaza eseri bir mutfak yangını değildi.
Parece un artefacto incendiario fue traído a bordo por un contratista civil.
Yangına yol açan bir cihazın, sivil bir paralı asker tarafından, güverteye getirildiği görülüyor.
Mi equipo estaba llevando a cabo interrogatorios a bordo para obtener de Intel.
Ekibim, gemideki bilgi edinme soruşturmalarını yürütüyor.
Uh... dos presos se cree haber escapado a la Niagara a bordo de un Rígido - casco barco inflable.
İki hükümlünün, şişme bota binerek Niagara'dan kaçtığını düşünülüyor.
42, canadiense y uno de los pocos prisioneros a bordo del Niagara con no vínculos con la Hermandad de la Duda.
42 yaşında. Kanadalı ve Niagara'da bulunan Şüphe Kardeşliği'yle bağlantısı olmayan birkaç mahkumdan biri.
- Bienvenido a bordo, Sr. Tracy.
Aramıza hoş geldiniz, Bay Tracy.
Bienvenido a bordo.
Aramıza hoş geldiniz.
Minutos después de la comunicación inicial, una explosión a bordo desactivó todo contacto entre control de misión y la tripulación del Aruna.
İlk görüşmeden dakikalar sonra gemiden yaşanan bir patlamayla Aruna mürettebatı ve komuta merkezi arasındaki bütün bağlantııyı kaybettik.
Estoy contento de que estés a bordo.
- Bizden olduğuna sevindim.
¿ A bordo?
- Bizden derken?
Lleva semanas a bordo de nuestra caravana, Gran Kan.
Kervanımız haftalardır yolda, Ulu Han.
pasé un rato estupendo la otra noche y estoy subiendo a bordo con la idea de que tengas una. eso.
Ben gerçekten çok iyi vakit geçirdim. Ama geçen gece öyle bir şey birden ortaya çıkınca bir şeye sahip olduğun.
Yo haré que el senador vuelva a bordo.
- Senatörü ben yola getiririm.
- ¿ Alguien más a bordo?
- Başka kimse var mıydı?
¡ Todo el mundo a bordo! Hay un zodiaco pintado al revés en el techo de Gran Central.
Burçların resimleri Grand Central'ın tavanına ters çizilmiştir.
Despegue permitido. ¿ Equipo a bordo, listo para la incursión?
Engerek Takımı'nın uçakta ve baskına hazır olduğun emin olun.
En caso de muerte de la Dra. Woods a bordo de la estación Seraphim la Dra. Barton irá al hogar de los Wood a informarles y acordar decisiones.
Öyleyse, Seraphim Uzay İstasyonu'ndan Dr. Woods'un ölüm haberinin alınması üzerine... Dr. Barton, Woods'ların evine gidip,... aileyi bildirecek ve gerekli düzenlemeleri yapacaktır.
Si alguien no sube a bordo, y me refiero a cualquiera, puede irse a la mierda.
Ama herkes yanımızda yer almayacak. "Herkes" ten kastım siktir edilecekler.
Y sin embargo, lo tienes a bordo. ¿ Cómo?
Buna rağmen bir şekilde trene bindirdin.
Tenía más de 100 años. Era la pasajera más frágil a bordo.
Gemideki en zayıf yolcuydu.
Bueno, supongo que con cualquier persona que traiga sería más fácil hacerlo quedarse a bordo durante un tiempo.
Kime hallettireceksem artık bir süre gemide kalması kolaylık olur.
Uno de los tripulantes fue detenido a bordo... pero dejó atrás sus papeles falsos,
Mürettebattan biri denize atladı ama arkasında bu belgeleri bıraktı.
Y realmente debería ni siquiera me dirás esta a menos que usted está tratando de traerme oficialmente a bordo del caso.
resmi olarak beni bu davaya çekmediğin sürece gerçekte bana bunu sormadın.
Es una medida extrema, pero teniendo en cuenta lo que está a bordo, es necesario.
Aşırıya kaçılmış bir tedbir ama gemideki diğer şeyleri düşünürsek gerekli bir tedbir.
Es bueno tenerte a bordo de nuevo.
Seni yeniden buralarda görmek güzel.
Pero podía decirle al navegador a bordo que había asteroides en rumbo de colisión.
Navigasyon haberleşmesinden gemiye rotası üzerinde çarpışma yaratacak asteroitler olduğunu söyleyebilirdim.
Por su propio bienestar, puede que necesite sedarla para llevarla a bordo.
Kendi iyiliği için, tekrar gemiye bindirmeden önce sakinleştirici vurmam gerekebilir.
¡ La unidad militar Charlie está a bordo, señor!
Charlie Company gemide efendim!
¡ Tenemos municiones a bordo, señor!
İçeride mühimmat var!
¡ Dejen a los refugiados que suban a bordo!
Bütün mültecileri gemiye alalım.
El "Meredith Victory" zarpó del puerto de Hungnam con 14,000 refugiados a bordo.
Meredith Victory Hungnam Limanı'ndan 14,000 mülteciyi taşıdı.
- Sí. - ¿ Están listos para subir a bordo?
- Uçağa binmeye hazır mısınız?
Perdone. ¿ Han subido ya a bordo los demás?
Herkes uçağa bindi mi?
Su hermano, Jamal, ha insistido que lo lleváramos a bordo para ustedes.
Kardeşiniz Jamal, uçakta bulundurmamız için ısrar etti.
Bienvenido a bordo, agente Kallus.
Gemiye hoş geldiniz, Ajan Kallus.
Y esta vez trata de no irte hasta que todos estemos de vuelta a bordo.
- Ve bu sefer herkes gemiye binmeden ayrılmamaya çalışın.
- Bienvenido a bordo, de nuevo.
- Gemiye tekrar... hoş geldin.
Súbelos a bordo antes de que llegue compañía.
Şirket gelmeden onları gemiye yükleyin.
Me dijiste que a Danny le parecía bien que vuelvas a bordo de la TARDIS.
Danny'nin TARDIS'e dönüşün konusunda sorun çıkarmadığını söylemiştin.
El presidente está a bordo.
- Başkan gemide.
Por su propio bienestar, tal vez tendré que sedarla para poder subirla a bordo.
Kendi iyiliği için, tekrar gemiye bindirmeden önce sakinleştirici vurmam gerekebilir.
El manifiesto muestra que hay seis O-Gens de reserva a bordo.
Listede araç deposunda 6 tane yedek oksijen jeneratörü bulunduğu yazıyor.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]