Translate.vc / Espanhol → Turco / Bunker
Bunker tradutor Turco
1,603 parallel translation
Cierto. Ahora, ¿ era la misma anciana que interpretaba... a la esposa de Archie Bunker en All in the Family, o sólo suena parecida?
Peki, All in the Family'de * Archie Bunker'ın yaşlı karısını da o mu oynamıştı yoksa sesi mi öyle geldi?
Esta bién, tal vez hayamos encontrado el bunker.
Pekala, zanlıya yaklaştık.
Howard Keck en la línea Uno, Bunker Hunt en la línea dos.
Howard Keck birinci hatta, Bunker Hunt ikinci hatta.
Como, por ejemplo, un bunker con mensajes aún mas específicos que los del monolito.
Hazır bir mesaj tabelası, köşesi olamlı. Birinin sahip olduğu mesajdan daha detaylı bir mesaj içermeli.
Debajo del bunquer que ya explotaste.
Bunker zaten istismar altinda.
Tengo algo especial para Vanko voy a explotar su bunquer con ella.
Ben özel bir sey var Vanko Ona olan Bunker farkindayiz.
En serio, la estupidez, la injusticia y feroz falta de humanidad, está todo materializado aquí, en este bunker.
Ciddiyim, aptallık haksızlık ve gaddarlık cisimleştirilmiş burada, bu sığınakta.
Una palabra más y te encerraré en este bunker de por vida,
Bir kelime daha edersen seni bu sığınağa hayatının sonuna kadar kilitlerim. Anladın mı?
En el otoño del 89, lo vi en su antiguo lugar, estos viejos terrenos en el Bowery, el Bunker.
89 sonbaharında, ben onu eski yerinde gördüm. Bowery'deki eski topraklar, Bunker'lar
Traficábamos recetas... pero yo diría que en ese mundo, sobre todo si estabas en el Bunker, e ibas al cuarto de baño, te encontrabas con un dibujo del pene hecho por Keith Haring.
ama söylemek gerekirse, bu dünyada, özellikle sığnaktaysan ve banyoya girdiğinde, elinde Keith Haring'in penisinin çizimiyle duruyorsan.
Incluso tenían un gusto propio, como tenía William, y compraban una bolsa y la llevaban al Bunker para compartirla con el "Papa de la Droga".
Hatta kendi tatları vardı, William'ın olduğu gibi, ve bir poşet alırlardı, ve Bunker taşırdı 'Esrar babasıyla'paylaşmak için.
Estábamos pasando un buen momento en el Bunker, y en medio de la conversación llegamos a Marlene Dietrich.
Bunker'da güzel anlarımız olmuştu, ve konuşmanın ortasına Marlene Dietric'e geldik.
Dice : "Mecanismo especial de Bunker 4", la Mesa Primera del Ministerio de
Üzerinde "Özel Yetenek Sığınağı 4" yazıyor.
Literalmente vivía en un bunker, así de alto, ni podía ponerme de pie.
Şu kadar yükseklikte bi sığınakta yaşıyordum, ve cidden içinde ayağa bile kalkamıyordum.
El agente Shaw ya llegó. Y el B-2 ya fue desplegado con bombas de bunker.
Ajan Shaw vardi ve siginak yikici bomba yola çikti.
Nuestro equipo de forense pudo recuperar este video de los restos del bunker de El Círculo.
Adlî ekibimiz Ring siginagindan bu videoyu çikardi.
Estoy haciendo un bunker.
Önlem alıyorum.
Tenemos que acabar con el bunker.
Sığınağı yok etmemiz gerek.
Mi hermano estaba en la colina del búnker.
Benim birader Bunker Hill'deydi.
¿ Gran nave espacial, el bunker de Churchill...?
Büyük uzay gemisi, Churchill'in sığınakları...?
No sé que nivel de experiencia tienes con este tipo de cosas pero el truco con un bunker no es entrar en él, es conseguir que el objetivo salga vivo.
Böyle bir durum için ne tür bir... tecrübeye sahip olduğunu bilmiyorum, bir sığınakla oynaşma işi... sadece içeri girmek değildir, hedefi canlı çıkarabilmektir.
Está operando fuera de un búnker en la frontera entre California y Nevada.
Bu bir sığınak dışından işletilmektedir. Kaliforniya-Nevada kenarında.
Se va a infiltrar en un búnker subterráneo,
Bi yer altı sığınağına gidiyor,
Lo que significa que están dentro del búnker.
Bu demek oluyor ki sığınaktalar.
- Tal vez encontró el bunker. - ¿ El bunker?
- Belki de sipere yatmıştır.
Sale de su búnker durante la impresión final como se ve en este vídeo de propaganda.
Adolf Hitler Meydanı
Hyun Jun, utilizando los registros de los vehículos terroristas encuentra el búnker.
Hyun Joon, teröristlerin navigasyon kayıtlarını kullanarak sığınağın yerini buldu.
Necesitamos llevarlo al búnker lo más rápido posible.
Sizi hemen sığınağa götürmeliyiz.
Si ven a los dos imbéciles, les dicen que vayan all búnker muy rápido.
O iki salağı görürseniz, depoya dönmek için ellerini çabuk tutsunlar.
El idiota las confundió en el búnker.
Salaklar, depoda halıları karıştırmış.
Papá había transformado nuestra casa en un búnker de guerra.
Babam evi savaş varmış gibi sığınağa çevirmişti.
El maldito Ermitaño no ha salido del búnker desde el día de elecciones. ERMITAÑO
Ermiş seçim gününden sonra sığınaktan hiç çıkmadı..
Esta puerta es la primera línea de defensa de lo que es esencialmente un búnker.
Bu kapı sizin ilk savunma hattınız, aslında bir sığınak.
En 1955, llegó el gobierno de Ike y construyeron el búnker.
1955'te Ike yönetimi başa geçti ve sığınağı inşa etti.
Caballeros, el búnker principal.
Beyler, burası ana sığınak.
Hay suficiente explosivo C-4 en mi silla para destruir todo este búnker.
Sandalyemde bu sığınağı yerle bir etmeye yetecek C-4 patlayıcı var.
Es un búnker, el cableado se encuentra dentro de las paredes.
Bu bir sığınak. Kablolar duvarların içinde.
Todos los escondrijos y recovecos de este búnker... son perfectos para sus secretos.
Bu sığınaktaki her köşe bucak,... senin pis sırların için yapılmış adeta.
- Tiene una habitación búnker.
- Kızın panik odası varmış.
- No me lo puedo creer, habitación búnker.
- İnanamıyorum, panik odası.
¿ Perdona, te he robado el piso el fin de semana, y estoy encerrada en tu habitación búnker?
Üzgünüm, hafta sonu düzüşmek için anahtarınızı çaldım. Ha bir de panik odasında kilitli kaldım mı?
Es una larga historia. Estoy encerrada en tu habitación búnker.
Uzun hikaye, ama panik odanda kilitli kaldım.
Me quedé encerrada en un búnker, le robé el coche a mi hermano, he mosqueado a toda la familia, me he estrellado en tu trabajo y encontré esto.
Bir cümleyle, panik odasında kilitli kaldım kardeşimin arabasını çaldım muhtemelen bütün ailemle aram açıldı, senin iş yerine daldım ve bu silahı buldum.
¡ Limpien ese búnker!
O koruganı temizleyin.
¡ Pon tu unidad detrás de ese búnker!
Takımını şu barınağın arkasına kur!
- ¡ Limpien ese búnker!
- Barınak temizlendi.
Japos en el búnker.
Japonlar şu sığınakta.
- ¡ Salgan de ese búnker, demonios!
- Barınağın oradan çekilin lan!
Entraré al búnker.
Sığınağa giriyorum.
Está bien, ¿ los niños están encerrados en algún lado tal vez en un semisótano o en un búnker en un patio?
Pekâlâ, çocuklar herhangi bir şekilde hapsedildi mi? Belki bir döşeme altı boşluğunda veya arka bahçe deposunda?
Tendría suficiente dinero para construir mi búnker.
Kendi sığınağımı yapacak kadar param olurdu.