Translate.vc / Espanhol → Turco / Bébe
Bébe tradutor Turco
62,390 parallel translation
- Abre tu carta, bebé.
- Kartını açsana canım.
Por primera vez en dos horas, el bebé dejó de llorar.
Bebek iki saattir ilk defa ağlamayı kesti.
Ven, bebé.
Gel bebeğim.
Vamos, bebé.
Haydi yavrum.
Solo bebe y llora.
Tek yaptığı şey içip ağlamak.
Lo que hicimos allí, es lo que hacemos ahora, hacemos un futuro para Judith y para el bebé de Glenn y Maggie, peleando la pelea que es la vida.
Orada yaptıklarımız şu an yaptığımız şey Judith'e ve Glenn'le Maggie'nin bebeğine bir gelecek yaratmak bu savaşa karşı savaş vermek, yaşamak budur işte.
Es para el bebé.
Bebek için.
Algo con el bebé.
- Ne? Bebekle ilgili bir şey.
¡ Y bien dile que quieres seguir casado o seguir con tu vida, pero hagas lo que hagas, deja de ser un bebé y actua como un hombre!
Ve ya ona evli kalmak istediğini söylemeliydin..... ya da hayatına devam etmeliydin ama ne yaparsan yap bebek gibi davramayı bırak ve adam ol.
Sé que bebe mucho pero, en el fondo creo que todos tenemos algo positivo en el interior, ¿ no te parece?
Çok içtiğini biliyorum ama... hepimizin içinde derinlerde olumlu bir şeyler yatar bence, ne dersin?
Sí, mi bebé ha perdido otro diente de leche.
Evet, bebeğim bir süt dişi daha düşürmüş.
Así que, el esperma fertiliza el óvulo aquí y sale un bebé.
Sperm oradaki yumurtayı döllüyor. Sonra da bebek oluşuyor.
¿ Entonces, querías un bebé y mi papá te "ferlitizó"?
Sen bir bebek istedin ve babam seni dilledi mi?
Maestro, bebe un poco de agua.
Efendim, biraz su içelim.
Tú estás tosiendo, Tercer Hermano, bebe un poco de agua.
Öksürüyorsun Üçüncü Kardeşim, biraz su iç.
- Tener un bebé... sentar cabeza.
-... evlenmek, bebeğimin olması.... - bir aile olmak bir yere yerleşmek.
Mamá, que no soy un bebé.
- Anne ben bebek değilim.
Eres mi bebé.
Benim bebeğimsin.
- ¿ Él...? - Ha llorado como un maldito bebé.
- Bebek gibi ağladı.
Tuvimos un bebé, luego un niño pequeño y ahora es un adolescente.
Erkek bir bebeğimiz oldu, sonra da yürümeye başlayan bir çocuk şimdi ise bir genç.
Ya lo hiciste cuando eras bebé, en casa de tía Maggie.
Maggie teyzenin evinde küçük bir bebekken onunla zaten tanıştın.
- ¿ Qué...? - ¿ Dónde están las toallitas de bebé?
- Bebek bezleri ne tarafta?
¡ No soy un bebé!
Ben bebek değilim!
Mi bebé se ha ido.
Bebeğim gitti.
Si bebe para olvidar a Iseult, no le hace ningún favor.
Iseult'u unutmak için içiyorsan, ona iyilik yapıyor değilsin.
- Tengamos un bebé.
Çocuk yapalım.
Quiero tener un bebé contigo.
Senden çocuğum olmasını istiyorum.
¿ Mataría a un bebé si así se curara el cáncer?
Kanseri iyileştirecekse bir bebeği öldürebilir misin?
Si entro con un bebé, nunca me contratarán.
Oraya bebeğimle gidersem bana iş vermezler.
Es un acto muy gentil cuidar al bebé de un extraño.
İyi insansın, yabancı birinin bebeğine bakıyorsun.
Si asiento, ¿ cómo morirá el bebé?
Onay verirseniz, bebek nasıl öldürülecek?
La mujer que me dio al bebé en la parada.
Durakta bana bebeğini veren kadın.
Ahora quieres otro bebé.
Şimdi de gelmiş yeni bebek istiyorsun.
No habría un bebé para mí.
Bana bebek yok.
Estaba en el aparcamiento, desnuda, doblada como un bebé.
Park yerindeydim. ... çıplaktım bir bebek gibi...
Pensé que burpees eran eructos de bebé, algo en lo que soy muy bueno.
Burpee egzersizini bebek geğirmesi sanmıştım, ki o konuda çok iyiyimdir.
Sunny Baudelaire era un bebé, que aquí significa "persona de la edad en que uno suele comunicarse con gritos ininteligibles", así que la mayoría no lograba entender lo que decía.
Sunny Baudelaire daha bebekti, bu sözcük "kişinin kendini, çoğunlukla anlaşılmaz mırıltılarla ifade ettiği yaştaki kişi" demektir. Kısacası, çoğu kişi dediklerini anlayamıyordu.
Sí, yo soy Violet Baudelaire. Y mis hermanos : Klaus y la bebé, Sunny.
Evet, ben Violet Baudelaire, bunlar da kardeşlerim Klaus ve Sunny.
La bebé huérfana está triste Cuando la Baudelaire menor picó el perejil con los dientes fue el momento de menos infelicidad para los niños desde su llegada a la casa del Conde Olaf.
En genç Baudelaire'ın, maydanozu dişleriyle rendeleme vakti geldiğinde kendilerini Kont Olaf'ın yanına ilk geldikleri andaki kadar zavallı hissetmiyorlardı.
No hay dónde poner un bebé.
Bebek koyacak yer bile yok.
Pero ¡ la bebé dijo que había postre de chocolate!
Ama bebek, çikolatalı puding olduğunu söylemişti!
No hay nada más que yo quiera... que sólo acurrucarme como un bebé.
Başka bir şey yok Yapmak istediğim Bebek gibi kıvrılmaktan daha
Vamos a tener un bebé.
Bir bebeğimiz olacak.
Hagamos un bebé.
Bir bebek yapalım.
Bebé, ¿ estás bien?
Bebeğim sen iyi misin?
¿ Eso es perfume de mujer?
Şu da bebe losyonu mu?
¿ Quién es ese chico?
Bu bebe de kim?
¿ Sabes? Cuando eras un bebé Tu padre solía llevarte a dar largos paseos por aquí.
Sen daha bebekken baban seni buralarda yürüyüşe çıkarırdı.
De hecho, No me gusta que me trates... como si fuera un bebé.
Açıkçası bana bebekmişim gibi davranman hoşuma gitmiyor.
Han tenido un bebé.
- Bebekleri olmuş.
¿ Un bebé?
Bebek mi?