Translate.vc / Espanhol → Turco / Cay
Cay tradutor Turco
20,137 parallel translation
Retractarse y proteger a su hijo. Sandford no lo olvidará.
Sessiz sedasız fikrinden cayıp oğlunu korursan Sandford bunu unutmaz.
Me vendría bien un té.
Biraz çay içsem iyi olacak.
Solo un té helado. ¿ Estás segura?
- Buzlu çay istiyorum.
Mi jefe tenía un partido de golf y no quería perdérselo.
Patronun kaçırmak istemediği bir çay saati varmış yani.
Prepara un poco de té, o mejor, calienta un poco de caldo de pollo.
Biraz çay yap, ya da daha iyisi tavuk suyuna çorba yap.
Te prepararé un té.
Çay demleyeyim mi?
- Te prepararé un té. - Jimmy.
- Biraz çay yapayım.
Daría igual que estuviera en medio de un prado.
Bir çayırın ortasında dursam da aynı.
Ye've tiempo antes de unirse a Louise y las señoras para el té.
Çay için Louise ve hanımlara katılmadan önce vaktin var.
Ciertamente no en el té de la señora Louise.
Çay için Madam Louise'de olmadığın kesin.
Las letras hablan de un día Bonnie en un prado.
Sözleri çayırda geçen güzel bir gün hakkında.
Este té de hojas de malvavisco debe contrarrestar los efectos. Y el crío?
- Bu hatmi yaprağı çayının etkilerini gidermesi gerek.
Si se despierta, le dan un poco de agua o té, y este jarabe de amapola.
Uyanırsa ona biraz su ya da çay ver. Bu da gelincik şurubu.
Me permito recordar al intendente que cualquier fuerza de ataque deberá cruzar por aquí, a través de la pradera Tranent.
- Levazım Subayına şunu hatırlatabilir miyim? Saldıran herhângi bir kuvvet buradan, Tranent Çayırları boyunca geçmek zorunda kalacak.
Aunque'pradera'es un nombre lujoso para este pantano que se extiende entre nosotros y el enemigo.
Her ne kadar "çayır" süslü bir isim olsa da bizimle düşman arasında uzanan bir bataklık.
Caballeros, no habrá una gloriosa carga highlander en la pradera Tranent.
Beyler! Tranent Çayırları'ndan taarruz etmek İskoçya için şanlı olmayacak.
¿ Y estaría dispuesto a guiarnos?
Çayırlardan geçerken bize yol göstermeyi istiyor musun? Bunun başka bir yolu yok.
Mierda, esa zorra calva me noqueó. Estoy en el maletero, ¡ ¿ cierto?
Hay sıçayım, o dazlak yavşak beni nakavt etti.
Té, café...
Çay, kahve.
Linda me ha estado dando té verde.
Linda bana yeşil çay yaptı.
¡ No! Esto es té.
Hayır, bu çay.
De acuerdo, media cucharadita de orégano... querida.
- Yarım çay kaşığıymış, canım.
Me encantaría otro té helado.
Bir tane daha buzlu çay alabilirim.
Mierda.
Sıçayım.
- ¡ Su té, señora! - Gracias.
Çayınız, bayan!
Puedo recordarte, que en días indicados, debes llegar aquí a las 9 : 00 a.m... y trabajar hasta las 4 : 30 p.m., con una hora para el almuerzo... y dos pausas de 15 minutos para el té.
Mesai günlerinde saat 9'da gelip, bir saatlik öğle arası ve iki tane 15 dakikalık çay molasıyla 4.30'a kadar çalışman gerektiğini hatırlatırım.
No te preocupes, el té está de camino.
Endişelenme, çay geliyor.
¿ Dónde está ese maldito té?
Nerede şu çay?
¡ Vernon, el té!
Vernon, çay!
Té, por favor.
Çay lütfen.
Una taza de té.
Çay.
Lo siento. ¿ Té?
Üzgünüm. Çay alır mısın?
¿ Tomarías té conmigo mañana?
Yarın benimle çay içer misin?
Joder.
Sıçayım.
¡ Oh, joder!
Hay sıçayım.
¡ Joder!
Sıçayım.
¡ Joder!
Hay sıçayım.
Oh, mierda.
Sıçayım.
¡ Oh, mierda! ¡ Mierda!
Hay sıçayım.
Joder.
Hay sıçayım.
Vale, mierda, si fuera Finney estaría jugando al golf seis días a la semana.
Sıçayım, Finney'nin yerinde olsaydım haftada altı gün golf oynardım.
Oh, mierda.
Hay sıçayım.
Mierda, estoy enojado.
Hay sıçayım, tepem attı.
Mierda. ¡ Ve ahora! ¡ Ve!
Sıçayım, hemen harekete geçin.
Mierda.
Hay sıçayım.
Gideon, ¿ no te importaría ponernos camuflaje como una pradera alpina?
Gideon, sakıncası yoksa alp çayırlarına göre kamule ol.
Quieres, ¿ quieres algo de té?
Çay ister misin?
Vale, ¿ sabes qué? , voy a hacer la cosa del té.
Tamam, gideyim çay şeyini yapayım en iyisi.
¿ Qué tal si hago la cosa del té para ti, y luego yo, te consuelo? ¿ vale?
Ben sana çay şeyini yapsam sonra çay da seni rahatlatsa nasıl olur?
Bueno, entonces ¿ cómo hago té?
Peki, çayı nasıl yapıyorum?
¿ ¡ Que cómo haces té!
Çayı nasıl mı yapıyorsun?