Translate.vc / Espanhol → Turco / Cobra
Cobra tradutor Turco
2,003 parallel translation
Salón de reuniones A del Gabinete de Ministros.
Kabine Ofisi Brifing Odası A. COBRA.
Si tenemos hijos, sólo deben hacer una ceremonia con una cobra a los tres años para que su abuelo sea feliz.
Çocuklarımız olursa, dedeleri mutlu olsun diye 3 yaşına kadar kobra yılanıyla tören yapmak zorundalar.
¡ Cobra como se debe!
Çal şu düdüğü!
- ¿ Cuánto cobra?
- Ücreti ne kadarmış?
Pero lo que cobra, más su representante, el seguro, el precio de la orquesta, los 3 días y los caprichos, salen más baratos que L.A.
Ama onun ücreti, artı masraflar, sigorta orkestranın ücreti, yevmiyeleri, 3 günlük konaklama... Hepsi dahil Los Angeles Filarmoni'den daha ucuza geliyor.
Siempre se cobra un precio.
Her zaman bir bedeli oluyor.
Cobra 2000 por ello.
- Bu yüzden 2 milyon topladı.
Clay cobra por discapacidad médica y la herida en su mano requiere una investigación.
Clay tıbbi yetersizlik yaşıyordu ve elindeki yara soruşturmaya neden oldu.
Miren, miren. Apodo Cobra Snake.
Vay canına, şuna bakın.
Quisiera que me apodaran : Cobra Snake. Es cada vez peor.
Keşke benim lakabım da kobra olsaydı.
Nos habían prometido 5.000 dólares. Pero él nos cobra el alquiler y la comida.
Bize 5,000 $ söz verilmişti ama o, parayı kira ve yiyecek için aldı.
Esta mujer cobra 200 dólares la hora, y a penas le dije cinco palabras.
Saati 200 dolar, ve ben güç bela ona beş kelime edebildim.
Quiero decir, cobra una comisión grande, pero está bien.
Yüksek komisyon alır, ama sorun değil.
Es una cobra de jardín.
Zararsız bir yılan.
Mi segunda esposa pisa una cobra y se muere.
İkinci karım bir kobranın üzerine basıp öldü.
El Gobierno cobra los impuestos.
Taksi devlette olur.
¿ Cuanto les cobra AYS por el contrato de servicios?
AYS'nin servis sözleşmesi ne kadar?
América se cobra el peaje, hermana.
Amerikalılar parası aldı, kardeşim.
Bueno, eso es un cuarto de lo que cobra la UFC.
Bu UFC fiyatlarının dörtte biri olur.
Bueno, dijiste que un inventor cobra sólo cuando tiene una idea.
Sadece fikrin olduğunda mucitlere para ödendiğini söyledin.
No es más que una Cobra. Sólo saben deslizarse asquerosamente por el suelo.
Sonunda yılandan başka bir şeyler değiller bütün yapabildikleri toprakta hantalca sürünmek.
¿ Y qué clase de tarifa cobra por un servicio tan especializado?
Peki, ne kadar bir ücret istiyorsun böyle özel bir hizmet için?
Ahora mismo, sus signos vitales se mueven como una cobra africana.
Şu anda hayati fonksiyonları mamba gibi.
Creo que es un Naga Jolokia, de la India, también conocido como el pimiento Rey Cobra.
Hindistan'dayken bir keresinde Naga Jolokia, bilinen adıyla Kral Kobra kırmızı biberi denemiştim.
Hay pimientos Rey Cobra.
Kral Kobra kırmızı biberiyle ilgili.
Me gusta "Cobra" Suena bien.
"Kobra" iyidir. Söylemesi daha güzel.
Hey, cobra, piensa rápido.
Hey, kobra, hızlı düşün.
Eres la cobra.
Sen kobrasın.
¿ Por qué te acabarías una cerveza Cobra?
Neden kobranın birasını öldürdün?
Cobra, tu tienes la llave
Kobra, anahtarlar sende.
- ¿ Cuánto cobra normalmente?
- Normalde ne kadar alıyorsunuz?
Aparentemente la compañía me cobra cada vez que estamos juntos.
Görünüşe göre şirket, beraber olduğumuz zamanları bana ödetiyor.
La comida de la prisión se cobra su peaje.
Hapishane yemekleri etkisini göstermeye başladı.
Cobra el paro desde hace nueve meses pero sin antecedentes.
Son 9 aydır işsizlik maaşı alıyor, Ama kayıt yok.
Si, en vez de un bate, es una cobra.
evet, yarasa yerinde de kobra var.
Pasa la cobra, hasta la vagina.
kobrayı geç, vajina'ya gir.
Pero si se comprime el tiempo y se cambia la perspectiva al punto de vista de las plantas, su mundo cobra vida espectacularmente.
Ama eğer zamanı hızlandırır ve bitkilerin bakış açısından bakarsanız olağanüstü dünyaları gün ışığına çıkar.
Algunos de Uds., los listos, podrían pensar que es el tipo de historia donde todo cobra sentido al final.
Bazı akıllılarınız bu hikayenin de sonu bir şeye bağlanır diyodur. Yanlış.
Es ambiciosa, no cobra mucho y saca algo nuevo cada hora.
Della hırslı, maaşı düşük ve saat başına bir yazı yazıyor.
- Se le cobra?
- Dolu mu?
Este hombre le está cobrando a todos un precio por la nuez hueca, pero a mi esposa y a mí nos cobra dos euros más.
Bu herif ufak bir vazoya diğer esnaflardan fazla istediği yetmiyormuş gibi bir de bana ve karıma ekstra 2 euro ittirmeye kalktı.
Misteriosamente, algunas veces, en el cuarto de edición sucede un milagro cuando pones una imagen junto a otra para que cuando finalmente la audiencia se siente en la oscuridad si tienes suerte, mucha suerte y algunas veces yo la tuve el sueño cobra vida otra vez.
Bazen, anlaşılmaz bir şekilde, kurgulama odasında bir resimden diğerine geçerken bir mucize meydana gelir. Nihayetinde seyirciler karanlıkta otururken şanslıysanız, çok şanslıysanız ve bazen ben şanslıyımdır o rüya alevlenip tekrar hayata döner.
¡ Muy buena! Me cobra por ello.
Buzdolabını kullandığım için benden para alıyor.
Mi mamá lo cobra por mí y por mi hija.
Annem, benim ve kızım için sosyal yardım alıyor.
¿ Tu madre tiene la custodia tuya y de tu hija, y cobra por ambas?
O hâlde, senin ve kızının velayeti annende ve sana o mu bakıyor?
# La muñequita cobra vida #
Bebek geldi hayata
No se le cobra a la gente por algo como esto, señor Lessenberry.
Böyle bir şey için insanlardan para istenmez, Bay Lessenberry.
¿ Tan solo el salario que cobra de la aerolínea?
Sadece havayolundan aldığın maaşın?
Se gentil, cobra poco... Y tendrás muchos clientes.
Nazik olup az kazansan da bir sürü müşterin olur.
La que estaba haciendo esa cosa con la cobra.
Kobra hareketleri yapıyordu.
Yo sólo quiero aprender lo de la cobra.
- O kobra hareketini öğrenmek istiyorum.