Translate.vc / Espanhol → Turco / Delante
Delante tradutor Turco
19,462 parallel translation
Delante de mí.
Gözlerimin önünde.
Si el destino se presenta delante de ti ( para detenerte )..
# Kader sana karşı gelince...
Pero ella pasa por delante de él como una extraña lo haría.
Ama yanından bir yabancı gibi geçiyor.
No quiero ver periodistas delante de mi puerta. Danny.
Gazetecilerin kapıma üşüşmesini istemiyorum.
Voy a ir por delante y quiero dos vehículos en la parte trasera.
Ön tarafı ben alıyorum, iki araba arkaya geçsin.
Necesitamos hablar, las demás están en camino y no podemos hacerlo delante de ellas.
Konuşmamız lazım, diğerleri de yoldalar ve bunu onların önünde yapamayız.
Mire hacia delante.
İleriye doğru bakın.
- Sí, pero era delante de mí.
- Evet, benim önümde öyle dedi.
Pero quien los envía siempre va un paso por delante.
Birileri için çalıştıklarından beri, her zaman bizim bir adım önümüzdeler.
Un paso por delante de Clayton.
Clayton'ın bir adım önündeler!
Va dos por delante de ti.
Bizim iki adım önümüzdeler!
No piense en insultar al Sr. Savage delante de mí.
Sakın bir daha Bay Savage'ı küçük düşürmeye çalışma.
Estoy diciendo que te beso la entrepierna delante de 50 mujeres, ¿ y para ti es incómodo?
Ben burada 50 kadının önünde apış öpmekten bahsediyorum ama senin için mi garip?
Entonces ¿ no habrá más sexo telefónico delante de todas?
Bu herkesin önünde yaptığın ateşli hatların sonu mu demek?
Quizá vea gente muerta, y hay una parada justo aquí delante de ti.
Belki de ölü insanları görebiliyordur ve bir tanesi tam tam karşındadır.
He sido humillada delante de mis compañeros por un jesuita gay.
Meslektaşlarımın önünde küçük düşürüldüm. Eşcinsel bir entrikacı tarafından.
Nick, tú ve por el coche, iremos por el acceso a la ruta norte, intentaremos ir por delante de él.
Nick sen arabaya geç, biz kuzey girişli yoldan gidelim, önünü kesmeye çalışalım.
Compláceme ahora, aquí delante de él, y me libraré de ese muchacho pesado.
Beni şimdi burada onun gözünün önünde tatmin edeceksin, ben de bizi o sıkıcı çocuktan kurtaracağım.
Me obligaron a abrir los ojos, pusieron a la pequeña Mary delante de mí.
Gözlerimi zorla açtılar. Küçük Mary tam önümde duruyordu.
Bien, está justo delante de vuestras narices.
Tamam. Gözünüzün önünde duruyor.
Abuelita, voy a tener que pedirle amablemente que deje ese cuchillo y se ponga aquí delante al lado de la mesa, por favor.
Büyükanne senden kibarca o bıçağı bırakıp şu masanın orada durmanı rica edeceğim. Lütfen bayan.
Delante de cada uno de vosotros hay una tarjeta, una visión de vuestro verdadero yo.
Her biriniz birebir kehanetinizi... öğrenmeden önce...
Admito, incluso dado tu nueva perspectiva en la vida, Estoy sorprendido ante tu disposición a obligar, por delante de las protestas de la libre voluntad y todo eso.
Kabul etmeliyim ki hayata bakış açın,... boyun eğdirme isteğin istediğin her şeyi yapman felan değişik.
Una oscuridad sin final se extiende delante de ti.
Önünüzde bitmeyen bir karanlık yatıyor.
Pero recuerda, lo vas a hacer delante de tu hija.
Ama kızının önünde yaptığını hatırla lütfen.
Darhk va un paso por delante de Machin.
Darhk Machin'in bir adım önünde.
Pero Machin va un paso por delante de nosotros.
Ama Machin bizim bir adım önümüzde.
Despejado por delante.
- Ön temiz.
Debería estar veinte metros delante de ti, el segundo contenedor está a tu derecha.
Konteynır açık. Birkaç metre önünde olmalı, sağındaki ikinci.
Necesitamos avanzar poniendo delante nuestro pie derecho.
Dik durup, elimizden geleni yapmalıyız.
¿ Matarlo delante de los hombres de Reiter?
Reiter'ın adamlarının önünde öldürecek misin onu?
Es decir, que no me puede poner delante de esta bella máquina y esperan que yo no tomo una prueba de manejo.
Beni bu olağanüstü bilgisayarın karşısına geçirip denemeden ayrılmamı beklemiyorsun herhalde.
Mantén tu rostro delante de mí, capturare ( tu rostro ) en mi corazón.
# Ayrılma gözlerimin önünden, izin ver yaşayayım kalbinde. #
Tal vez iba por delante de su tiempo, y lo mataron antes de que tuviera oportunidad de probarlo.
Belki çalismalari çok ileri seviyedeydi daha bir seyleri kesfedemeden öldürmüslerdir.
A la de delante, a la de detrás, y a ella misma.
Önündekini, arkasındakini bir de kendini.
Fue durísimo... para mí darme cuenta de lo que tenía delante de mí.
Eğer yıkıcı bir şey aldı, biliyorum. Beni anlamaya yönelik ı sağ önümde neler.
Es un anillo sami... que las mujeres ponen delante de sus ojos... para protegerse... de la violencia que los hombres traen en ellos... después de haber cazado osos.
Sami pirinç halkası. Kadınlar gözlerinin önüne koyarlar kendilerini korumak için erkeklerin ayı avından sonra haalaa içlerinde olan vahşete karşı.
A gran velocidad a lo largo de Prince's Road, el sospechoso se acercó a una línea de coches aparcados con vía abierta delante
Prince's Road üzerinde hızla ilerleyen şüpheli park edilmiş araçlar ile birlikte açık bir yola ilerliyordu.
Ordené que simularan que hacían el hallazgo delante de ella.
Önünde buluyorlarmış numarası yapmalarını emrettim.
No, es porque Gus escribió una canción sobre mí titulada "la palabra con F" y la tocó delante de unas cien personas.
Hayır, Gus benim hakkımda "F Kelimesi" adında bir şarkı yazmış. 100 kişinin önünde söyledi de.
Si es lo que planean hacer, estarán por delante de ustedes.
Orada yapmayı planlıyorlarsa, sizden öndeler demektir.
Nunca te has movido de delante de la puerta de aquel orfanato donde un buen día, sin explicaciones, tus padres te abandonaron.
Sen hâlâ, annenle babanın seni hiç açıklama yapmadan... terk ettiği o yetimhanenin kapısında duruyorsun.
Una buena persona es alguien que pone a los demás por delante, que renuncia a sus propias tentaciones y necesidades, trabajando solo por los intereses de otros.
İyi bir insan başkalarını kendinden önde tutan,.. ... kendi ihtiyaç ve isteklerinden vazgeçen,.. ... sadece başkaları için çalışandır.
Esa sí que fue una gran caída la de hoy, pero te aseguro que tienes una vida larga y sana por delante.
Baya da iyi düşmüşsün bugün ama sana söz veriyorum önünde uzun sağlıklı bir hayat var.
- No, me incomoda delante de mamá.
- Annemin önünde olmaz.
- Claro, delante de los chicos.
- Çocukların önünde mi?
No consigo decírselo a ustedes ¿ cómo decirlo en un tribunal, delante de un juez, de abogados de mi familia? ¿ Demandarlos?
Dava açmak mı?
Vaya por delante.
Önden buyurun.
- ¡ Las vacas están por delante!
- Önümüzde inekler var.
Si quieres vivir, no aparezcas nunca delante de nuestros ojos.
Hayatta kalmak istiyorsan bir daha sakın gözümüze görünme.
La persona está delante suyo.
Aradığınız adam karşınızda işte!