English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Espanhol → Turco / Ders

Ders tradutor Turco

14,605 parallel translation
- Si pierdes otra clase, estás expulsado.
Bir ders daha kaçırırsan atılırsın.
Concursos y lecciones se llevarán a cabo... así que hagan su mayor esfuerzo.
Ders alıp yarışmalara gireceksiniz. Elinizden geleni yapın.
Esta es la lección final.
Bu son ders.
Una vez que la verbena esté fuera de tu sistema, te voy a obligar a olvidar, también, pero al igual que a él, te voy a dejar con una lección.
Mine çiçeğinin etkisi geçtiğinde, seni de unutman için etkileyeceğim ama onun gibi sana da bir ders vereceğim.
No me dé sermones sobre discreción.
Bana gizlilik konusunda ders vermeye kalkma.
He oído que están buscando a alguien para dar clases en cooperación con agencias internacionales de las fuerzas de la ley.
- Quantico. Uluslararası kolluk ajansları arasında işbirliği ile ilgili ders verecek birini arıyorlarmış.
Tres años, desde que me ofrecieron... un puesto de profesor en la universidad.
Üniversite'de ders vermem teklif edildiğinden beri, üç senedir.
Pero enseñó un curso en ingeniería bioquímica... en la Universidad Americana en Beirut.
Ama Beyrut'taki Amerikan Üniversitesi'nde biyokimya mühendisliğinde ders verdiniz.
Papeles de la escuela, libros de texto.
Okulla ilgili belgeler, ders kitabı.
Entonces supongo que tengo algo que aprender.
- Bu hâlde bu da bana bir ders oldu.
La clase está por comenzar.
Ders başlamak üzere.
La lección es sacrificio.
Ders fedakarlık.
No parece que aprendieras mucho de ello.
Pek ders çıkarmamışsın gibi.
¿ No aprendiste nada de nuestra última pelea?
Son seferden hiç ders çıkarmadın mı?
Pero a veces la mejor forma de enseñar a alguien una lección no es castigándolos, es castigar a aquellos que más le importan.
Ama bazen birine ders vermenin en iyi yolu onları cezalandırmak değil en çok değer verdiklerini cezalandırmaktır.
No entiendo cómo puedes bucear después de solo una hora de preparación.
Sadece bir saat ders aldıktan sonra nasıl serbest dalış yapacaksın anlamıyorum.
Ahórrame el sermón, mamá.
Ders vermeyi sonraya sakla anne.
Creía que estabas estudiando.
Ders çalıştığını sanıyordum.
Un Papá Noel falso roba todos nuestros regalos.
Sonunda, arkadaşlığımızın gücü ile ilgili bir ders alacağız. Bir sahte Noel Baba tüm hediyelerimizi çalacak.
Si querías darme una lección, debiste hacerlo antes de estar rodeadas.
Madem bana ders verecektin, bunu etrafımız sarılmadan yapmalıydın.
¿ Vas a venir a estudiar conmigo, la gran bollera mala?
Büyük kötü lezbiyeninle bana ders çalışmak için mi geliyorsun?
Bueno, en realidad no enseño.
Ders vermeyeceğim.
¿ Qué diablos quieres?
- Ne istiyorsun be? - Sana bir ders vermek, ödlek.
Enseñarte...
Sana bir ders...
Me gustaría enseñarte una lección... mocoso.
Sana bir ders vermek istiyorum... ödlek.
Ellos consideran al almuerzo una clase, una hora completa donde se aprende a comer de modo civilizado, a disfrutar de la comida saludable y a servirse mutuamente.
Yemeği bir ders olarak görüyorlar. Tam bir saat boyunca, medeni bir şekilde yemek yemeyi öğreniyorlar sağlıklı yiyecekler yiyorlar ve birbirlerine servis yapıyorlar.
Me llevé una copia de su libro de texto de la secundaria, "Hacer el amor es divertido, Volumen 1", empaqué varios de sus almuerzos de escuela... y subí a bordo de lo que llaman tren a un país que realmente era número uno en educación.
Cilt " adlı lise ders kitaplarından birini yanıma aldım okul yemeklerinden kendime bir paket yaptırdım ve onların tren dediği şeye atlayıp eğitimde gerçekten bir numara olan bir ülkeye doğru yola çıktım.
Los estudiantes finlandeses tienen la jornada escolar más corta y el año escolar más corto de todo el mundo occidental.
Batı ülkeleri içinde günde en az saat okula giden ve en kısa ders yılına sahip olanlar, Finlandiyalı öğrenciler.
- Sí. - No necesitamos un pase para ir al baño durante la clase.
Örneğin ders sırasında lavaboya gitmek için öğretmenden izin almamıza gerek yok.
Por suerte, la universidad de Liubliana en Eslovenia ofrece casi 100 cursos que se enseñan en inglés.
Neyse ki Slovenya'daki Ljubljana Üniversitesinde 100'e yakın ders İngilizce veriliyor.
Bueno, dicen que de los errores se aprende.
Hatalarından ders çıkarırsın derler.
Como he dicho, aprendo de mis errores.
Söylediğim gibi, hatalarımdan ders çıkardım.
Porque si son más sermones sobre la esperanza, decencia y redención, puedes ahorrártelo, he oído todo.
Çünkü umut, ahlak ve pişmanlık üzerine ders vermeye devam edeceksen yine kendini boşuna yorma, bunları yeni duymuyorum.
Así que aprende de mí.
Benden ders al.
Todo el mundo sabe él no está haciendo tan caliente en la escuela, cuando se trata de los estudios, ¿ verdad?
İş ders çalışmaya gelince pek yetenekli olmadığını herkes bilir, değil mi?
Tengo que decírtelo, los libros de texto se van a multiplicar como locos...
Baştan uyarayım, ders kitapları pahalı, el yakıyor.
Sí. Y no creas que saliste indemne esta mañana.
Sanırım bu sabahtan hiçbir ders almadın.
No necesito una lección tuya.
Senden ders almama gerek yok.
Y hoy, vas a ayudarme a darles una lección.
Sen de onlara bugün bir ders vermemde yardım edeceksin.
Mira, si vienes a reprenderme, ¿ por qué no lo guardas para más tarde?
Bak, ders vermeye geldiysen daha sonraya saklayabilir misin?
¿ Quizás disfrute de ser enseñado?
Belki de ders almayı seviyordur.
Esta pista es un monstruo y parece que acaba de sacar lo mejor del Pingüino.
Ha-ha-ha. Bu ders bir canavar ve benziyor Penguen'in en iyisini aldım.
¿ Volviste por otra lección, chico robot?
Başka bir ders için, Robot Boy?
Quizá eso dice algo sobre nosotros.
Belki de bundan bir ders çıkarmamız gerekir.
Me he roto unos 40 huesos y no estoy orgulloso de ninguno, pero todos me han enseñado lecciones, y me han hecho ser quién soy hoy.
40'ın üzerinde kemiğim kırıldı ve hiçbirinden gurur duymuyorum. Ama hepsi bana bir ders verdi, bugün olduğum insan haline gelmemi sağladı.
Mientras estabas cumpliendo agua por primera vez, Tomé tres clases.
Sen suyla ilk defa tanışırken ben üç ders aldım.
El punto de la historia es que él hace lo que sea para salvar a su amigo.
Hikayeden çıkarılacak ders o dostunu kurtarmak için ne olursa yapar.
Que esto sea una lección para todos nosotros.
Bu hepimize bir ders olsun.
Pero la lección sigue teniendo validez.
Ders hâlâ geçerli.
Para los que queráis hacer esquí acuático, habrá un cursillo a las dos... de la madrugada.
İçinizden su kayağına gitmek isteyenler için, saat gece 2.00'de, bir ders olacak.
- Eso es, Peter.
Çok önemli bir ders aldık.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]