Translate.vc / Espanhol → Turco / Dome
Dome tradutor Turco
167 parallel translation
Es hora de que se dome a sí mismo.
Artık kendini parçalama zamanın geldi.
El café "Dome de Villiers".
Dome de Villiers Kafesi.
Eran las 2 de la noche, en un bar de Montparnasse.
Gecenin ikisiydi, Montparnasse'ta Cafe Du Dome'a girmiştim, insanlar çılgın gibiydi.
- Estaremos junto al puesto de Chrome Dome.
Seninle krom-dom sergisinde buluşuruz.
Puy-de-Dome, Francia...
Puy-de-Dome, Fransa...
Escribió Thiers, Puy-de-Dome... en vez de usar el código postal, Thiers, 63300.
Tahtada Thiers, Puy-de-Dome yazılı. Thiers, 63300 yazılmalıydı.
He pedido a Fiddler que lo dome.
Evcilleştirmeyi Fiddler yapacak.
He pedido a Fiddler que lo dome.
Evcillestirmeyi Fiddler yapacak.
Y de los más recientes, Le Dome es bastante bueno.
Ve yeniler arasında Le Dome'un iyi olduğunu duydum.
En el "enormo-dromo" o como se llame.
Şeyde... Enormo Dome.
"En Xanadu el Khan de Kubla hizo un majestuoso y placentero decreto en la cúpula..."
"In Xanadu did Kubla Khan a stately pleasure dome decree..."
Estamos junto a la torre de radio en la ladera sur del Dome Peak.
Dome Zirvesi'nin güney tarafındaki radyo vericisinin oradayız.
Clavos, búscame un mapa y un plano detallado del monte Peak.
Nails, bir hava haritası, bir de Dome Dağı'nın planını bul.
- Vamos por una última copa, Henry.
Gecey Dome'da bitirelim mi Henry? Sen git.
Iban a tocar en el Beaver Dome.
Beaver Dome'da sahneye çıkıyorlar.
Gulf, Dome, Petrofina.
Gulf Dome Petrofina.
Gracias a todos. Nos veremos en el Domo Atlantis en tres días.
Üç gün içinde herkesi Atlantic Dome'da göreceğiz.
A los 16 años, me presenté en Air Dome y me aceptaron.
16 yaşında Hava Kuvvetleri'ne başvurdum ve kabul edildim.
Podrás ver el estadio Tacoma.
Tacoma Dome'u görme şansın da olacak.
Y mañana, la noche de Halloween, en vivo desde el Chicago "Dick-a-dome" Voy a tomar a ese Capitán Ecología y haré un nuevo agujero de ozono.
Ben King Kong Bundy ve yarın, yani. ... dadılar bayramında, Chicago'nun büyük salonunda.. ... Kaptan Ekolojiyi alacak ve onunla ozon deliğini tıkayacağım.
Si mi mujer me dejase, estaría bailando y divierten dome con una sonrisa en el rostro y el rostro en una sonrisa.
Eğer karım beni terk etseydi, bir geminin güvertesinde dans ediyor olurdum. Yüzümde bir gülümseme, gülümsememde bir yüzle.
Lo siento, Bart. Estoy inmerso en el escándalo de Teapot Dome.
Üzgünüm Bart. Gerçekten Teapot Dome skandalıyla meşgulüm.
A los novatos, sabes... que lo dome.
Bilirsin, ilk kez yapacaklara yardımcı olurlar.
Estamos en un sótano, no en el Silver Dome.
Kapalı bir bodrumdayız, gümüş konakta değil.
Van a hacer un Laser Floyd en el Laser Dome mañana por la noche.
Hey, ne var biliyor musunuz? Yarın gece Lazer Zirvesinde Laser Floyd yapıyorlar.
Venga, tíos, tenéis que ir al Laser Dome.
Hadi ama... Sonsuza dek Laser Floyd yapmayacaklar.
Al Laser Dome.
Lazer Zirvesine.
- ¿ Me vas a llevar al Laser Dome?
Beni Lazer Zirvesine mi götürüyorsun?
¿ No es el Laser Dome unas cuantas luces parpadeando en un techo?
Mutlu olsana. Laser Dome bir tavandaki birkaç kıvrımlı ışık değil mi?
El Laser Dome es una experiencia metafísica.
Laser Dome doğa üstü bir tecrübe.
Lo hizo con ella en el Laser Dome.
Onunla Lazer Zirvesinde birlikte olmuştu.
Jonathan, es mi proyecto. Yo lo encontré y lo domé.
- Jonathan, bu benim bebeğim Onu buldum ve üstesinden geldim
Estaré en el Dôme hasta las cinco.
Beşe kadar barda olurum.
En el Dôme, en la calle...
Barda, sokaklarda...
En el "Dóme", ¿ lo conoce?
Le Dome'da, tamam mı?
Clermont-Ferrand : 134,000 residentes en la región de Puy-de-Dôme.
Clermont-Ferrand : Puy-de-Dôme bölgesinde 134,000 sakin.
Leí recientemente una vieja edición de Le Moniteur du Puy-de-Dôme, en la que la mayoría de la portada estaba dedicada a las palabras de Laval :
"Efendim, söyledikleriniz karşısında dehşete düştüm." "Ne söylemişim?" "Almanya'nın kazanmak istediğini." Şöyle ekledi : " Ya sonra?
"Espero que ganes ya que estoy involucrado en la lucha contra el comunismo".
Geçenlerde, ön sayfanın çoğunun Laval'in sözlerine adandığı Le Moniteur du Puy-de-Dôme'un eski bir sayısını okudum :
- En el Puy-de-Dôme.
- Puy-de-Dôme'da - Puy-de-Dôme muş.
- El Puy-de-Dôme... - Sí, en el Puy-de-Dôme.
- Evet, Puy-de-Dôme.
Es de Puy-de-Dôme, y se llama cenador.
Puy-de-Dôme'dan geldi ve çardaktan ziyade, o bir taraça.
Viva Puy-de-Dôme y viva la pala.
Yaşasın Puy-de-Dôme ve yaşasın barış!
La polución no existe en Puy-de-Dôme.
Puy-de-Dôme'da henüz hava kirliliği yok.
Mira, hablé con Roosevelt... peleé al lado de Pershing, me acosté con Harlow... domé tigres, bebí veneno... vi al elefante y me lancé por las cataratas.
Roosevelt'le konuştum... Pershing'le birlikte savaştım, Harlow'la yatıım - kaplanları ehlileştirdim, zehir içtim... fil gördüm ve şelalelerden atladım.
¿ Sigues practicando con el caballo que te domé?
Senin için eğittiğim atla pratik yapıyor musun hala?
Yo la domé y él se la lleva. Se las verá conmigo.
Kızımı ben alıştırdım, o kaptı.
En primer lugar, no domé al legendario búfalo.
İlk olarak, efsanevi bufaloyu ben evcilleştirmedim.
Eure-et-Loir, Ariege, Tarn et Garonne, Puy-de-Dôme, Cantal.
... Eure-et-Loir, Ariege, Tarn-et - Garonne, Puy-de-Dôme ve Cantal.
Lo intenté, pero no la domé.
- Ne yapsam başedemedim, ne etsem yaranamadım.
Taddy era así al principio, pero una vez que lo domé, le encantó.
Teddie bana ilk geldiği zaman da öyleydi ama sonra onu yumuşattım.
Yo domé a Big.
- Ben de Büyük'ü yumuşatmıştım