Translate.vc / Espanhol → Turco / Déficit
Déficit tradutor Turco
393 parallel translation
La tesorería del año en curso acusa un déficit de 180.000 dólares.
Sayman raporuna göre bu yıl 180.000 dolar açık var.
¿ Déficit?
Açık mı?
Metiéndolo en esta ley del déficit, tal y como tú quieras se aprobará.
Bütçe artırımıyla ilgili tasarıya o maddeyi güzelce ekledin. Kabul da edilecek.
La manera desvergonzada en que la ley sobre el déficit se ha retrasado no está lejos de ser llamada criminal.
Bütçe artırımı hakkındaki tasarının utanmazca geciktirilmesi... suç işlemekten başka bir şey değildir.
La ley del déficit se lee mañana.
Yarın bütçe artırımıyla ilgili tasarı okunacak.
¿ Ves esto? La ley de déficit.
Bunu görüyor musun?
Cuando esa ley sobre el déficit aparezca mañana no digas nada.
Artırımla ilgili tasarı yarın görüşülürken hiçbir şey söyleme.
Dada la urgencia de la ley de déficit hay acuerdo unánime en que ningún senador hablará durante más de 5 minutos.
Artırım hakkındaki tasarının önemi düşünülerek oybirliğiyle... maddeler hakkında beş dakikadan fazla konuşulmamasına karar verilmiştir.
La ley proporciona la apropiación del déficit para el año fiscal.
Mali yıldaki bütçe artırımıyla ilgili kanun tasarısı.
¡ Para evitar su expulsión seguirá con la ley del déficit! ¡ Que es vital para el país y que debe aprobarse hoy!
Kovulmasını engellemek için, yurdumuz için çok önemli olan... ve bugün oylanması gereken artırım tasarısını geciktiriyor.
¿ Tiene el descaro de estar ahí acusado e intentar posponer la ley del déficit?
Orada durmuş, kendinizden emin... insanları tasarıyı geciktirmeye zorlama küstahlığını nasıl gösterirsiniz?
¿ No podemos hacer ningún trato para retirar esa presa y revisar la ley de déficit?
Bir yolunu bulup, Willet Barajından vazgeçip... tasarıyı öyle geçiremez miyiz?
Hubo una revisión de los libros hace seis semanas... y hallamos un déficit de £ 2.000 en las cuentas.
Altı hafta önce bilaçomuz umulmadık bir şekilde kontrol edildi. Hesaplarımız 2000 sterlinlik bir bütçe açığı gösterdi.
¿ Cómo está? - Sr. Bailey, hay un déficit.
- Bay Bailey bir açık var.
Sería un gran susto... si no nombrara el déficit de St. Anthony en cada reunión.
St.Anthony bütçesini her toplantıda ibra etmemiş olsaydınız bu büyük bir şok olurdu.
Me sorprende que cuanto más dinero pierden las empresas, más dinero ganan, por lo de los balances de déficit.
Bir şirketin ne kadar zarar ederse kimi alavere dalavereyle, o kadar çok kazanmasına aklım ermiyor.
Anote la escasez como robo irresuelto y suspenda la ración de queso... - hasta cubrir el déficit.
Eksikliği faili meçhul hırsızlık gibi kaydedin ve adamların peynir istihkakını açık karşılanana kadar durdurun.
Hay un déficit de $ 2.000.
Arada kayıt dışı 2000 dolar var.
Sr. MacDonald, debido al déficit de nuestra balanza de pagos... el oro no puede reemplazarse.
Bay MacDonald, ödemelerdeki açık nedeniyle... altını geri koymak mümkün değil.
El déficit fiscal, en cuanto al equilibrio... del presente año fiscal, excluyendo las exportaciones invisibles... pero ajustadas a las variaciones estacionales... y a los incrementos estadísticos de lo fiscal... y a las disposiciones de ingresos del presupuesto hasta abril...
Şimdi, mali açık mali yılın para dengesi açısından, ihracat hariç elbette mevsimlik değişim ayarı ve mali ve gelir düzenlemelerinin artan istatistiği nisanda sona eren yıllık bütçe dönemine uyarlandı.
¿ Es verdad que Mattei ha acumulado hasta ahora i650 mil millones de déficit, con la posibilidad de llegar pronto a 1 billón?
Mattei'nin 1,1 milyon dolar borcu olduğu ve bu borcun 2 milyon dolara ulaşacağı ihtimali doğru mu?
¡ Estoy harto de tu división de porquería... y su déficit anual de $ 33 millones!
Rezil departmanın ve 33 milyon dolarlık yıllık zararınız artık sabrımı taşırdı.
La división que produce el menor rendimiento es la de noticias... con un presupuesto de $ 98 millones... y un déficit anual promedio de $ 32 millones.
Haber departmanı, 98 milyon dolarlık bütçesi ve yıllık 32 milyon dolarlık zararıyla bize en fazla yük olan bölümdür.
El balance fiscal ha doblado su déficit. Y frente a todo esto sólo se ha salvado el egoísmo de los obreros.
Bütçe açığı ikiye üçe katlandı,... sabit kalan tek şey işçilerin bencilliği.
Hemos tomado medidas para cubrir el déficit.
Zararı kapatmak için düzenlemeler yapmıştık.
Si se agotan las entradas las dos últimas semanas. acabaremos la temporada con un déficit de menos de 80.000 dólares. - Imagínate.
Önümüzdeki iki hafta kapalı gişe oynarsak sezon sonunda sadece 80 bin dolar açığımız kalır.
El déficit que hay...
Bütçe açığı, bildiğiniz gibi...
Las pruebas de FNF y HTS no muestran ningún déficit.
FNF ve HTS testleri zarar görmediğini gösteriyor.
En 1971, los Estados Unidos acumularon un déficit... mayor que el abasto de oro con el que el país contaba.
1971'de Birleşik Devletlerin bütçe açıkları birikmişti. Ülkenin altın kaynağından daha çok olmuştu.
Bueno, he aquí mi contribución al déficit federal.
Federal bütçe açığına katkım.
¡ Aquí delante tengo un déficit de $ 300 millones... porque Uds. idiotas no anticiparon las necesidades del mercado!
Burada 300 milyon dolarlık bir açık var... çünkü siz ahmak herifler değişen piyasa şartlarını tahmin edemediniz!
El déficit comercial y fiscal son ya de pesadilla.
Ticari açığı ve mali açığı dehşet boyutlara ulaştı.
La compañía también me autorizó... a resolver todo pasivo o déficit con la medida pertinente.
Aynı zamanda, şirketin, uygun oranda... borç ya da bakiye miktarındaki hesaplamalarını yapmakla da görevlendirildim.
Por suerte que estés aquí para ocultar el déficit Señor Blackadder.
Çok şükür ki, eksiği kapatmak üzere siz varsınız Bay Blackadder.
Como ven, hay que ayudar a los gringos con su déficit.
Kısacası, onların ticaret açığını kapatmaya yardım ediyoruz.
En cuanto al déficit en la contabilidad, Srta. Harper, comprenderá que el Sr. Madox hizo lo que creyó correcto cuando me lo contó, y no se me ocurriría llevarla a juicio.
Hesaplarınızdaki açıklıklara gelince, Bayan Harper! Eminim Bay Madox'un bunları bana anlatırken sadece doğru olduğuna inandığı şeyi yaptığını anlıyorsunuzdur. Tabii ki, kimseyi itham etmek istemiyorum.
El déficit público se eleva ya a 221 billones de dólares.
Bütçe açığı 221 milyar $.
El déficit comercial y fiscal son ya de pesadilla.
Şey, Teldar Kağıt'ın tek büyük hisse sahibi olarak,...
Si Detroit creara un producto competitivo... -... no habría déficit.
Eğer Detroit'ten bir rakip çıksaydı, şimdi ortada bir açık olmazdı.
Y desde luego, su instituto no se arriesgará porque los Odone cubrirán cualquier déficit.
Ayrıca enstitünüz hiçbir riske girmeyecek..... çünkü tüm yazışmaların altında benim ve karımın imzası olacak.
Yo creo que un déficit de 350 millones de dólares es una gran amenaza.
Ben 350 milyonluk bir açıga önemli bir tehlike derim.
- El gobierno no puede controlar un déficit...
- Devlet, bütçe olayını veya suç patlamasını kontrol edemeyebilir.
El tratamiento posoperatorio incluía suplementos para suplir el déficit orgánico causado por la falta de sueño.
Ameliyat sonrasında, uzun süren uykusuzluğun neden olduğu organik eksiklikleri gidermek için, bir takım takviye ilaçları alınmak zorundaymış.
Puesto que hemos estado funcionando con déficit por un tiempo y...
Bir süredir bütçe açığımız olduğundan- -
No me extraña que haya déficit comercial.
Ticaretinde bütçe açığı olduğuna şaşmamalı.
A ver. " El Congreso debate un proyecto para reducir el déficit.
Bakalım. Kongre bütçe açığını azaltmayı tartışıyor.
El zoológico tiene un déficit y puede perder el subsidio.
Öyle bir olay, buranın kapanmasına neden olur.
Viajes financiados con déficit a los centros comerciales para comprar más cosas que creemos van a llenar los hoyos en nuestras vidas.
Hayatımızdaki boşlukları dolduracağını sandığımız pahalı alışverişler yapıyoruz.
Estos temblores son sólo patrones de alteración... causados por déficit neurológico.
Bu titremeler sadece nörolojik bozuklukların sebep olduğu bazı yan etkiler o kadar. - Bana raporlarını getir.
Un gran deficit de hombres para el ejercito Japonés
Japon kuvvetlerindeki büyük açık giderek daha fazla reşit olmamış yaşı küçük gencin, askere alınmasıyla kapatılmaya çalışılıyordu.
¿ Qué hay sobre un déficit que alcanzó los tres millones?
- 1 bilyon açık?