Translate.vc / Espanhol → Turco / Echó
Echó tradutor Turco
2,835 parallel translation
Parece que echó a la maleta todo lo que tiene aquí.
Bütün eşyalarını yanına almış.
¿ Por qué echó a Marcus de la clase y no a Jerry?
Neden Marcus'u sınıftan atıp da Jerry'yi atmadınız?
El que echó a su pequeño hermano de su vida para siempre.
Küçük kardeşini hayatından temelli çıkartmış olan.
Así que fui a la casa de Jason, porque pensé que quizá él podría entender por lo que estaba pasando... pero también me echó a patadas.
Sonra Jason'ın evine gittim. Belki neler yaşadığımı anlar diye düşünmüştüm ama o da beni kovdu.
¡ Ese el que la echó en la audición!
Kulağını beğenmeyip de onu kapı dışarı eden adam bu!
- Echó a correr y no deja de llorar.
Önce kaçtı, şimdi de ağlarayak annesini arıyor. Kes sesini.
Creo que se echó encima y dañó el frontal del carenado.
Birden çıkıverdi ön parçanın kaplamasını kırdıktan sonra fırlayıp yüzüme çaprtı
¿ Cuándo lo echó ella, detective?
Seni ne zaman kovdu, dedektif?
Él dice que usted lo echó.
O pislik sizin onu kovduğunuzu söylüyor.
Daphne echó abajo algunos grandes nombres en los últimos dos años, así que imagino que alguno de estos tíos estuvo intentando vengarse.
Daphne geçtiğimiz 2 yılda bir sürü önemli ismi devirmişti. Ben de bunlardan birinin intikam almaya çalıştığını düşünüyorum.
Fui arrestada con algo de cocaína, avergonzando a mi madre, que fue el autentico crimen, así que me echó y deshizo de mi completamente.
Kokainle yakalandım, annemi utandırdım ki gerçek suçta buydu o da beni kovdu ve tamamen mirastan çıkardı.
La señorita Parsons le echó los dientes al caso Frobisher, y luego dejó Hewes y Asociados, y se fue a trabajar a la oficina del fiscal, pero no se quedó allí.
Bayan Parsons ilk deneyimini Frobisher davasında yaşadı ve ardından Hewes ve Ortakları'ndan ayrılıp D.A. bürosuna geçti, ama orada da pek kalmadı.
Su padre básicamente lo echó después que escogió el rodeo al negocio familiar.
Ailesinin işi yerine rodeo yapmayı tercih ettiği için babası ona sahip çıkmadı.
¡ Me echó la culpa!
Suçu benim üstüme kaldı.
Judy me echó.
Judy beni evden attı.
Y entonces... bueno... Me echó.
Sonra da beni evden kovdu.
Un día, la Sra. Nugent lo echó con una escoba.
Bayan Nugent bir gün kıçına süpürgeyle vurmuş.
Esto echó un manto de sombra sobre el Programa de Cultivos de Avanzada y generará cuestionamientos a quienes estén involucrados y a aquellos que llevaron adelante el Programa, en esa época.
Kültivar programına bir gölge düşürdü bu olaya karışanlar ilgili akıllarda sorular oluştu. Ve tabii zamanında programa olur diyenler hakkında.
Es nuevo en el lugar, pero aparentemente le echó una buena mirada.
Barmen mekanda yeniymiş ama anlaşılan onu iyi görmüş.
Cuando robaron el coche... todo el trato de tráfico de drogas en que estaba metido... se echó a perder.
Aracı çaldığınızda tüm uyuşturucu kaçakçılığı yön değiştirdi, her şey karıştı, her şey mahvoldu.
El escenario se tambaleó así que el carpintero le echó un vistazo.
Sahne sallanıp duruyordu, marangoz da biraz elden geçirdi.
Apuesto a que eres el único que me echó de menos.
Beni, senden başka özleyen yoktur herhâlde.
El dueño de un café lo echó de la entrada.
Kafe sahibi kapısından kovmuş onu.
Y su padrino dirigía este lugar hasta que Eric le echó.
Ayrıca, Eric kendisini gönderene kadar dedesi burayı yönetiyordu.
¿ Y por qué te echó?
Seni neden sepetledi o halde?
Excepto esa vez cuando le echó un montón de basura.
Bir grup çöpü orda bıraktığı gün hariç.
Se perdió la fiebre del oro de Silicon Valley, porque estuvo sentado en la cárcel durante más de 20 años hasta que alguien le echó de allí con 40 dólares en las manos.
Silikon vadisindeki büyük parayı biri eline 40 dolar tutuşturup dışarı atana kadar 20 yıldan fazla cezaevinde yattığı için kaçırdı.
Fiona lo echó.
Fiona bırakıp gitti.
O'Hare la echó a perder y logró que lo mataran.
O'Hara işi batırdı ve kendini öldürttü.
Le echó un vistazo para ver si dicha idea es digna de aplicarla en Harcourt.
Fikri dinleyip, Harcourt'a sunmaya değer olup olmayacağına bakacak.
Hank echó a Flowers de Goldman.
Hank Flowers'ı Goldman'dan kovdurmuştu.
En realidad lo tiró y echó a correr cuando le saludé.
Aslında ben merhaba dediğimde bunları düşürdü ve koşarak uzaklaştı.
Monroe me echó dos veces ya.
Monroe neredeyse iki kez kanıma girdi zaten.
Nos han traído a otro, apuñaló a dos chicas y las echó al estanque.
Bir kâtil daha geldi. İki kızı öldürüp gölete atmış.
Me puso la ropa del suegro y me echó de casa.
Kayınpederin elbiselerini giydirdiği gibi kapının önüne koydu.
En respuesta, Ark echó abajo la red del satélite y me atrapó dentro.
- Ne yaptığımı biliyordum. Karşılık olarak, Ark üzerime bir uydu gönderdi ve beni yakalamaya çalıştı.
Se agitó, hizo una escena y la echó.
Gerginlik yaratıp, olay çıkarınca da o da onu dışarı atmış.
.. hasta que Dharam vino y lo echó todo a perder!
.. ama Dharam her şeyi mahvetti!
Echó diez sacos de azúcar y le hizo pensar a esos tontos del pueblo..
Onun iyi şekeri on çuval döktü ve bir aptal kavmine yaptı..
Le echó atrás donde sus piezas no pudieran hacer nada.
Atak yaptı, geri çekildi. Boris'in büyük taşları hiçbir şey yapamadı!
Digger dice que una vez echó a los Atraxi de un planeta, y luego los hizo volver para regañarlos.
Digger bir keresinde Atraxi'leri bir gezegenden kovduğunu söyledi,... sonra sırf onları azarlamak için geri çağırmış.
Mi compañero dijo que echó la puerta abajo para entrar.
Ortağım içeri girmek için kapıyı tekmelediğini söyledi.
Así que le reclamé, y me echó.
Ben de bunu yüzüne söyleyince beni başından attı.
Y luego saltó del sofá, se me echó encima y empezò a estrangularme.
Sonra birden bire masadan kalktı, üzerime atladı ve beni boğmaya çalıştı.
¿ cual es la mejor manera de decir de alguien que nunca echa nada a perder, y que luego, bueno... lo echó a perder
Şey, işleri asla berbat etmeyen birine işleri berbat ettiğini nasıl söylersin?
¿ Mac echó algo a perder?
- Mac, bir şeyleri berbat mı etti?
Dejó escaparse a su tortuga y luego me echó la culpa a mi.
Hem kaplumbağasını kaçırdı, hem de beni suçluyor.
Sí, su hijo al que echó sin ningún sitio a donde ir.
Evet, evinden kovduğu ve gidecek hiçbir yeri olmayan çocuğu. Adam bana kaldı.
El novio te echó la culpa a ti.
Sevgilisi suçu senin üzerine yıkmıştır.
Ella también lo echó de menos.
O da sizi özledi.
Blaire la echó.
Blaire de onu kovdu.