English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Espanhol → Turco / El

El tradutor Turco

4,172,838 parallel translation
Sí, el tonto de mi padre.
Evet. Salak babam.
El puto Carlitos.
Sikik Charlie Brown.
Deja que salte el contestador.
Telesekretere bırak.
Señores Murphy, soy el subdirector Eugene Menard...
Bay ve Bayan Murphy, ben Müdür Muavini Eugene Menard...
Maureen ha sacado el cien por cien.
Maureen tam not aldı.
Hasta hace cinco años, ni se permitía a las niñas hacer el test.
Beş yıl öncesine kadar, kızların sınava girmesi bile yasaktı.
Al menos el camión no me juzga.
En azından, kamyonet beni yargılamıyor.
Y da gracias a que llamé a Rosie por el trabajo, porque ahora...
O işi bulmak için Rosie'yi aradığıma sevinmelisin, çünkü...
¡ No te oí quejarte cuando veías el Desfile de las Flores!
Rose Bowl geçit törenini izlerken hiç şikâyet etmiyordun.
¡ Y por eso empeñé el medallón, para que hicieran mi invento!
O yüzden, icadımı yaptırabilmek için bana verdiğin kolyeyi rehin verdim.
¿ Has empeñado el medallón por el chisme ese de la ensalada?
Küçük salata şeyin yüzünden kolyemizi rehin mi verdin?
Yo odio el cole.
Okuldan nefret ediyorum!
Soy el único de mi familia al que no le gusta estudiar.
Ailemde kitap sevmeyen tek kişi benim!
¿ Ya puedo meterme en el club de informática?
Artık bilgisayar kulübüne girebilir miyim?
Ahora vas a ver quién tiene el problema.
Kimin sorunu olduğunu birazdan öğreneceksin.
El momento para eso habría sido hace unas seis semanas.
O işi altı hafta önce yapmış olmalıydı.
¿ Alguien ha pedido el desayuno en la cama?
Biri yatakta kahvaltı mı istemişti?
Me he fastidiado el cuello durmiendo en el sofá.
Kanepede yatmaktan boynum tutuldu.
Pero había una mancha, así que los giré de nuevo y me sequé el sudor con tu secador.
Diğer yüzünde yemek lekesi vardı, yine çevirdim ve saç kurutucunla teri hallettim.
Mi tío Bucky tenía un bulto en el pie y no lo afrontó.
Bucky amcamın ayağında bir yumru çıktı ve bahsini etmedi.
El padre Pat tiene un retiro de parejas en el Lago Comunión este fin de semana.
Bu hafta sonu Peder Pat, Komünyon Gölü'nde çift terapisi düzenliyor.
MITIGA EL DOLOR REZANDO Salen hoy.
ACILARDAN DUAYLA KURTULUN
No tiene por qué ser con el padre Pat, pero hay que hacerlo hoy.
Peder Pat olmasa da olur ama bunu bugün yapmak zorundayız.
- ¡ Tenemos que vernos para comer y llegar hasta el fondo!
- Sue! - Öğlen buluşalım ve bu sorunun özüne inelim.
Por todas mis canastas, el espectro de la nave espacial nos persigue.
Zıplayan toplar aşkına! Perili Uzay Gemisinin Hayaleti peşimizde!
Incluso a mí, el invitado especial, Colt Luger.
Özel konuk Colt Luger, yani ben de dâhil.
¿ Quién es el listo?
Zeki olan kimmiş?
Mientras hagas tus deberes, puedes usar una capa y ser el dios de los elfos o lo que coño que hagas.
Derslerin iyi olduğu sürece pelerin takıp Elf Tanrısı olabilirsin. Ya da ne yaparsan yap.
¡ Estoy siendo el padre guay!
Şimdi de rahat baba oldum!
Caballeros, les aseguro que el problema de Scoop puede arreglarse muy fácilmente.
Beyler, sizi temin ederim, bu Scoop sorunu kolay bir şekilde çözülebilir.
¿ Y si hacemos un aeropuerto falso, del mismo tamaño que el nuestro, con aviones y de todo, y nuestras figuras en cartón, y cada día, Scoop iría a trabajar ahí?
Sahte havalimanı inşa etmeye ne dersiniz? Bizimkiyle tam olarak aynı boyutlarda. Uçaklar falan da olur.
Estamos todos en el mismo bando.
Hepimiz aynı takımdayız.
¡ Tú no sabes lo que es estar bajo el látigo de Dunbarton!
Dizginleri Dunbarton'a vermek nasıl bir baskı, bilmiyorsun.
No puedo dormir, no puedo estar con Dolores, ni puedo hacer el amor con ella...
Uyku tutmuyor! Dolores'i tatmin edemiyorum. Onunla seks de yapamıyorum!
Pero te necesito aquí con el prototipo ahora.
Ama prototipi hemen getirmelisin.
Vamos a probar el escurridor con un grupo de típicos consumidores.
Salata Kurutucu'yu sıradan tüketicilerle test edeceğiz.
Henrietta, yo creo en el escurridor, pero también creo en mi matrimonio, así que perdón, no puedo ir.
Henrietta, Salata Kurutucu'ya inancım tam ama evliliğime de inanıyorum. O yüzden, olmaz.
No es tan fuerte como El halcón y el ratón de campo.
Şahin ve Tarla Faresi kadar çarpıcı değil.
Así fue como mamá compró el árbol de Navidad.
Annem de Noel ağacını böyle almıştı.
- ¡ El niño-monstruo ha vuelto!
- Canavar oğlan geri döndü!
Mi padre me mandó a la academia militar, donde me enseñaron honor y disciplina a base de darme palizas todo el día.
Babam beni askerî liseye yolladı. Orada beni sürekli döverek onur ve disiplini öğrettiler.
Pero tened cuidado si entráis en el baño. Hay un tiburón martillo en la bañera.
Dikkat edin, banyoya girdiğinizde küvette bir çekiç balığı görebilirsiniz.
Porque cuando salgas a ese escenario, te verán el alma y verán lo que veo yo.
Çünkü o sahneye çıktığında ruhunun derinliklerine bakıp benim gördüğümü görecekler.
Es como en El juego más peligroso.
En Tehlikeli Oyun gibi.
El juego más peligroso era el antiguo baloncesto azteca.
En tehlikeli oyun antik Aztek basketboluydu.
A los que perdían, les arrancaban el corazón.
Kaybedenlerin kalpleri sökülüyordu!
Dunbarton le dará el departamento a cualquier subnormal.
Dunbarton, departmanı herhangi bir denyoya teslim eder.
¿ El viejo Hitler tristón?
"Yaşlı, hüzünlü Hitler adam" mı?
Tengo que pedirle disculpas por volarle el buzón.
Posta kutusunu havaya uçurduğum için özür dilemeliyim.
Solo se inventa historias sobre la guerra y lo que cuentan sobre él en el barrio.
Sürekli uyduruyor. Yok savaşa katılmış, yok çocuklar bir şey demiş...
Podría estar con Vivian y Henrietta probando el escurridor.
Vivian ve Henrietta'yla Salata Kurutucu'yu deneyecektik.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]