Translate.vc / Espanhol → Turco / Ender
Ender tradutor Turco
1,242 parallel translation
Estamos en una situación única. Sé que la EPA no te pudo mandar a la cárcel.
Bu çok ender rastlanan bir durum, EPA'nın seni hapse atmayı başaramadığını fark ettim.
Y separada a los 20 días. Con Ender, el rey del café.
20 gün sonra ayrıldı kahve kralı Ender'den.
"Ender" en turco significa "raro".
"Ender" Türkçe'de "nadir" anlamına gelir.
Él era una persona más bien extravagante.
Ender, adı gibi ilginç bir adamdı.
Una cosa muy "ender" para una mujer en esa época.
O vakitler bu, bir kadın için "ender" bir işti.
Entré buscando uno de Robert Johnson.
Aslında oraya ender bir Robert Johnson almaya gitmiştim.
Una reliquia muy poco corriente.
Ender bulanan bir parça.
Tiene algún virus extraño...
Ender görülen bir...
América ha sido testigo... de una imagen desgarradora de la raza humana...
Amerika, insanlık tarihinde böylesine acı verici bir duruma ender olarak şahit olmuştur.
Le he insinuado que le trataremos con un fármaco difícil de conseguir si colabora con la logia. Ha aceptado, y nos avisará de próximas inspecciones.
Aksine, dernekle işbirliği yaptığı takdirde çok ender uygulanan bir tedaviyi kendisine uygulayabileceğimizi söyledim.
Sabes lo difícil que es encontrar un hombre que cocine.
Yemek pişiren bir erkek ne kadar ender... -... biliyor musun?
Es escaso.
Bu çok ender bulunan bir şey.
Pero quizá estén pavimentando sobre especímenes raros.
Ama çok ender görülecek örneklerin üstünü örtüyor olabilirler.
Un obsequio preciado.
Ender bir mal.
Las cámaras funerarias en los templos mayas son muy raras.
Maya tapınaklarında mezar odaları ender bulunur.
Muy loco para vivir, y muy raro para moria.
Yaşaması çok garip, ölmesi için de çok ender biri.
El chico tiene una habilidad poco común.
Çocuğun çok ender bir yeteneği var.
¿ Qué te trae a la gran ciudad?
Seni böylesine ender bir geceye çeken ne oldu?
A veces vienen psicópatas, para algún sacrificio o un ritual de evisceración humana, pero poco.
Bazen psikopatlar, kurban, bakire kanı merhemi insan ayinleri için gelirler, ama çok ender.
¿ Sabe cuán raro son éstos?
Bunların ne kadar ender parçalar olduklarını biliyor musunuz?
Para ver un grupo andando abiertamente es algo muy raro.
Açıkta çekinmeden dolaşan bir grup ender görülen bir manzaradır.
El primo Donald es una excepción.
Ama o çok ender görülen bir vakaydı.
No tienes idea de lo inusual que es esto.
Bunun ne kadar ender bulunan birşey olduğundan haberin yok, değil mi?
Qué extraño, señor.
Ama bu çok ender, efendim.
En América del Norte, hay otras mascaradas, para proteger un ave que es aún más raro que el turaco.
Kuzey Amerika'da turakodan daha ender bir kuşu korumak için başka karnavallar da var.
¿ Y la migración de los pelícanos de las marismas?
Bataklıkta ender görülen pelikanlara ne dersin?
No. Pero como he dicho, ese tipo es poco común.
- Hayır ama söylediğim gibi bu grup ender bulunur.
Tengo un tipo muy extraño.
Bendeki çok ender bir türü.
¿ Sabes que raros son? ¿ Sabes?
Ne kadar ender olduklarını biliyor musun?
Jeff, posees un poder bello y singular.
Jeff, ender ve çok iyi bir yeteneğin var.
Son poco comunes.
- Çok ender görürüm.
Este es un tipo muy raro de molde de hoja, realmente.
O aslında çok ender bulunan bir yaprak küfü.
Era aquel pájaro que le regalaba a la novia una flor muy bonita que cuesta mucho dinero.
Hani aşık olduğu dişisine çok ender bulunan...
¿ Qué sitio es éste?
- Ender bulunan kitaplar ve el yazmaları kütüphanesi. - Burası neresi?
Y eso es poco común para personas como nosotros.
Ve bu ender bulunur. Bizim gibiler için.
Apenas he hecho algunas cosas.
Çok ender bir şey yapıyorum.
Tienes idea de lo raro que es que a alguien realmente le guste eso?
Böyle birinin ne kadar ender bulunduğu hakkında hiçbir fikrin varmı?
Tanta mezquindad y tanta grandeza son raramente encontrados en una persona miren los sucesos de la semana pasada... y nunca estuve tan de acuerdo con esa cita.
Böyle bir küçüklük ve böyle büyüklük bir tek insanda ender olarak bulunur.'" Birkaç haftada olan olaylara bakıyorum da... bu alıntılarla olayı kavramaya yaklaştığımı sanmıyorum.
Su hijo tiene un talento poco común que debe fomentarse.
Oğlunuzun çok ender karşılaşılan, üzerine titrenmesi gereken üstün bir yeteneği var.
Ocurre una o dos veces en la vida.
Bu hayatta çok ender olur.
Es raro que estés levantado antes del medio día, Terry. ¿ Qué hay con tu trabajo y todo eso?
İşin nedeniyle, seni öğleden önce uyanık görmek, ender rastlanır bir durum.
Era una de las trasportadoras que, gracias a su actividad constante, podia inserir enormes volumenes en las profundidades de su recto, indetectables en verdad durante un examen rectal.
Yaptığı sayısız faaliyetin vermiş olduğu esneklik sayesinde anüs kontrolü yapılsa bile fark ettirmeden çok miktarda malı rektumunun derinliklerinde taşıma kabiliyetine sahip olan o ender taşıyıcılardan biriydi.
La propagación genetica es uno de los pocos esfuerzos que justifican el riesgo de muerte.
Genetik çoğalma ölme riskine girmeye değen ender uğraşlardan biridir.
Tiene los síntomas del M-CAD, un desorden metabólico muy raro.
Belirtileri ender bir metabolik hastalık olan M-CAD'e uyuyor.
Los hospitales de Chicago no hacen pruebas para estas enfermedades.
Chicago hastanelerinde ender genetik bozukluklara bakılmaz.
Deberíamos hacer pruebas de desórdenes metabólicos.
Bebeklerde ender metabolik bozukluk taraması yapmalıyız.
Ustedes dos tienen un amor tan especial e inusual y no puedo soportar verlos echarlo volar por el viento.
Çok ender bulunan ve özel bir aşkınız var ve her şeyi heba etmenizi izlemeyeceğim.
Bueno, estoy muy feliz de que mi botella rara y costosa beneficiará a tu hermano.
Pahalı ve ender bulunan bu şarabın.. Ağabeyinin işine yarayacağına sevindim.
Mientras tanto, en "El valle de las muñecas" Standford pensó que había algo más raro que una muñeca su pasión.
Bu sırada, "Bebekler vadisi" nde Stanford, tutkusunun porselen bir yüzden daha ender bulunan bir şey olduğunu düşünüyordu.
Por eso los Scramisaurios son raros y valiosos.
Bu yüzden Skramisorlar ender ve değerlidir.
Obviamente es muy raro.
Belli ki ender rastlanan bir durum.