Translate.vc / Espanhol → Turco / Flashes
Flashes tradutor Turco
190 parallel translation
Entonces, todos los periodistas le ametrallan con sus flashes mientras se las quita.
Batı basınının karasinekleri hemen onun başına üşüşüp sargılarını teker teker çıkarırken peş peşe flaş çakmaya başladılar.
Millones de breves flashes en millones de ojos.
Kısacası milyonların gözü yanıp sönen ışıkta, yani sizin üzerinizde olsun.
¡ Flashes!
Kamçılar!
Solo piénsalo... Los flashes plasmando tu foto en los periódicos audiencias con escritores artistas suplicando para pintarte...
Oh, düşünsene- - patlayan flaşların seslerini... gazetedeki resimlerini... seyircilerin yorumlarını... resmini yapmaya başlayan ressamları... sanki devlet başkanıymışsın gibi.
Quiero ver esos flashes.
Flaşların patladığını görmek istiyorum.
Este jugo pituitario es responsable de esos flashes ocasionales de habilidades psíquicas los cuales la mayoría de los seres humanos demuestran de tanto en tanto.
Bu ilaç ara sıra psikolojik yeteneklerde patlama yapıyor ve bu zaman zaman insanlarda ortaya çktı.
Cuando nombras a alguien tu brazo ejecutor, ¿ no ves los flashes?
.. parmağınla bir adamı işaret edip.....'işte bu adamımızdır'dediğin iş değil midir?
¡ El estadio resplandece con miles de flashes a medida que se retira Hurra por Todo!
Silverdome'da "Hurray for Everything", ayrılırken flaşlar patlıyor!
Ya sabe, los flashes, las fotos, la televisión...
Bilirsiniz, flaşlar, haberler, çekimler, TV...
Flashes como éstos pueden verse a unas buenas doscientas yardas de distancia.
Bu gibi anlık görüntüler en az iki yard uzaklıktan görülebilir.
Mi amigo Doyle solía tener unos flashes, mensajes de los Poderes.
Arkadaşım Doyle beyninde görüntüler görüyordu, YG'den mesajlar.
Sí, pero no puedo hacer mi trabajo con flashes disparándose en mi cara cada segundo.
Evet ama her an suratımda flaşlar patlarken işimi yapamıyorum.
He estado teniendo esos flashes..., olvidalo
Şu şeylere sahibim, boşver unut.
he estado teniendo flashes de Escorpio.
Ben bunları.. Suretler mi?
He estado teniendo flashes de ese bastardo desde que me puso en la silla Aurora
Beni Aurora sandalyesine oturttuğundan beri, serserinin en canlı suretlerini görüyorum.
Si ven dos flashes, somos nosotros.
Eğer lamba 2 kere yanarsa, biziz.
Ellos no tenían otra luz extra, ni flashes, ni algo parecido.
Fazladan ışık kaynakları, flaşları, ve buna benzer şeyleri yoktu.
La primera vez que tuve las imágenes en mi cabeza, fue como un ataque flashes de gente lugares un letrero de una calle.
Böyle görüntüleri ilk görmeye başladığımda kesik kesikti. İnsan yüzleri, evler tabelalar görüyordum.
Hay flashes, de vez en cuando... Te veo y creo que te conozco.
Arada bir görüntüler geliyor... şimdiki gibi... seni görüyorum... ve sanırım seni tanıyorum.
Sólo debes descubrir cómo entrenarlos, para evitar los flashes.
Tek yapman gereken rasgele kriz gelmemesi için onları şartlandırman.
Tu sabes, esos pequeños flashes?
Bilirsin küçük yansımalar.
flashes en el cielo negro, tremendo efecto de tipo relámpago en el cielo.
Karanlık gökyüzünde ışıklar yanıp sönüyor. Şimşeğe benzer müthiş ışık efektleri var.
Ahora, podemos ver explosiones a la distancia, flashes enormes.
Uzakta patlamalar olduğunu görebiliyoruz. Dev ışık huzmeleri.
Tu vida pasa delante de ti en flashes de todo lo que has experimentado y todo lo que te gustaría hacer y no has hecho.
Hayatınız bir film şeridi gibi gözlerinizin önünden geçiyor, ve geçmişte yaşadıklarınız ve yapmak isteyip de yapamadığınız her şey.
Me dijo que eran todos flashes y ninguna carrera.
Bana da gösteriş yaptığımı, iyi yarışmadığımı söyledi.
Sólo busca el cartel de neón Que titila con sus
Just look for the busted neon sign That flashes
La pérdida de la memoria es algo tramposa, cuando regresa, si regresa, comienza con flashes, que surgen todos a la vez.
hafıza tuhaf oyunlar oynayabilir. hafıza geri gelirse.. ... tüm anılar birdenbire canlanmaya başlar.
tengan sus flashes listos.
Flaşlarınız hazır mı?
Pero estuve teniendo extraños'flashes'todo el día que no tenían sentido.
Ama gün boyunca garip, çok kısa görüntüler gördüm. Hiçbir anlamı yok.
No, no puedo controlarlo, son como... flashes.
Hayır, benim kontrolümde değil. Sadece anlık olaylar.
El flash! Tenia muchos flashes.
Işık, çok fazla parlama vardı...
Recuerdo mi última audición, con Baremboin, los flashes.
Barenboim'le son seçmemi hatırlayabiliyorum ortada çok fazla karışıklık vardı...
¿ Y luego? ... tobillos y flashes y booms.
Sonra sadece ayak bilekleri ve silah patlamaları gördüm.
En mis sueños he empezado a ver flashes destellos de estos dos últimos días caminando por estos pasillos hablando con gente y aún así es como si yo no estuviera aquí.
- Rüyalarımda ben görüntüler görmeye başladım, önceki birkaç gün içinde olan olaylardan anlık görüntüler. Koridorlarda yürürken, insanlarla konuşurken, ve sanki ben orada değilmişim gibi.
Poca gente puede con la historia de Patrick Braden, alias Santa Gatita, que se pavoneaba bajo los focos, la cara iluminada por los flashes, mientras gritaba :
Patrick Braden'ın namı diğer Aziz Kedicik'in hikayesini çoğu kişi bilmez. O kedi gibi yürür, yüzü ampul gibi aydınlanmıştır "ay!" diye çığlık atar.
Desde que ando en busca de ella he visto unos flashes...
Bu kopyanın izini sürdüğümden beri sürekli ani görüntüler görüyorum.
Se me aparecen en flashes, como fotos de la escena del crimen. - Correcto.
Onlar suç alanı fotoğrafları gibi flaşlar içinde geldiler.
Había flashes, como los de una cámara.
Orada fotoğraf makinasının flaşları gibi flaşlar var
Hubo flashes del viejo Ryan Atwood.
Eski Ryan Atwood'un patlamalarındandı.
Yo tengo un par de flashes aturdidores. Creo que pueden valer.
Birkaç tane göz kamaştıcı bombam var, ama sanırım hepsi bu kadar.
¿ Flashes aturdidores?
- Göz kamaştırıcı bombaları mı?
Flashes.
Yanıp, yanıp sönmeler.
La visión se manifiesta en imágenes y flashes.
İmgeler ve izlenimler algılıyorum.
Vi tu cara entre los flashes.
Demek istiyorum ki, o flaş ışıkları altındaki yüzünü gördüm.
Probablemente flashes rápidos.
Muhtemelen ince teller...
Vale de Flashes.
Flaşları durdurun.
Ver la televisión tan de cerca hace que los destellos y los flashes sean más grandes y más intensos, lo que puede causar ataques.
Televizyonu bu kadar yakından izlemek, yanıp sönen ışıklar titremeyi yoğunlaştırır.
Odio esos flashes, no, señor Drake?
Flaşlardan nefret ediyorum.
Me vienen flashes.
Aklımda fazla bir şey kalmamış.
¿ Flashes? - ¿ Como recuerdos?
Anılar gibi mi?
Flashes rápidos.
- Birşeyler?