Translate.vc / Espanhol → Turco / Frédérique
Frédérique tradutor Turco
59 parallel translation
Frédérique.
Frédérique.
2 Frédérique.
Mutlu yıllar.
¡ Ah, es Frédérique!
Ah, Frédérique!
Ellos estuvieron jugando póquer en la casa de Frédérique.
Frédérique'te poker oynuyorlardı.
Frédérique siempre me presta sus cosas... cuando yo quiera.
Frédérique istediğim anda... Bana her şeyini verir.
Frédérique está totalmente... loca por esa bestia sucia.
Frédérique şu ucube için deli oluyor.
¿ Por qué estas enfadada, Frédérique?
Neden kızgınsın, Frédérique?
Y ahora, Frédérique, te puedo decir...
Şimdi istediklerimi söyleyebilirim sana.
Le estaba preguntando a Frederique.
Ben Frédérique'e sormuştum.
Desde que nos casamos, Frederique y yo nunca nos separamos... ni siquiera por un día.
Evlendiğimizden beri, Frédérique'le ben hiç ayrı kalmadık. Bir günlüğüne bile.
¡ Frederique, abre la puerta!
Frédérique, kapıyı aç!
Fue idea tuya que me casara con Frederique.
Frédérique'le evlenmem sizin fikrinizdi.
Yo amo a Frederique.
Her halükarda, Frédérique'i seviyorum.
Yo soy Frederique.
Ben Frédérique.
Como ustedes dos nos timaron jugando al bowling... él trató a Frederique como una puta.
Bizi bowlingde dolandırmanız bahanesiyle... Frédérique'i bir hayat kadını gibi gördü.
Has estado celosa de Frederique desde el comienzo.
Ta başından beri, Frédérique'i delicesine kıskanıyordun.
¡ Tú nunca comprendiste ni a Frederique ni a Galuchat!
Ne Frédérique'i, ne de Galuchat'yı anladın.
Es mejor que nosotros, Frederique.
Frédérique hepimizden daha iyi. Bir daha dönmeyecek.
¡ Al fin he dejado de amarte!
Frédérique artık seni sevmiyorum!
Cuando llegó Frederique yo pensé...
Frédérique geldiğinde, kendime...
No me importaba que me dejaras por Frederique.
Frédérique yüzünden terk edilmeyi kabullenmiştim.
Frederique encontrará un buen abogado.
Frédérique size çok iyi bir avukat buldu.
Frederique... te envía sus saludos.
Frédérique size selam söyledi.
Frederique, este es el señor Carter... presidente de nuestra compañía en EEUU.
Frédérique, Amerika'daki firmamızın başkanı Bay Carter. - Tanıştığımıza memnun oldum.
¡ Frédérique!
Frederique!
Frédérique, mi hermana.
BU Frederique, ablam.
Frédérique, ¿ has encontrado la comida? ¿ Todo bien?
Frederique, yemeği nasıl buldun, hoşuna gitti mi?
No debería haber llamado a Frédérique pero no te vas a enfadar por eso.
Frederique'i aramamalıydım ama sen aşırı tepki veriyorsun.
Marie-Frédérique Caron-McCarthy.
Marie-Frédérique Caron-McCarthy.
Marie-Frédérique a veces puede comportarse con los demás de una forma... autoritaria.
Marie-Frédérique başkalarına karşı bazen şey olabiliyor... Üstünlük taslayabiliyor.
Muy emotivo, señorita Marie-Frédérique Caron-McCarthy.
Çok dokunaklıydı, Marie-Frédérique Caron-McCarthy hanımefendi!
Estoy encantado de conocerte, Frederique.
Seninle tanışacağım için heyecanlanıyorum, Frédérique.
No sabia, Frederique...
Bilemiyorum, Frédérique...
¿ Frederique?
Frédérique?
A la edad de 22, Frederique, Condesa de Metzengerstein Heredó la fortuna de toda la familia.
Metzengerstein Kontesi Frederique 22 yaşındayken büyük bir aile servetinin varisi oldu.
La única excepción a esta regla, era la rama menos conocida de sus parientes, la familia Berlifitzing enemigos tradicionales de los Metzengerstein y abiertamente críticos de la conducta de Frederique.
Bunun tek istisnası, uzaktan akrabası olan ve ondan daha az varlıklı olan soylu Berlifitzing'lerdi. Bu aile Frederique'in davranışlarını açıkça eleştiriyordu.
Aunque era su vecino más cercano nunca había hablado con su desdeñada prima Frederique de Metzengerstein.
Komşu olmalarına rağmen kötü şöhretli kuzeni Frederique de Metzengerstein'la hiç konuşmamıştı.
Por su parte, Frederique, si por casualidad veía la silueta de su primo a lo lejos se burlaba de él y le mostraba abiertamente su desprecio.
Frederique'e gelince eğer şans eseri uzaktan o ince silüetini fark ederse genç adamı alaya alır, nefretini açıkça gösterirdi.
Sólo el azar pudo juntar a Frederique y Wilhelm.
Kader Wilhelm ile Frederique'i bir araya getirmişti.
¡ Frederique!
Frederique?
Rechazada luego de haber sido tan sincera Frederique suprimió amargamente los sentimientos que había desarrollado hacia su primo.
Yaşamı boyunca ilk kez bu denli içten davrandığı bir anda hafife alınmıştı. Frederique, onu kuzenine iten hisleri öfkesiyle bastırdı.
Frederique había ordenado que incendiaran los establos sin imaginar que Wilhem moriría en las llamas.
Yangını Wilhem'in orada yanıp öleceğini düşünemeyen Frederique çıkarmıştı.
Frederique permaneció fiel a él.
Frederique ona çok bağlanmıştı.
En el brillo del mediodía, en la oscuridad de la noche en la salud o en la enfermedad, en la calma o en la tempestad Frederique parecía unida a la montura del colosal caballo cuyas audacias hacían honor a su audaz espíritu.
Öğlen güneşin altında, gecenin derin karanlığında hastalıkta ve sağlıkta, sessizlikte ve fırtınada... Kontes Frederique o koca atın eğerine yapışmış gibiydi. İkisinin hırçın karakterleri fazlasıyla benzeşiyordu.
Frederique había aceptado y deseado su propio final.
Frederique sonunu kabullenmiş, bir an evvel ona erişmek istiyordu.
Me llamo Constance Fillon y vivo en el barrio con mi hija Frédérique.
Cevap vermiyorlar, çünkü onlar da bilmiyorlar.
Preparo el primer número del diario "Le Prolétaire", que publicaremos en cuanto consigamos fondos.
Dua etmeyi bırak, Frederique! Tanrı varsa, bu savaşa niye izin veriyor? Kes şunu, bir faydası yok.
Con los voluntarios, damos 6.000 comidas al día gracias a las donaciones.
İsmim Constance Filon,... kızım Frederique'le burada yaşıyorum.
¡ Deja de rezar, Frederique!
Çok ciddiyim bunda, aramızda en gencimiz o!
- Ella es Frederique.
- Bu Frederique.
Los padres de Marie-Frederique me interrogaron, ellos habían investigado.
Marie-Fréd'in ailesi karşıma dikildi. Araştırıyorlarmış.