Translate.vc / Espanhol → Turco / Fs
Fs tradutor Turco
919 parallel translation
Eres débil.
Sen zayıfsın.
Johnny, eres bajo y delgado.
Johnny, o kadar küçük ve zayıfsın ki!
- Estás débil.
- Zayıfsın.
De los oficiales del 21 Escuadron Alemán.
FS 21 Alman Filosu subayları. "
Lo sabía, 2 kg de menos.
Düşündüğüm gibi, 3 kilo zayıfsın.
Tiene un conocimiento inadecuado de las lenguas muertas.
Dil öğrenmede çok zayıfsın.
Luce tan enferma, y está terriblemente delgada.
Çok hasta görünüyorsun, ve korkunç derecede zayıfsın.
Y a ti un debilucho.
Sen de zayıfsın.
Hoy están muy delgados.
Şimdi siz, sokak kedileri kadar zayıfsınız.
Tienes buen aspecto, aunque estás un poco delgada.
İyi görünüyorsun ama çok zayıfsın.
Tienes buen aspecto,... aunque estás un poco delgado.
Sen de iyi görünüyorsun, ama sen de çok zayıfsın.
- Puede juzgar ladrones... pero a los policías no nos comprenderá jamás.
- Dalavereden çok iyi anlıyorsun. Ama polislere karşı zayıfsın.
Un soldado raso de infantería.
Bir er, vasıfsız bir piyade.
¿ Me estás diciendo que la Sra. Chelm es una embustera?
Bayan Chelm'in, vasıfsız bir yalancı olduğunu mu söylüyorsun?
Le hizo mucha gracia que me inventara una historia de amor con un cuarentón como tú.
Senin gibi orta yaşlı vasıfsız bir işçi ile ilişkim olduğunu uydurmamın sadece şaka olduğunu sandı.
¡ Sufre, debilucho!
Dayan biraz, çok zayıfsın!
Y tú, Yorie, ¿ trabajarás en el campo?
Vasıfsız işçi olarak mı çalışacaksın Yorie?
Yorie, no tendrás que trabajar en una fábrica.
Vasıfsız işçi olmana gerek kalmadı, Yorie.
Eres demasiado débil.
Beceriksiz ve zayıfsın.
Quizá un poco más delgada, pero estás bien así.
Belki biraz daha zayıfsın. Belki bu şekilde, kendini daha iyi hissediyorsun.
A decir verdad, no tiene absolutamente ningún talento... a excepción quizá de sus talentos naturales.
Bazı doğal yetenekleri haricinde vasıfsız.
Estás muy delgado.
Çok zayıfsın.
Estás tan delgado, todo cubierto de cicatrices.
Çok zayıfsın, yara bere içindesin.
¡ Ah, qué curso, qué clase...!
Ne acayip sınıfsınız siz!
Eres un blando.
Çok zayıfsın.
Eres cobarde, y débil,
Güçsüz ve zayıfsın.
Estás muy débil.
Hala çok zayıfsın.
Pero estás muy débil.
Ama çok zayıfsın.
Porque eres débil.
Çünkü zayıfsın.
Y además todavía estás un poco débil, querida...
Üstelik, hâlâ çok zayıfsın tatlım.
En mi rancho no tienen cabida los inadaptados ni los parados.
Ben bu çiftliği uygunsuz ve vasıfsız kişiler için yürütmüyorum.
Gente sin empleo, manos a la obra.
Pekala, vasıfsızlar, haydi işimize bakalım.
¿ Es usted de la clase baja?
Siz mi alt sınıfsınız?
Cuando estos tres elementos, la propiedad privada, la familia monógama y el Estado se juntan en el seno de una sociedad, ésta pasa de la barbarie a la civilización, de la sociedad sin clases a la sociedad de clases.
Şu üç öğe ; özel mülkiyet, tek eşlilik ve devlet bir toplumun potasında eritildiğinde barbarlıktan medeniyete ve sınıfsız toplumdan sosyal topluma geçiş yapılmış demektir.
Estás muy delgado.
Ne kadar zayıfsın.
¡ Eres hermosa!
Sen birinci sınıfsın!
En realidad, eres débil como una pluma.
Bir kedi kadar zayıfsın!
Éramos libres en el sentido de que, como parias, la organización de la sociedad no nos concernía lo más mínimo.
İtibardan ziyade benim için en önemli şey tümüyle sınıfsız bir toplum oluşuydu. Günlük problemler hiç yoktu. "Mücadele" hareketinin başkanı
- Trata de agotar mis fuerzas.
Zayıfsın. - Gücümü kırmaya çalışıyorsun.
Los enfermos van a una forja, ya que allí necesitan mano de obra.
Bu hafta Swindon'da bir dökümhaneyi ziyaret ediyorlar. Vasıfsız işçiye çok ihtiyacı olan bir yer.
Eres demasiado débil y pequeño, como una niña.
Çok küçük ve zayıfsın, tıpkı kız gibi.
Cuando veo a las clases indolentes Sobre sus culos indolentes
Böyle tembel, sınıfsız insanları Tembel kıçlarının üzerinde oturup
La mayor parte de las trabajadoras... sea en Sudáfrica o en Inglaterra... trabajan como obreras no especializadas o como doncellas.
"Güney Afrika ve İngiltere'de çalışan pek çok kadın da vasıfsız işçi ya da hizmetçidir."
Todos son tan delgados.
Hepiniz öyle zayıfsınız ki.
Sólo eres un poco débil en tu interior.
Sadece biraz zayıfsın, derinliklerinde.
Sí, Ilévelo usted. Yo sigo ambientando mis obras en la alta sociedad. Y a mucha gente humilde parece gustarle.
Yine de, bugün bile, çalışmalarımı yüksek tabakanın arasında ortaya çıkarıyorum ve sınıfsız toplumumuza rağmen pekçok sıradan insan bunlardan hoşlanıyor.
Por ejemplo aquí en Salumi un peón coeficiente 100 gana 345F + 062F la hora un obrero especializado ( O.S. ) coeficiente 120394F + 074F un obrero cualificado ( O.Q. ) coeficiente 140
Burada rakamlar var. Burada, Salumi'de bir işçi, saatte 3.45 + 0.62 frank yapar. Vasıfsız bir işçi, 3.94 + 0.74 frank yapar.
Estás flaca pero me gustas.
Çok zayıfsın ama yine de hoşlandım.
Eres débil como cualquier hombre.
Her insan kadar zayıfsın artık.
- Ni yo uno de sus pacientes.
Siz de vasıfsız hastalarınızdan biriyle konuşmuyorsunuz.
¡ Dejádmelo!
Hainsiniz ama zayıfsınız!