English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Espanhol → Turco / Gasp

Gasp tradutor Turco

797 parallel translation
Se especializan en la mecánica del juego desde secuestro y rescate hasta extraer disidentes políticos.
Yakalama ve gasp etme konularında uzmanlar. Adam kaçırmadan fidyeye ve siyasi istihbarata her alanda.
"¿ Por qué debemos permitir a Gladys robarnos la felicidad, Paula?"
Gladys'in mutluluğumuzu gasp etmesine neden izin verelim ki, Paula?
El hombre, frágil pero implacable, avanza sin descanso en la vastedad de la Naturaleza, poco a poco le arranca sus ocultos secretos, y sometiendo a sus fieros elementos, conquista la Tierra.
İnsan, çelimsiz ama karşı konulamaz, doğanın sonsuzluğunu daima kötüye kullanarak onun ilginç sırlarını gün geçtikçe gasp ederek ve kötü unsurlarını kontrolü altına alarak yeryüzünü fethediyor.
Sumas enormes sacadas a la fuerza de los hombres de negocios.
İş adamlarından gasp edilen büyük meblağlar.
¿ Quiere quitarnos nuestros derechos?
Haklarımızı gasp etmeye mi çalışıyor?
El Capitán nos quita los privilegios.
Kaptan imtiyazlarımızı gasp ediyor.
Cerca de 30.000 marcos de oro robados en los condados del norte.
Ayrıca, kuzey sancaklarından gasp edilen 30.000 altın sikke.
Y luego, en Londres, estaba rodeado.
Sonra Lonra'da gasp edildi.
Chantaje, extorsión, evasión de impuestos...
Haraç kesme, gasp, vergi kaçırma.
Algunos matones secuestraron el camión de la morgue, noquearon al conductor y se llevaron a Frankie.
Birkaç serseri morgun aracını gasp etmiş, şoförün de işini görüp, Frankie'yi yanlarına alıp gitmişler.
Tú eres parte de la jugada por el dinero de Frankie, eres parte del asesinato que Portugal mencionó esta noche, hasta de la cacería de Vince, también eres parte.
Frankie'nin parasını gasp ettik. Bu işin bir parçasısın. Portugal'ın bu gece bahsettiği cinayetin de bir parçasısın,
El primero, robo con violencia contra Thomas Widgery.
İlki, Thomas Widgery'yi zor kullanarak gasp etmek...
Acusaba a su familia de haber conspirado para despojarme de mis derechos... y pasé de la infancia a la adolescencia... dentro de una atmósfera de historia familiar y genealogías.
Ailesinin, doğuştan kazandığım haklarımı gasp ettiğini düşünüyordu. Ve ben, doğumumdan çocukluğuma kadar aile tarihi ve soyağaçlarının bulunduğu bir ortamda yaşadım.
Cuanto más pensaba en ellos, esa gente a la que había estudiado... hasta conocer sus nombres e historias tan bien como la mía... más me parecían monstruos de arrogancia y crueldad... cuya única función en el mundo era privarme de mis derechos.
Onları daha çok düşündükçe..... adlarını, geçmişlerini kendiminki kadar iyi bilene dek çalıştığım bu insanlar.. ... tek işlevleri, doğumdan gelen haklarımı gasp etmek olan kibirli ve zalim canavarlara dönüştüler.
Robo, ocho arrestos, dos asaltos, tres atracos, una violación, dos homicidios, cinco extorsiones, una fuga de prisión.
Hırsızlık, sekiz tutuklama, iki saldırı, üç haraç, bir tecavüz... iki cinayet, beş gasp, bir firar.
Ha estafado al posadero.
Bu hancının hakkını gasp etmektir.
Preferías los tiempos en que uno cogía lo que quería con un puño fuerte y una pistola rápida.
Belki eski günlerdeki gibi bilek ve silah gücünle istediğin her şeyi gasp etmeyi tercih edersin.
Si le pagamos con tanta generosidad, les quitamos el pan de la boca.
Şayet buna haddinden fazla verirsek, onların ekmeğini gasp etmiş oluruz.
"Un capitán que utiliza una embarcación para otro propósito que no sea el designado por sus dueños es culpable del cargo de usurpación".
"Gemisini, gemi sahiplerinin tahsis gayesinden saptırarak... şahsi amaçları için kullanan kaptan... gasp suçuyla cezalandırılır."
- y ya se ha quedado con tres.
-... ve üç kez parayı gasp etti.
A nosotros también nos han robado.
Biz de gasp edildik.
La extorsión es algo asqueroso.
Bu iğrenç bir şey, gasp.
Ejecutiva especial de contraespionaje, terrorismo, venganza y extorsión.
Karşı istihbarat, Terörizm, İntikam, Gasp için Özel Görevli.
¿ Extorsión ; mercado negro?
Gasp? Şantaj?
Un hombre que usurpa las funciones del juez y del jurado y hace su propia ley.
Jüri ve yargıcın görevini gasp eden ve yasaları kendi uygulayan bir adam.
" De ninguna manera, no trajo ni una moneda porque le robaron.
"Zaten tek bir kuruş bile getirmemişti, gasp edildiğini söyledi."
Se pasa el día durmiendo, así que le dije que me habían robado.
"Bütün gün halıların üzerinde uyuyordu, ben de ona gasp edildiğimi söyledim."
El secuestrador dice que el no está usurpando dinero... más está encostándose en el canto y pide el dinero del rescate.
Alıkoyucu, amacının para gasp etmek olmadığını söylüyor... ama sizi bir çıkmaza doğru sürüklüyor ve fidye talep ediyor.
Su honrado propósito es echar mano a los acres de tierra que los indios creían poseer.
Onların dürüst dedikleri amacı kızılderililerin sahip olduklarını sandıkları toprakların her dönümünü gasp etmek.
Otra palabra.
- Başka? - Gasp.
Encontramos a Thomas Larson, alias Pequeño Larson, culpable de los siguientes delitos... robo de provisiones del Ejército de la Unión, robo de provisiones del ejército de la Confederación, herir a dos vigilantes, asaltar y golpear a Garry O'Keefe,
Thomas Larson, nam-ı diğer Bastıbacak Larson sayacağım suçlardan suçlu bulunmuştur. At hırsızlığı Birleşik Devletler Ordusuna ait malları çalma Müttefik Ordusuna ait malları çalma iki nöbetçiyi yaralama Garry O'Keefe adında bir vatandaşı darp etme hırsızlık, şantaj yapma, gasp hükümet hapishanesinden kaçma toplumda huzuru kaçırma, pezevenklik...
Secuestro y extorsión. - Vaya.
Adam kaçırma ve gasp.
Todo esto es fruto de años de confusión y de rapiña, que han esquilmado mi reino.
Bu, kraliyet harcamalarındaki yağma, gasp ve yolsuzluğu gösteriyor.
Y por esa cualidad nos diferenciamos de los otros hombres..... y nos colocamos por encima de ellos más que por el nacimiento, la dignidad y el mismo mérito.
Diğer insanların dikkatini bu kalite sayesinde gasp ederiz, ve doğum, onur ve hatta erdemden daha fazla bizi onların üstlerine yerleştiren bu kalitedir. "
- Asesinatos, piromanías, violaciones.
- Cinayet, kundakçılık, gasp, tecavüz.
¿ Dejan que cualquiera diga que se va a apropiar mi lugar?
İnsanların biletlerini gasp ediyorlar, sesiniz çıkmıyor!
- de lo que hay por ahí, ¿ no?
-... gasp etmek için, değil mi?
El hombre que ve es Lewis Parma quien con extorsión, secuestros y asesinatos tiene el control total de la distribución de alimentos en todo Estados Unidos.
Gördüğün adamın adı Lewis Parma kendisi gasp, adam kaçırma ve cinayetle Birleşik Devletler'de gıda dağıtım sektörünün kontrolünü tamamen ele almak üzere.
LAS OVEJAS PROTESTAN POR LOS SALARIOS
MERİNO KOYUNU MAAŞLARI GASP ETTİ
Ahora trata de imaginar que te esperan horas terribles preguntas crueles, decepción, extorsión.
Saatlerce beklediğini düşün,... acımasız sorular, aldatılma, gasp.
No estoy usurpando la corona
Ben tacı gasp etmedim.
Un tirón... dos cajas, tres robos a mano armada... cuatro atracos, cinco asesinatos... no será lo que impida que la burguesía siga con su explotación.
Küçük çapta bir hırsızlık 2 silahlı soygun, 3 ev soygunu, 4 gasp 5 cinayet burjuvaziyi bizi sömürmekten alıkoyamayacak.
Me golpeó y prácticamente casi me estrangula.
Beni gasp ettin. Beni öldürmeye çalıştın. Neredeyse boğuyordun.
Estuvo en la cárcel hace un par de años, por asalto y robo.
Birkaç sene önce gasp ve soygundan içeri girmiş.
Ingleses se apoderaron de mi convoy y tienen papeles para llegar a Tobruk.
İngilizler geçiş belgeleri olan Tobruk yolundaki konvoyumu gasp ettiler.
Como agresión con lesiones.
Silahlı saldırı ve gasp gibi bir suçla örneğin.
El motivo era el robo.
Amaç gasp idi.
La falta de ropa, comida, café o azúcar fue aceptada, pero no hubo engaño, engaño o robo que las personas no se comprometen para obtener más gasolina.
Kıyafet, yiyecek, kahve, şeker, bunların hepsi kabul gördü. Ancak fazladan benzin tedarik etmek için, hiçbir şekilde hırsızlık, gasp, hile vs. olayları yaşanmadı.
- Atraco a mano armada.
Gasp ve silahla yaralama.
- No puedo aguantarlo más.
Benim hakkımı gasp ettiler.
¡ Sammy!
Kesinlikle bu bir darp ve gasp olayı.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]